41. Bölümdeyiz😎 E alırız bir maşallahınızı☺☺
Açıkçası ben yazarken her şeyi bildiğim için sanki siz de biliyormuşsunuz gibi geliyor. Bu yüzden de sizi sıkacak olmaktan biraz geriliyorum. Cidden, siz bölümü okurken gelecek bölümde ya da bölümlerde ne olacak tahmin edebiliyor musunuz?
Mesela finali? 😂Yıldızlara bastıysak okumaya başlayalım mıııı💐
💎
Karanlık köy yollarından geçiyorduk. Hava adeta buz kesmiş, geçtiğimiz virajlara sis inmişti. Yolumuzu görmek sindiğim koltuktan benim için epey zorken aynısını Serdar için dile getiremiyordum. Nitekim onun uzun boyu ve benden daha iyi gören gözleri yol hususunda hiç zorlanmıyor gibiydi. Arabayı o kadar rahat kullanıyordu ki yolları ezbere bildiğini hissediyor, hatta ara ara beni bulan bakışlarıyla hayret etmeden duramıyordum.
Yine de yol hususunda farklı bir yere gitmemek için gözlerimi kısarak çatallayan yola bakmayı sürdürdüm.
"Serdar buradan sağa."Serdar hemen yanımda, sağ eliyle alttan tuttuğu direksiyonu iyice kavrayarak bana döndü. Façalı olan kaşı havalanmış, işime karışma artık der gibi yüzümü inceliyordu.
Sabırla "Yavrum." Dedi. "Sana biliyorum dedim ama." Evet, daha az evvel bana yolu bildiğini söylemişti. Ama yine de bu kadar net hatırlayacağını zannetmiyordum. İlla bir yerde yolu karıştıracak ve bu karıştırmayla kaybolmamıza sebep olacak diye çok korkuyordum. Çünkü ben gelip gittiğimiz yollar dışında başka bir şey bilmiyordum ve hava çok sisliydi.Bacak bacak üzerine atıp oturduğum deri koltukta dikleşerek Serdar' a döndüm. Aynı zamanda hararetle "Nereden biliyorsun yaa?" Derken kollarımı kucağımda bağlamıştım. "Hava karanlık, sisli. Nereden biliyorsun?"
Kaşlarım tıpkı onunki gibi havalanmış, fakat beni izlerken yumuşayan yüzüyle anında düzelmiştim. O kadar başka bakıyordu ki bu bakışla dahi Yeliz olmasa arabayı sağa çekip beni öpeceğine neredeyse emindim.
Devam eden cümlemle ondan hem çekiniyor, hem de kendimi kasa kasa yanındaki huzuru tatmaya çalışıyordum. Serdar hem çok benim, hem de bana aykırıydı ve bu... Çok fazla iç gıdıklatıcıydı.Kullandığı araba yavaşlamış, az evvel gösterdiğim virajı çoktan dönmüştü. Direksiyonu çeviren kolundaki kaslar daha belirgin olsa da bu karanlıkta onu tam olarak seçip izlemem epey güçtü.
Geçip gittiğimiz yola döndü ve sakin tuttuğu ses tonuyla "Sabah geldik." Dedi. Kırk beş dakikalık yolu yalnızca bir sefer mi ezberlemişti?Belli edemesem de onunla buralardan birlikte geçiyor olmak benim için çok büyük bir andı. Çocukluğumun belli dönemlerinde gelip geçtiğim yolları sevdiğim adamla şenlendiriyor olmak bir ıhlamur ağacında sallanmak kadar huzurlu ve eşsizdi. O zirveden her inişimde saçlarımı savuran rüzgar bu defa tüm bedenimi sarıp sarmalıyor, ruhumu derin uçurumlarda muhafazakarca savuruyordu.
İncinmeden hürleşiyordum.
Serdar' ın yanında olmak, onun gölgesinde tükenmeyen bir güvenle bir yolda ilerlemek; bana yaşayamadığım o çocukluktan bir salıncak sevdası kadardı...Kısılan gözlerimle yola dönen adamın heybetli duruşuna göz izliyordum. Askeri kıyafetinin altında o koca bedeniyle o kadar başkaydı ki Serdar' a yeniden ve her suretle aşık olmamak elimde değildi. Zira bu konuda kalbim kendini aşalı epey olmuştu. Tüm bu iç savaşlarımın dışında ona yaptığım haksızlık kalbimi bağlasın ki çok seviyordum siyah devimi. Arabasına sinen kokusu, heybetli bedeni, dik duruşu, çatık kaşları, façası, ruhumu tavaf eden ruhu ve ait hissedişlerim... Kendimi ona ait hissediyordum. O bilmese de, ben son dönemde bizi epey zedelesem de Serdar' ın yanında yuvamdaymış gibi hissediyordum.
"Sadece bir kere geldin?" Diyerek aynı düzlükte yola döndüm. Hani yeniden birlikte olmuşuz, o bana ben ona gitmek, gidip soluk soluğa öpmek için deli oluyormuşuz da gidemiyormuşuz gibiydik. Yani içim gidiyordu Serdar' a da, şu an olmazdı; ve bunu o da biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGU
RomanceHazan, iç içe olduğu tüm sorunlarını büyük bir savaşla görmezden gelerek hayatını sıradan bir mahallede devam ettirmeye çalışan genç bir kızdır. Bu deli dolu, cesur ve komik genç kız beklenmedik bir şekilde, daha önce hiç göremediği karşı komşusu Yü...