17. Bölüm

340 18 2
                                    

~3 hafta sonra~

Furkan'la birbirimize söz vereli 3 hafta oldu...Bu 3 hafta içerisinde kursta sözlendiğimi duymayan kalmadı.Normalde izin verilmezken sözlü birinin kalmasına benim için bir istisna gerçekleşti.Bunda halamın payı da büyüktü elbet.

Başımı yasladığım otobüs camından kaldırarak elimde tuttuğum telefona çevirdim.Kurstan çıkmış eve doğru gidiyordum.Geçen zaman zarfında her gün mektuplarımı almaya devam etsem dahi Furkan'ı bir kez bile görememiştim.Bir yanım deli gibi onu görmek istese de diğer yanım henüz helal olmadığımız için önüme geçiyordu.Arafta kalmışlığın can sıkıntısıyla telefonu elimde döndürdüm.Yeterince gözlerine bakarak günaha girmiştim zaten,fazlasına gerek yoktu.Hem benim edebime ne olmuştu?
Neredeydi edebiyle herkesi kendine hayran bırakan nergis?

Ah ama öyle bir bakıyordu ki günaha yetiriyordu insanı.Bakmasana be adam demek istesem de aşık yanım susturuyordu edepli yanımı.Aşk böyle bir şey miydi?
Günah olduğunu bile bile saatlerce onu görmek istemek miydi?
Bir an olsun gözleri gözlerinden ayrılsa oturup çocuk gibi ağlamak istemek miydi?

Bakışlarımı parmağımdaki beni Furkan'ın kılan alyansa çevirdiğimde derin bir iç çektim.Bu yolda en çok öğrenmemiz gereken şey sabırdı elbet..
Şimdi Furkan çıksa karşıma ben ona nasıl git diyecektim ki?
İnsan sevdiğine 'günah,git' diyebilir miydi hiç?
İnsan yüreği hasretiyle yanarken yanından ayrılabilir miydi sevdiğinin?

Eve yaklaştığımı fark etmemle kucağımdaki çantamın askısından tutarak omzuma astım.Telefonumu da cebime yerleştirerek otobüsten indim.
Eve doğru adımlayarak cebimde anahtar olmasına rağmen zile bastım.Kapıyı annemin açma ihtimali dahi sevinmeme yetiyordu.

Açılan kapıyla annemin boynuna sımsıkı sarıldım.Sözden 1 hafta sonra yanıma gelmiş olsalar da yetmemişti işte.Annemin yanağından öperek içeriye adımladım.

"Selamun aleyküm annem."
"Aleyküm selam annem.Geç hadi içeriye."
"Ev neden bu kadar sessiz?Ayşenur'un şimdiye kadar 'abla' diye ortalığı ayağa kaldırması gerekiyordu."
"Baban bir cenaze varmış,mezarlığa gitti.Ayşenur da uyuyor.Geceleri pek uyumaz oldu.Genellikle gündüz geç saatlere kadar uyuyor."
"Neden ki?"

Mutfağa geçen annemin ardından çantamı çıkararak adımladım.Söylemedikleri bir şey olduğu belliydi.

"Annem söyler misin lütfen.Bir şey mi oldu?"
"Sen...Furkan oğlumla sözlendikten sonra bırakıp gideceksin diye iyice içine kapandı.Geceleri geç saatlere kadar ışığı açık oluyor.Doğru düzgün yemek bile yemez oldu.Ne kadar konuşsak da laf anlatamadık.Muhammedimden sonra sen de gideceksin sanıyor."

"Söylemediniz mi benim onu bırakmayacağımı?"

"Söyledik kızım söylemez miyiz?Ama dinletemedik ki.Ergenliğe girmeye başladı ya hanımefendi iyice değişti huyları."

"Tamam ben konuşurum onunla."

"Tamam kızım.Aç mısın?Sana bir şey hazırlayayım mı?"

"Yok annem Allah razı olsun.Ben bir Ayşenur'a bakayım.Sonra gelirim yanına."

Ayşenur'un kolay kolay kabullenmeyeceğini biliyordum zaten ama 3 haftadır bu halde olabileceğini tahmin etmemiştim tabii ki.Aklıma gelen fikirle hemen Ayşenur'un odasına adımladım.Kapıyı yavaşça açarak içeriye girdim.Uyuyan kardeşimin saçlarını okşayarak üzerine öpücük kondurdum.Ürkütmemeye çalışarak seslendim.Zira yüksek seslere pek tahammülü yoktu.

"Ayşenur.Güzelim uyan hadi.Bak ben geldim."
"Abla."

Gözlerini ovuşturarak aralamasıyla uyku mahmuru sesiyle konuştu.

Sîret-i GülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin