5. Bölüm

582 42 3
                                    

Elimdeki papatyaları son kez koklayarak anahtarı kilite yavaşça geçirdim.Sessiz olmaya dikkat ediyordum çünkü kimse geldiğimi fark etsin istemiyordum.Sessizce ayakkabılarımı çıkararak anahtarı usulca çıkarıp çantama koydum.Hemen girişe yakın olan Ayşenur'un odasına göz attığımda bomboş olan odayla hüsrana uğradım.Sessiz bir şekilde salona yaklaştığımda içeriden kahvaltı yapıldığına dair sesler gelince duruşumu düzelterek usulca kapıyı açtım.İlk başta annem fark etmişti ve hemen elimi sus anlamında dudaklarıma götürdüm.Babama da aynı işareti yapınca mecburen susmak zorunda kaldı.Ayşenur bir anneme bir babama bakarak 'Ne oluyor ya size?Siz benden bir şey mi saklıyorsunuz?' Dediği sırada papatyaları arkasından gözlerinin önüne uzattım.Bir anda çığlık atarak hemen arkasına döndü.
"Ablam gelmiş ablam,ablam.Seni çok özledim ablacığım." Diyerek kollarıma atladı güzelliğim.Saçlarından öperek ben de onu sımsıkı sardım.
"Ben de seni özledim marul kafa.Hem bak bakalım burada ne var." Diyerek cebime iliştirdiğim rengarenk bilekliği ona uzattım.Heyecanlı bir şekilde hemen alarak bileğine takmaya çalıştı.Titreyen ellerini tutarak yardım ettim.
"Sizi çok sevdiğimi söylemiş miydim Hafize hanım." Diyerek sırıtarak gözlerindeki mutlulukla bana baktı.Dünyanın en güzel oyuncağını getirmişim gibi bir sevinçti yaşadığı.Biz her zaman küçük şeylerden mutlu olmayı öğrenmiştik.Büyük şeyler bizi o kadar mutlu etmezdi.Küçük ama manevi değeri yüksek olan hediyeler her zaman daha da mutlu ederdi.Ayşenur da para ile alınmış bir hediyeden ziyade kendi el emeğimizin olduğu hediyeleri daha çok severdi her zaman.
"Beğendin mi bakalım güzellik?" diyerek dizlerinin önüne çöktüm.Ellerini tutarak ayrı ayrı öptüm kokladım.Çok özlemiştim kardeşimi.Tam da bu sırada hiç ses çıkarmadan bizi izleyen ailem aklıma gelince hemen onlara yüzümü döndüm.İkisi de gülümseyerek bana bakıyordu.Önce anneme sonra da babama sarıldım.Hepsini çok özlemiştim.
"Hemen bardak alıp geliyorum.Sırf şu sofraya yetişmek için aceleyle çıktım kurstan hiçbir şey yiyemedim." Diyerek kendimi mutfağa attım.Hemen bir çay bardağı ve çatal alarak sofraya geri döndüm.
"Kızım haber verseydin ben seni almaya gelirdim.Ben öğleden sonra geleceksin diye hiç kursu da aramadım." Diyen babama başımı çevirdim ve gerek yok manasında başımı salladım.Bu sırada da kıtlıktan çıkmış gibi zeytin peynir ne bulduysam ağzıma atıyordum.Bardağımdaki sıcak çaydan bir yudum aldım.
"Ne gerek var babacığım sen zahmet etme boşver yorulduğuna değmez.Yakın zaten biliyorsun.Hem fena mı oldu beraber kahvaltı yapmış olduk." Diyerek gülümsedim babama.Elinin üstüne elimi koyarak hafifçe sıktım.Sen ne ara bu kadar büyüdün dercesine yüzüme baktı ve burukça gülümsedi.
"Baba kız hasret gidermeniz bittiyse biraz da biz hasret giderebilir miyiz Nergis hanım?Nerelerdesin sen kuzum vallahi hasret kaldım sana." Diyerek yüzümü elleri arasına aldı annem.Gözlerimi açıp kapattım.Zira konuşmaya çalışsam ağzımda ne var ne yoksa etrafa saçılacaktı.Ben hangi ara bu kadar acıkmıştım acaba?Güçlükle yutkunarak çayımdan bir yudum aldım ve anneme döndüm.
"Sorma sultanım vallahi ben de hasret kaldım.Özellikle de bu cimcimeye." Diyerek Ayşenur'un yanağından bir makas aldım. Gözlerimin içine sıcacık gülümsedi gözleri.Gözler Gülümser mi? Eğer gerçekten mutluysa insan elbet gülümser.
