Duyduğuma göre yazar, yorum yapmayanı dövüyormus hdgwdjhwd ona göre ayağınızi denk alın yaniiii
Bu arada bu kitapta medyalara haşmetlilerimi koyacağım,jk editleri. Kimseyle göstermediğim editler. Değerimi bilin ha,hadi yine iyisiniz dnwgdjwhd
Yorum okumayi cidden seviyorum, kitabimi birileri okuyormuş gibi hissediyordum ve içimde daha çok yazma isteği oluyor. Ne kadar yorum o kadar bölüm mantığı
Şuraya da bari arkadaşlarınızı etiketleyin de,okunma sayısı yükselsin.
Iyi okumalar~
Dersler son sürat devam ederken asla bir şeyler anlayabilmiş değildim. Duyamıyordum,yeterli bir sebepti bence.
Karşımda ki öğretmen el kol hareketleriyle hızlıca bir şeyler anlatıyordu ama duyamıyordum. Mesela şöyle düşünün; bir dizi izliyorsunuz fakat ses kapalı,altyazı yok. Dizidekiler öylece bir şeyler yapıyor ama anlamıyorsun. Kulağa komik bir durum gibi geliyor böyle anlatılınca ama gerçek buydu.
Jungkook ise yarı uyanık yarı uyuyor bir biçimdeydi. Sanırım ders fazla sıkıcı olmalıymış ki ayakta uyukluyordu.
Onun kolunu dürterek bana bakmasını sağladım. Ellerimle de uykusu varsa uyuması gerektiğini söylemiştim. Bunu bekliyormuşçasına kafasını kollarının arasına aldı ve uyumaya başladı.
Koskoca amfide en az 100 kişi olduğuna yemin dahi edebilirdim,o yüzden hocanın Jungkook'u görme ihtimali yoktu.
Yoklama imzasına da onun yerine imza atmıştım,onu uyandırmak istemiyordum. Hem böylelikle onu izlemek daha kolay oluyordu.
Gömleğinin kolu yukarı doğru sıyrılmıştı,dövmeleri biraz daha gözükmüştü. Her zaman ona dövmelerinin bir anlamı var mı diye sormak istemiştim ama çekiniyordum. Sonuçta kim yabancı birine kendisine özel olan şeylerin anlamını derdi ki? Yani ben öyle düşünüyordum. Şahsen anlamlarını ben hariç kimsenin bilmesini istemezdim.
Sanki onu izlediğimi fark etmişçesine kafasını benim olduğum tarafa çevirdi. Hareketlendiği an,saniyelik olarak yine nefesimi tutmuştum. Bunu neden yapıyordum bilmiyorum ama aniden olunca nefesim kesiliyordu işte.
Bu sefer manzaram daha güzeldi, dövmelerinin yanına güzel yüzü de eklenmişti.
Görüntüsüne nazaran yüzü fazlasıyla iyiydi,özellikle de uyurken masum duruyordu. Neden böyle masum bir yüze sahipken kendini dövmelerle karalıyordu?
Yüzüne düşen saç tutamıyla kendime engel olamadım. Hissedemeyeceği kadar çok küçük bir dokunuşla onu kenara çektim.
Simetrik yüzü...yüzüne uygun minicik burnu...ince,bebeksi dudakları...esmer teni...yanağında ki iz...dudağının altında ki ben...inci gibi olan kaşları...şaheseri andıran gözleri...keskin yan profili...her şeyiyle harikaydı. Usta bir ressamın elinden çıkmışçasına kusuru yoktu.
Bazen onu sadece ben görüyormuşum gibi hissediyordum. Onu sadece ben biliyorum,onun mükemmelliğini sadece ben görmüşüm gibiydi. Keşfedilmeyi beklenen ada gibiydi, içinde süprizler bekliyordu. Ne olduğu bilinemeyen harika süprizler.
Belki de hakkında yanılıyordum bilmiyordum. Ben sadece onun arkadaşıydım, şu ana kadar pek özelini görmemiştim ama bu görmeyeceğimi de söylenemezdi.
Onu sevmekle hata mı yapmıştım bilmiyorum ama kalbimin yolundan gidiyordum. Kalbimin sesini dinliyordum,çünkü konu o olunca aklım kendini yitiyordu. Kendini kalbe bırakıyordu. Kalbim ise ona karşı atmaktan başka bir şey yapamıyordu. Adeta 'Jungkook' diye fısıldıyordu bana.
Zihnimde sadece o oluyordu, ondan etkilenmem için düşünmem yeterliydi. Onun varlığı dahi benim için bir ilahtı.
Ders boyu sadece onu izlemekle yetindim. İlk gün olduğu için tek ders vardı,o da bu dersti.
Etrafa baktığımda kimseyle arkadaş olmak istemedim o an. Ben dışında herkes biriyle konuşuyordu, bende aralarına katılmak istemiştim ama doğrular bir su gibi suratıma çarpıyordu. Ben engelli bir salaktım. Kim beni ne yapsın ki?
Gözlerimin dolmaması adına dudaklarımı dişledim,bu saçma sebepten ağlayacak değildim. Ağlamak istemiyordum.
Derin bir nefes aldım ve ardından tüm düşüncelerimi beynimden atarak gülümsedim. Tüm bu sorunlar elbet geçecekti,sadece biraz sabretmeliydim.
Bir süre sonra Jungkook gibi bende kafamı sıraya koydum. Onun yüzü bana dönüktü,benim yüzümde ona. Saatlerce bakmak istediğim ama asla doyamadığım birisiydi.
Tam da ona bakarken gözlerini kırpıştırdı,uyanmak üzereydi. Gözlerimi ondan çekmek istedim ama o kadar güzellerdi ki gözlerim bana itaat etmedi.
Uyku mahrumuyla önce biraz esnedi, bu haliyle bile tatlıydı. Her hareketini mutlaka izliyordum detaylıca. Her detayı aklıma kazımak istiyordum, onun detaylarında ki güzellikte boğulmak istiyordum.
Bana bakarak gülümsedi. İşte o an zamanın durmasını istedim Tanrı'dan. Bana bakarak gülümsediği bu anı asla unutmak istemiyordum. Her daim zihnimin en baş köşesinde olmalıydı.
Not defterimi ona doğru yaklaştırdım. Aynı zamanda biraz bedenimi de ona yaklaştırmıştım.
Kokusu burnuma doldu, ister istemez nefes aldığımda ilk kez yaşadığımı hissettim. Onun nefesinde yaşadığımı hissettim.
Not defterine kısaca Günaydın uykucu yazdım. O ise deftere baktığında yanağımdan makas aldı. Özellikle mi yapıyordu? Ona baktığım an bile düşerken böyle yapması kalbim için zararlıydı.
Zaman geçti,bir şey yapmadık. Dersin bitmesini öylece oturarak bekledim. Aynı şekilde benimle Jungkook da. Arada telefonla oynamıştık ama yinede hala canımız sıkılmamış değildi.
Sonunda biten ders ile koşa koşa çıkmıştım. Benim için zaman kaybıydı,sonuçta ortada öğrendiğim bir konu yoktu.
Arabaya biner binmez kendimi koltuğa attım. Hiç bir şey yapmasam bile yorulmuştum, ayriyetten canım da sıkılmıştı.
Aklıma gelen fikirle hızlıca cebime koyduğum not defteri ve kalemi çıkardım. Biraz eğlenmekte sakınca olmazdı sanırım.
Biraz eğlenmeye ne dersin?
Yazıyı okuduğunda meraklı bakışlarını bana dikti.
Bilardo oynamayı bilir misin?
Baş salladığında elim tekrar kağıda gitti.
O zaman sırada ki durağımız bilardo oynamak olsun mu?
Arabayı çalıştırdığı an cevabımı almış oldum. Benim isteğim ile şu an bilardo oynamaya gidecektik ve ben hiç olmadığım kadar heyecanlıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obstacle✔
أدب الهواةHerkesin aksine onun etrafına örecek kalın duvarları yoktu,onun kelimeleri vardı yalnızca.