39. Bölüm

180 15 3
                                    

Hayat herkese adil davranmıyordu hiçbir zaman. Kimimiz Gül kokuları ile uyanırken kimilerimiz bir elma kokusu uğruna gözlerini yumuyordu. Kimimiz hayatında bir kez bile 'anne' diyememişken kimimiz neredeyse her gün annemizle saç baş girecek hale geliyorduk. Belki de şükürsüzlüğümüzdü sebebimiz... Furkan elimden tutup da insani yardım vakfına götürdüğünden bu yana 3 gün geçmişti ve ben yoğun bir düşünce selindeydim o günden bu yana. Şuna her zaman inanmıştım: "İnsan başkasına yardım ettiğini sanarken aslında kendine yardım eder." Bazen bir insan için çok önemli olan bir şey bizim gözümüzde hiç değerinde olabiliyordu ve biz o insan için onu yaptığımızda gözlerindeki mutluluğu yakalayınca biz de mutlu oluyorduk. Aslında o bizim için ufacık olan şeyin o insan için ne kadar önemli olduğunu anladığımızda iyi ki diyorduk,iyi ki yaptım. İnşallah herkesin hayatında iyi kilerinin çoğalacağı işleri olur...

Elimdeki kataloğu kenara bırakarak çalan telefonumu elime aldım. Arayan abimdi. Çok özlemiştim onu... Hemen açarak kulağıma getirdim.

"Selamun aleyküm abim." Derin bir nefes aldığını işitince kalbimde bir şeyler ezildi.

"Aleyküm selam Nergisim. Nasılsınız? Furkan üzmüyor değil mi seni?" Sorduğu soruyla yüzümde güller açtı. Her konuşmamızda aynı soruydu..

"Elhamdulillah abim. Hiçbir sorunumuz yok hamdolsun. Sen nasılsın? Görev nasıl?" Son sorduğum soruyla soluğum tıkandı sanki. Yıllardır oradaydı ama ben her gün ilk gibi korkuyordum.

"Ben de seni onun için aramıştım abiciğim. Ben göreve gidiyorum. Bu defa her zamankinden farklı. Nereye olduğunu söyleyemem sana. Telefonum kapalı olacak. Açık olsa dahi aramamanız lazım. Annemlere göreve gideceğimi söyledim ama içeriğini bilmiyorlar. Onlarla ilgilenmek sana düşüyor. Beni aramalarına izin verme olur mu güzel kardeşim? Korkulacak bir şey yok Allah'ın izniyle. Haberleri izleyip de yüreğiniz ağzınıza gelmesin. Ben iyi olacağım Allah'ın izniyle,söz veriyorum." Sanki daha da devam etmek istiyor gibiydi ama aniden susunca ağladığımı anlamaması için ben de boğazımı temizleyip titrek bir nefes yolladım ciğerlerime. Şimdiden kalbim deli gibi çarpmaya başlamıştı.

"Sen merak etme abi. Döndüğünde aramanı bekliyoruz. Annemleri de merak etme. Biz Furkan'la yanlarında olacağız inşallah. Sen sağ Salim git gel inşallah. O zalimlerin hakkından ancak sizler gibi yiğitler gelirsiniz. Allah'a emanet ol abim." Son sözümde bir hıçkırığın firar etmesine engel olamamıştım. O sırada Furkan'ın da kapıyı açarak içeri gelmesiyle gülen yüzü soldu. Hemen yanıma gelerek elimi tuttu.

"Güzelim benim ne kadar süreceğini bilmiyorum. Belki bir kaç gün belki bir kaç ay. Belki de daha fazla... Benden uzun süre haber alamazsanız komutanımı ararsınız o sizin içinizi rahatlatır. Senden istediğim bize çok dua etmen ve ailemizi ayakta tutman. Dediğim gibi ne kadar sürer hiç kestiremiyoruz. Bu durumdan kimseye bahsetmek de yok biliyorsun. Seni ve ailemizi Rabbimize emanet ediyorum. Ben hayırlısıyla gelene kadar dimdik durun ayakta. Hem belki döndüğümde bir yengen olur." Gözyaşlarımın arasında bir tebessüm oluştu. Zalimlerin korkulu rüyası Hasan Karadağ'ın gönlüne bir güzel girebilmişti demek sonunda.

"Büyük bir heyecanla bekliyorum abim. Sağ Salim dönünce mutlaka tanışmak istiyorum." Diyerek derin bir nefes aldım. Görev hakkında konuşmak ikimizi de çıkmaza sürüklüyordu çünkü. Telefonun diğer ucunda duyulan hışırtıların sonunda abimin tekmil veren sesini duyunca bakışlarımı Furkan'a çevirdim. Benim gibi o da endişeliydi. Komutanın sesini duyunca hıçkırıklarımı bastırmak için elimi ağzıma kapattım.

"Karadağ hazırlanın! Vakit geldi." Bir çift "Emredersiniz komutanım!" Sesinden sonra abimin yanında başkasının da olduğunu anladım. Yanından gelen ses bir erkeğe ait olamayacak kadar tizdi. Bir soluk bırakma sesinden sonra tekrar abimin sesini duymamla bakışlarımı tavana diktim.

Sîret-i GülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin