"Ömür, Temmuz güneşi karşısındaki kar gibidir." demiş, şair...
Okuduğum cümle ile derince yutkundum ve altını çizerek usulca kapattım kitabı. Öyle ya, bir nefes alıp vermelik süre kadardı ömür dediğimiz. Bugün gözlerinin içine baktıklarımız yarın yumabiliyorlardı gözlerini bu aleme. Bir göz açıp kapamaya ömür deniliyordu...
Kitabı yanımdaki sehpaya bırakarak başımı oturduğum berjere yasladım. Bu dünyadaki tek gerçek ölümdü. Hz. Ömer hatırıma geldi bu satırlardan sonra. Zamanında Hz. Ömer bir köle satın almıştı ve ona verdiği tek bir görev vardı: Her gün gelip 'Ya Ömer ölüm var!' Demekti görevi. Köle ilk başta anlam veremese de zamanla anlamıştı Hz. Ömer'in isteğini... Her gün gidip Hz. Ömer'in kapısını çalıp 'Ya Ömer ölüm var!' Diyip geri dönüyordu. Bir gün yine Hz. Ömer'in yanına gittiği vakit onu düşünceli bir şekilde görmesiyle ağzını açmıştı ki onu durdurdu adalet timsali Hz. Ömer.
"Biliyorum,ölüm var!" Dedi ve köleyi azâd etti. Hz. Ömer saçına düşen bir tel beyaz saçı görerek artık sana ihtiyacım yok çünkü ben ne zaman kendime baksam ölümü hatırlayacağım diyerek azâd etmişti kölesini... Her anını ölümü düşünerek geçirmekti sahabe olmak. Ölümü hayatının merkezine koyup ona göre hareket etmekti. Hangimiz onların ayağının tozu olabilirdik sahi? Gün içerisinde kaç kez düşünüyoruz ki uykuları kaçıran ölümü?Düşüncelerimi telefon sesinin bölmesiyle silkelenerek kendime geldim ve telefonu açtım.
"Alo? Selamun aleyküm annem."
"Aleyküm selam anneciğim. Nasılsın?"
"İyiyim evladım. Siz nasılsınız?"
"Biz de iyiyiz elhamdulillah. Furkan Musab'ın yanına gitti, ben de evdeyim. Siz neler yapıyorsunuz?"
"Biz de iyiyiz yavrum. Daha bir kaç gün oldu ama seni özledim,bir sesini duyayım istedim."
Annemin hüzün kokan sesiyle ben de derince yutkunarak gözlerimi tavana diktim.
"O zaman şöyle yapalım mı? Siz İbrahim babamı da alın akşam yemeğine gelin. Hem sizi evimde ağırlamış olayım hem de hasret giderelim."
"Çok iyi düşünmüşsün kızım. Ben babanla da konuşayım o zaman. Furkan oğlumun da iznini al ama tamam mı?"
"Tamam annem."
Vedalaşarak telefonu kapattığımızda bir süre telefonu çeneme hafifçe vurarak akşama ne yemek yapacağımı düşündüm. Sonunda karar verdiğimde ayaklanarak mutfağa adımladım. O sırada çalan kapı ziliyle adımlarım kapıya yöneldi. Örtümü düzeltirken delikten baktığımda Furkan olduğunu görmemle sevinçle açtım kapıyı.
"Hoşgeldin gönül eşim."
"Hoşbuldum huzur köşem."
Bir anda sarılarak gıdıklamaya başlamasıyla kahkaha atarak kaçmaya çalıştım. Elbisemin ucundan tutarak salona çekiştirmesiyle annesinin eteğine tutunan erkek çocuğu gibi göründü gözüme.Hâlâ gülerken bir anda kendimi Furkan'ın kucağında bulmamla yanaklarım al al oldu. Evleneli 1 ayı geçmişti ama ben hâlâ temaslarına alışamamıştım.
"Benim güzeller güzeli eşim." Diyerek örtümü açan Furkan'a aşkla baktım. Burnunu saçlarıma gömerek koklamasıyla gözlerimi kapattım.
"Ben evde olduğum sürece bu örtü bu saçları kapatmayacak demiştim değil mi güzelim?" Hülyalı hülyalı çıkan sesine sesli bir şekilde yutkunarak karşılık verdim. Son olarak boynumdan öperek başını gözlerime kaldırmasıyla baygın bakışlarına karşı gözlerimi kaçırdım. Ama şu an öyle bakmamalısın benim yakışıklı kocacığım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sîret-i Gül
ChickLit"Hoşgeldin sîneme sesinde baharı taşıyan,yüreğinde Gül kokularını kokladığım yârim." "Hoşgeldin duruşu ile huzur,kelamı ile Sevda olan yârim." Birbirlerini Allah için seven 2 yürek.Bir rüyaydı onların yollarını birleştiren.Öyle bir rüya ki gerçeğe g...