Neşeli geçen kahvaltıdan sonra el birliğiyle sofrayı toplamıştık.Hemen el çabukluğuyla bulaşıkları da halledip gidip babamın dizinin dibine sokuldum.Ben babamın kızıydım.Her zaman onun gibi dürüst,dakik ve haksızlığın karşısındaydım.Annem de sağolsun her defasında hatırlatırdı 'aynı babasının kızı' diyerek.Annem daha çok abilerimi severdi.Bir abim 7 yıl evvel Doğuda girdikleri bir çatışmada şehit düşmüştü.Özel kuvvetçiydi Muhammed abim.Öyle bir aşkla bağlıydı ki vatanına başka aşk görmemişti gözleri.Annem defaatle evlendireceğim demesine rağmen kimseyi istememişti.Ben bayrağımla evliyim demişti de başka bir şey dememişti yıllar boyu.O zamanlar ben 13 yaşındaydım.Tam ergenlik zamanlarımda aileme Naz yapacağım sıralar böyle bir haber çalmıştı kapımızı.Bir sabah vakti kapı sesine uyanmıştık.Ben hemen bir koşu kapıyı açmıştım.Karşımdaki kişiyi görünce ilk başta anlam verememiştim.Boş ve korku dolu gözlerle bakışlarımı çevirmiştim 50 yaşlarına merdiven dayamış adamın sıkıntı dolu yüzüne.İşte o an anlamıştım bir şey olduğunu...Yüreğim sıkışmıştı.
"Muhammed Ağabeyim..." sözlerinden başka bir şey dökülmemişti dilimden.Başındaki ne olduğuna o zamanlar anlam veremediğim şeyi çıkararak önümde diz çökmüştü.
"Annen ve baban evde mi küçük hanım?Bize çağırabilir misin?" Demiş ve beklenti ile gözlerime bakmıştı.Gözlerinin altı mosmordu.Belli ki uyumamıştı.Başımı usulca sallayarak annemlerin odasına doğru adımladım.Kapıyı çalmamla açılması bir oldu.Karşımda dağ gibi babam duruyordu.
"Baba ağabeyim.." dedim ve başka bir şey çıkmadı ağzımdan.Babam hemen açık olan dış kapıya doğru adımladı.Yüzümü kapıya çevirdiğim sırada annem de çıkmıştı odadan ve tam o an bir ses yankılandı muhabbet dolu evimizin duvarlarında:
"Gece çıkan bir çatışmada şehîd oldu.Başımız sağolsun." Sağ gözümden bir damla yaş aktı.Dondum kaldım olduğum yerde.Sanki etrafımdaki hiçbir şeyi duymuyordum.Tek bir söz yankılanıyordu beynimin içinde...
"Şehîd oldu..."
"Başımız sağolsun.."
"Şehîd oldu..."
"Şehîd..."
Annemin acı dolu feryadı ile kendime geldim.Ne ağlayabiliyordum ne de başka bir şey yapabiliyordum.Öylece acı ile bağıran anneme gözlerimi sabitlemiş bakıyordum.Hemen gelen hemşirelerden biri benim yanıma gelmiş ve beni sarsmıştı.Gözlerine bakışlarımı çevirdim ama karşımdaki kadını görmüyordum.Gördüğüm tek bir yüz vardı karşımda o da şehidimizin yüzü.Yine gülümseyerek bakıyordu bana.O sırada henüz 6 yaşındaki kardeşim Ayşenur gelip belime kollarını doladı.Bedeni tir tir titriyordu.Sanki elektrik çarpmış gibi zangır zangır titriyordu bedeni.Hemşire hemen yanında getirdiği sakinleştiriciden önce anneme yaptı daha sonra da Ayşenur'a.Ama Ayşenur bu defa daha da kötü oldu.Sadece ağladığına dair bir ses çıkarıyor ve öylece hareketsiz uzanıyordu.Ben ise olduğum yere çökmüş kalmış hareketsiz bir şekilde duruyordum.İşte o an uzun zamandır sessiz olan babam konuştu.Tek bir söz döküldü dudaklarından:
"Vatan sağolsun komutanım..."
Sahi vatan sağ olmuş muydu abim şehit olunca?O canını teslim ederken birileri rahat etmiş miydi bu vatanda?Kim,ne kadar anacaktı,ne kadar hatırlayacaktı ki abimi o canını bizler için teslim ederken?Belki de bir çoğu hiç ismini dahi duymayacaktı ama o göçüp gitmişti işte bu dünyadan...Gerisinde bizi bırakarak bu dünyadaki görevini tamamlamıştı...Peki ya biz ne yapacaktık o olmadan?Eskisi gibi olabilecek miydik?Ben bunları düşünürken ağabeyim çoktan Rahmana doğru yürümüştü bile...Bize düşen sabretmekti.Zordu ama mecburduk.Çok özledik seni ağabeyim...Senin ardından Hasan abim de bizi arkasında bıraktı be ağabey...Senin kanını yerde koymayacakmış öyle dedi.Senin kaldığın yerden o devam edecekmiş.Aynı senin gibi askermiş o da.Bize pek bahsetmez ama herkes severmiş.Zaten kim sevmez ki onun gibi birini.Senin gibi güzel birinin kardeşi o kim sevmez ki.Bizi merak etme ağabey biz bir şekilde hayata devam ediyoruz.Sen orada huzurla uyu bize yeter.

Sîret-i GülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin