32.Bölüm

210 14 4
                                    

Bir insan hayatında kaç vuslat yaşar?
Hangisi gerçek vuslattır?
Sahi,vuslat nedir?

YAZARDAN

Yüreği yüreğine sığmayan iki sevdalı birbirlerine aşkı tattıran yârin kapısına el ele vardılar.Gözlerindeki yaş,kalplerindeki huzur dillerini lâl etmeye yetmişti.İhramlarına girdiklerinden beri daha da başka atıyordu yürekleri.Elleri titriyordu heyecandan.Korkuyorlardı...En sevgilinin huzurunda edebi aşmaktan delicesine korkuyorlardı.

Tarihler 1 Ekim 2021'i gösterirken varmışlardı güzeller güzelinin huzuruna.İşte...İşte son 2 adım kalmıştı gözlerini kaldırıp kavuşmalarına.Dillerine pelesenk olmuş o kutlu nidayı dillendirmeye devam ettiler.

"Lebbeyk allahümme lebbeyk! Lebbeyke Le şerike leke lebbeyk!
İnnel hamde ven ni'mete leke velmülk Le şerike lek!"

Hocanın sesini duyduklarında gözlerinden ardı ardına yağmurlar yağmaya başladı.Nasıl yağmazdı ki? Böyle kutlu bir davete nasıl yağmazdı?

"Evet şimdi hafifçe gözlerimizi kaldırıyoruz.İçinizden geçen duayı edin,şimdi kabul olacaktır biiznillah.Karşımızda Beytullah!"

Ağır ağır havalandı göz kapakları.Usulca değdi karşısında dikilen yüce mabede.Bu nasıl bir davetti Yarabbi! Bu nasıl güzel ev sahipliğiydi! Nergis'in Furkan'ın elini sıkmasıyla gözleri birleşti.İkisinin yanakları da sırılsıklamdı.Tek bir dua döküldü iki temiz yürekten.

"Yarabbi! Senin huzuruna eşimle ve çocuklarımla yüreğimde taşıdığım imanımla gelebilmeyi nasip eyle!"

Başka ne isterdi ki bir insan? Hem bu dünyasını hem ahiretini istemişlerdi.Yerleştikleri otelden sonra soluğu Kabe'de,en sevgilinin huzurunda almışlardı.Öyle bir çarpıyordu ki yürekleri Allah aşkıyla birisi duysa kalp krizi geçiriyor diye düşünür,canından endişe ederdi.Ama iki güzel yürek öylesine sevdalılardı ki Rahmana,vuslatın sevincindendi yüreklerinin hali.

Hocalarının talimatıyla tavaf yapmaya başladılar.Tavaftan önce şükür secdesi yapmayı ihmal etmemişlerdi tabii.

Öyle huzurlu bir andalardı ki hiç ayrılmak istemiyorlardı huzurdan.Aşk,huzur,mutluluk neydi asıl şimdi anlıyorlardı.Nergis'in narin parmakları Furkan'ın bembeyaz ihramında saatlerce tavaf yaptılar.Her bir 'lebbeyk' nidası yüreklerinden koptuğunda sanki dünya sevgisi de kopup gidiyordu.Sadece ahireti,mahşer anını düşünüyorlardı.Sanki sûra üfürülmüş ve hesap için toplanılmış gibi hissediyordu iki hafız.Sanki o anların ön provası gibiydi.

Saatin kaç olduğunu bilmeseler de havanın kararmasıyla akşam olduğunu anlamışlardı.Son kez tavaf yapıp ellerini kaldırarak 'Bismillahi Allahuekber' diyip sağ avuçlarını öperek Beytullah'ı selamladılar.Akşam namazından evvel biraz dinlenmeye ihtiyaçları vardı.Kabe'nin yanından ayrılarak kendi kafilelerinin yanına vardılar.Zemzem suyu dağıtıldığını görünce birer şişe alarak kana kana içtiler.Ne çok hasret kalmışlardı bu güzel atmosfere.İnsan yorgunluğunu unutup soluğu hemen Kabe'nin yanında almak istiyordu.

"Vallahi maşallah size çocuklar.Geldiğimizden bu yana kaç saat geçti ama siz bir an olsun durmadınız.Ah ah genç olacaktım ki ben de durmazdım bir an."

70'li yaşlardaki amcanın sözleriyle gözleri birbirini buldu.Tebessüm ederek Kabe'nin karşısındaki direğin altındaki yerlerini aldılar.Dillerinde zikir,gözlerinde dünyanın en güzel manzarası vardı.Dünyalık kelama yer yoktu burada.

Akşam ezanının duyulmasıyla yerlerinden aceleyle kalkarak cemaate yetişmek için koşar adımlarla Kabe'ye ilerlediler.Namaza durduklarında yürekleri yine aynı hızla çarpmaya başlamıştı.Kabe imamının sesini işittikçe bizzat Kabe'nin karşısında durduklarını düşündükçe yerlerinde duramıyorlardı.

Sîret-i GülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin