Aşk ile ilgili o kadar fazla tasvir okumuştum ki,her türlü kelimeyi onun için betimleyebilirdim. Her türlü sözcüğü ona bakarak güzelleştirebilirdim ama şu an öyle bir durumdaydım ki,ne betimleyebiliyor, ne de buna uygun bir kelime bulabiliyordum.
Karşımda öyle güzel ve zarefetli duruyordu ki,hayatımda yaptığım en iyi karar ona aşık olmak olabilirdi. Hoşlanmayı geçen ve artık aşk olarak adlandırdığım bir sevgi. Kesinlikle en iyi doğrum olabilirdi.
Bana bakarak gülümsediğinde mutluluktan ağlamak istedim işte o an,benim için yanımdaydı. İşi olmamasına rağmen bunu yapıyordu, bana gülümsüyordu.
Kendimi değerli hissettiriyordu, sanki dünyada diğer insanlardan beni sevgisiyle üstün hissettiriyordu. Ayaklarımı yerden kesiyordu. Gözlerim parlıyordu ona bakınca.
Tüm gün onu düşünmem, her yerde onu görmem,onun beni düşünmesi, her zaman yanımda olması...güzel bir çift tablosu gibiydi.
Küçük dünyamın merkezi oluvermişti,hayatımın giderek mahvolacağını düşünürken hayatımı güzelleştirmişti. Öyle bir nokta da girmişti ki hayatıma, onsuz yaşayamaz olmuştum o an.
Aynı sınıflarda olmamız büyük bir şanstı,arkadaş olmamız,benim korumam olması...hepsi ayarlanmışçasına önüme serilen kader parçalarının tesadüfüydu sanki. O her gülümsediğinde yüzüme bir gülüş konuyordu ister istemez. Ha işte o an düşünmeden edemiyordum. Gülüşüm olan bu adamı ne ara bu kadar kalbime sığdırmıştım?
Herkesten saklamak istiyordum onu. Belki klişe gelecekti ama benim olsun istiyordum işte. Kimse bakmasın,kimse görmesin,gözü sadece benim üzerimde olsun. Biraz bencilce geliyordu kulağa ama aşık olduktan sonra düşüncelerde değişiyordu işte.
Onu sevgimden boğmaktan korkuyordum. Bu nasıl mümkün olurdu bilmiyorum ama aşkından içim içime sığmıyordu.
Beni düşünerek annemin adına ağaç dikmeyi teklif ettiği ormandaydık,kimse yoktu. Kocaman ormadan ben ve o. O bana gülümsüyordu parıldayan gözlerle, aynı şekilde bende ona karşılık veriyordum öyle. Hayatım hep böyle geçse olmaz mıydı?
Onunla geçen bir hayat istiyordum, yaşlanana kadar yanımda kalsın. Belki beraber huzur evinde yaşardık, orada ki nenelerle, dedelerle takma ağızla dalga geçerdik. Yaşlı esprisi yapardık.
Tabi daha bu konuları düşünmeden önce onunla sevgili olmam gereken bir takım konular vardı ancak olacağımızı sanmıyordum. Küçük bir mucize olabilirdi ama yinede emin değildim işte. Ortalık güzel kız kaynıyordu,benim gibi engeli olmayan sürüyle güzel olan bir sürü kız.
Ama işte bana bakarak gülümsediğinde ise tüm bu düşüncelerimden arınıyordum. Bana böyle bakarak gülümsüyorsa hala aramızda bir şans var demek olabilir miydi?
Bilmiyordum ancak bu içimde ki umudu körüklüyordu. Onunla olabilme umudu yerleşiyordu içime.
En çokta bazen korktuğum buydu, kendi kendime olaylardan kendime pay çıkararak umut ediniyordum.
Saçmaydı ancak tutunabileceğim tek dalım buydu.
İlk çiçeği gömdüğüm an istemsizce alkışladım. Siftahı benim açmamı isteyen Jungkook,ilk çiçeği benim gömmeme yardım etmişti. İyi kalpliydi görene ve ben onun her halini görmüş biri olarak özellikle bu huyunu seviyordum.
Nazik ve iyimser yanını.
Sonuçta bana yardım etmeyebilirdi fakat bu seçeneği bana sunan da oydu,yardım eden de. Düşüyordum işte bu hareketlerine.
Diğer çiçeği de gömmek için toprağı kazıdığında elimi toprağa sürterek çıkan çamuru onun burnuna sürdüm. Dudakları kıvrıldı ve omuzları sarsıldı. Sesini duyamıyordum ancak sanırım kıkırdıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obstacle✔
FanfictionHerkesin aksine onun etrafına örecek kalın duvarları yoktu,onun kelimeleri vardı yalnızca.