26. Bölüm

266 17 10
                                    

Elimdeki kataloğu kapatarak ağrıyan boynumu sağa sola salladım.Yerimde bir süre hareket ederek uyuşmuş olan vücudumu kendine getirmeye çalıştım.Gözüm hemen sağ tarafımda duran telefonuma kaydığında hüzünle elime aldım.Açma tuşuna bastığımda bomboş olan ekranla sıkıntıyla iç çektim.Betül'ün sözünden bu yana 2 hafta geçmişti ve bu koskoca iki haftada Furkan'la bir elin parmağını geçmeyecek şekilde görüşmüştük.Düğünden önce seminerlerini aradan çıkarmak isteyerek Antalya'ya gitmişti.Gün boyu seminerde olduğu için çok nadir görüşebiliyorduk.Babam düğüne kadar yanlarında kalmamı istediği için sözün ertesi günü tekrar eve dönmüştüm.Furkan benden ayrılmamak için arabayı kaplumbağa hızında kullanmış,dakikalarca kapının önünde mızmızlanarak beni bırakmamış olsa da gün sonunda mecburen bırakmak zorunda kalmıştı.Gecesine 'yastığım sen kokuyor,sensizlikle bu adam nasıl baş etsin?' Diye dayanamayarak mesaj atmıştı.Kendisi ben olmadan o evde kalamayacağını anlayarak seminer bahanesi ile evden kaçmıştı.Onun kokusunun sindiği evde onsuz ben de kalamazdım o yüzden hak veriyordum.
Oturduğum masadan ayaklanarak odamın içinde volta atmaya başladım.Elim Furkan'ın isminin üzerinde gidip gelirken arayıp aramamak konusunda kararsızdım.En son mesaj atmanın daha doğru olduğuna kanaat getirerek mesaj kısmına girdim.Düşünmeden yazıp göndermenin ardından yazdığım mesajı okudum.Düşünürsem atmayacağımdan emindim ve tek çıkar yolum buydu.

~Güzel adam~
"Hasretinizden çiçeklerimin solmasına ramak kaldı beyefendi,acaba 2 dakikalığına dahi olsa sesinizi suya hasret kalmış toprağıma uğratmam mümkün mü?"

Telefon elimde dudaklarımı kemirmeye başlarken geçen 2 dakikanın ardından çalmaya başladığında heyecanla açarak kulağıma götürdüm.Eş zamanlı olarak diğer elim de kalbimin üzerine yerleşmişti bile.

"Bal gözlüm."

"Sevdiğim."

"Çok mu özledin beni?"

"Sensiz gülmelerim yarım kalacak kadar hem de!"

Telefonun ucundan tok bir şekilde gülme sesini işittiğimde Derince iç çektim.Bir kaç hışırtının ardından konuşmadığında kaşlarımı çatarak adımlarımı pencereye yönelttim.Ellerim perdeye usulca değdiğinde sanki onu görecekmiş gibi gözlerimi yola sabitledim.

"Furkan? Bir şey mi oldu?"

"Gülüşünüz diyorum hanımefendi,asla yarım kalmamalı.Tamamlamama izin verir misiniz?"

Oldukça yakından gelen sese anlam veremeyerek telefona bakışlarımı çevirdim.Hoparlörü de açmamıştım,nasıl bu kadar yakından gelebilir ki? O sırada arkamda işittiğim adım sesleriyle arkama dönmemle dilim damağım kurudu.İyi ama nasıl?!

"Furkan!"

"Gül güzelim!"

"Buradasın?"

"Yüreğin yüreğimi çağırdı.Yürek çağırırsa dönülmez mi hiç?"

Aramızdaki 5 adımlık mesafeyi koşarak kapatıp meftunu olduğum yere kollarımı sardım.Furkan'a sarılmayı özlemiştim! Furkan'la ilgili olan her şeyi özlemiştim.Uzun uzun sarılarak hasret gidermiştik.Ne kadar olduğunu tahmin dahi edemediğim sürenin sonunda kollarımı ayırarak yüzünün yakınında durdum.Gözaltları uykusuzluğunu ele verirken parmaklarımı üzerinde gezdirdim.Yüzünün her santimini ayrı ayrı özlemiştim.Hem de ne özlemek!
Ayakta öylece dikilmiş birbirimizi severken dakikalar birbirini kovaladı.Furkan'ın dudakları yukarı kıvrılırken eş zamanlı olarak benim de kıvrıldı.Neye güldüğümüzü bilmeden sadece tebessüm etmemizle içime bir sıcaklık yayıldı.O sırada Furkan'ın konuşmasıyla bakışlarımı dudaklarından güçlükle çektim.Bana ne oluyordu!?

Sîret-i GülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin