Bölüm 50💎

19.3K 869 580
                                    

Oy verdiysek başlayalım😍
Keyifli dakikalar💫

                                     💎

Tutmayı unuttuğum demir kapı sonuna kadar açılırken şaşkın ses tonuma mani olmadım. "Alp?" Saat tam olarak kaçtı bilmiyorum ama sanırım üçü geçeli epey olmuştu. Kaşındaki yara bandıyla, bandın altındaki asık suratıyla, iki yanında dermansız sallanan kollarıyla bu saatte kapımdaydı. Sarhoş olup olmadığını kestiremiyordum ama henüz sallanmadığına ve alkol koklamadığına göre kendindeydi.
Daha fazla bir şey söylemeden sakince gözlerine baktım. İlla yapacak bir açıklaması, edecek bir çift sözü olmalıydı. Yoksa gecenin bu vakti kapımda ne işi vardı?

Gayet ayık bir halde yüzüme bakarak "Konuşmaya geldim." Deyince sarhoş olmadığı konusunda eminleştim. Gözlerindeki mahcubiyeti görebiliyordum. Benim onda en az on iki senem vardı, bunu görmem elbette mümkündü. Ne konuşacağımız konusunda az çok bir fikre sahiptim de, neden bu saati seçtiğini anlayamıyordum. Kollarımı kucağımda birleştirip kaşındaki yaraya bakarak "Sabah gelseydin." Dedim.

Derin bir nefesle gözlerini kapattı ve başını hafif yana eğdi. "Sabah gidiyorum." Yeniden eski haline dönüp bana baktı. "Gitmeden son defa konuşmak istedim. Dilemem gereken bir özür var."

Her ne olursa olsun onun samimiyetine inanıyordum. Tabi bir yere kadar. Kapıda birbirimize girmiştik evet, ama Alp' i bir kalemde silip atamıyordum. Anılarım ve ona duyduğum saf sevgi o kadar fazlaydı ki ne diyeceğini son defa dinlememek, canımı dinlemeten daha fazla yakardı.
Belki yanlış bir zamandı. Belki Serdar bilse o küçük kıyamet hepimizin başına kopardı ama içimden bir ses, ki sanırım vicdanım. Çok kuvvetli bir şekilde Alp' i dinlemem konusunda fazla ısrar ediyordu.
Yüreğimde yıllarca bir kardeş taşımışken bu kapıyı ne olmuş olursa olsum onun yüzüme çarpamazdım.
Bu yüzden bir adım geriye gittim ve içeriye geçmesi için hafifçe yana kaydım.

....

"Dinliyorum." Derken ışığı yana salonda minderi bağdaş kurduğum çıplak bacaklarıma çektim. Kalkıp üzerimi giysem ayıp olacakmış gibi hissediyordum. Neticede daha düne kadar Alper' in yanına şortla dolaşan bendim. Şimdi namus bekçiliği yapar gibi, eski köye yeni adet getirmenin ne gereği vardı?

Ona döndüm. Yüzünün neden bu halde olduğunu merak ediyordum. Neden geldiğini, ne söyleyeceğini, ne hissettiğini.. Ona ve eski bize ait her ne varsa elimde olmadan merak ediyordum. Kavgadan sonra hiç görüşmemiştik, eskisi gibi olacağımdan değil, sadece meraktı benimkisi.

"Deden için üzgünüm." Karşımdaki koltukta oturmuş suçluluk duygusuyla ellerini birleştirirken bakışları bendeydi. "Başın sağolsun, ne kadar sevdiğini belki de en iyi ben bilirdim."
Doğruydu. Alp his olarak benim her şeyimi bilirdi. Ne ağladığımı, neye mutlu olduğumu, neye sinirlendiğimi çok iyi bilirdi. Yine de o anlarda yaşamak istemediğimden "Sağ ol." Deyip hafifce başımı salladım. Zaten içim gidiyordu dedeme. Şimdi bir de oraya girersek burada gün zor doğardı.

Gözlerine bakıyordum. O bana, ben ona. Aramızdaki sessizlik uzarken dayanamayıp bakışlarımı krem rengi koltuğa kaçırdım. İyi görünüyordu. Kilo vermemiş, saçlarını uzatmamış, metal küpesi çıkmamış, bensiz hayatına tıpkı benim gibi devam etmişti. Tek fark asık suratı ve o yara bandıydı.

"Özür dilerim." Deyince yeniden yüzüne baktım. Serdar' da hissettiklerimin tırnağı yoktu Alp' de. Ona bakarken heyecandan titreyen ellerim, hızla çarpan kalbim Alp' e bakarken çok sakindi. Serdar' a kör kütük aşıksam Alp sadece eski bir arkadaşımdı. Serdar' ı o kadar çok seviyordum ki, ona hissettiğim duygulara dahi aşıktım. Bu yüzden gönlüm olduğum yerde, ait olduğum adamla huzurluydum. İkisini neden kıyaslıyordum bilmiyorum, sanırım görebildiğim farkla daha mutlu hissediyordum.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin