Jungkook'un Ağzından Devam
Küçük bir çocuktum Ae Cha ile karşılaştığımda. Kaybettiğim ailem ile ortada kalmıştım,yapayalnız. Gizlice herkesten kaçarak evlenen ailem sayesinde kimsesiz kalmıştım küçük yaşta.
Bu kocaman dünyada yapayalnızdım. Ailemin mezarını ziyaret edecek tek bir kişi bile yoktu. O yaşta anladım hayatı. Belki küçüktüm ama her şeyi idrak edebilecek kadar olgundum.
Sonra bir gün küçük bir kızla çarpıştım sokakta. Kıyafetinden bile anlamıştım zengin olduğunu. Bilmiyordum tabi o zamanlar bunun hayatımın başlangıcı olduğunu.
Kız konuşamadığı için duyamıyordu ve biz kağıt sayesinde konuşmuş ve anlaşmıştık. Tahmin ettiğiniz gibi tam da,Ae Cha'ydı.
Onun yardımıyla onu evine kadar bırakmıştım. Ailem ölünce evin parasını ödeyecek bir ebeveyn olmayınca sokakta yaşamaya başlamıştım. Eh sokakta yaşayan biri olarak sokakları avucumun içi gibi biliyordum.
O parlak,ay yüzlü gibi birinin yanında kendimi kötü hissetmiştim. O an kendimden soğumuştum belki de. Bana verilen kader buydu ve ben bu kaderden, hayattan nefret ediyordum.
Bunu değiştirmek benim elimdeydi ancak o zamanlar el kadar bir şeydim işte. Neyi değiştirecektim ki?
Neyse işte,sonra Ae Cha'yı evine bırakınca babası gördü beni. Heybetli biriydi. Onun gibi olmak istemiştim onu ilk görür görmez.
Benim de babam öyleydi. İriydi,heybetliydi,asla yıkılmaz bir duruşu vardı,hatırladığım kadarıyla tabi...
Onun dediğine göre kızıyla anlaşan ilk kişiymişim. Bunu fırsat bildi ve elime iki seçenek koydu. Ya onun yani o kızı hayatımın sonuna kadar koruyacaktım ya da her saniye tehlike olan sokağa geri dönecektim.
Sokakta kalmak öyle kolay değildi. O zamanlar hava soğuktu ve o akılla hayatımın sonuna kadar o kızı korumayı seçmiştim. Güzel bir fırsattı benim için.
Yarı yamalak olan okuma yazmamla bana bir kağıt vermişti bay Myul. Ne olduğunu bilmediğim için imza yerine parmak mührünü yapmıştım. Ve bu parmak damgası imzadan da öteydi. Bilmiyordum işte o zamanlar.
Kız bilmese de onunla aynı yerde yaşamıştım hep. Hayatım onun çevresinde dönmüştü. Ağlardı,ben hep arkasında olmuştum görmese de. Gülmüştü,yine arkasındaydım. Her hareketini çözecek kadar ezberlemiştim onu.
Hizmetçilerle birlikte yaşadığım o yerden lise sonrası çıkmıştım. O da Ae Cha'nın sayesinde olmuştu. Beni sevdiğini öğrenmişti babası ve yine bunu kullanarak aynı eve yerleştirmişti bizi. Sadece kızını hoşnut etmek istiyordu ama bilmiyordu işte bunun ileri gideceğini.
Hiç bir olay tesadüf değildi. Onunla aynı sınıfta olmam,onun arkadaşı olmam...hepsi koca bir oyundu.
Lisede değiştim. Spora başladım. Kumara giriştim.
Para lazımdı ve ben çalışacak kadar çalışkan biri değildim. Kumar daha cazip geldi gözüme.
O insanlarin içine girebilmek için sayısız dövme yaptırdım kendime. Acıdı ama değdi.
En iyileri oldum. Her konuda en iyisiydim ben.
Kaslı bir vücuda sahip olarak daha da seviyemi arttırdım. Gidebileceğim en üst noktaya vardım ama yinede Ae Cha'yı bırakmadım. Daha doğrusu bırakamadım.
Küçük yaştayken bana damgalattığı o saçma anlaşma yüzünden.
Neyse ki bu da işime geldi. En azından arkamda kızı için de olsa beni koruyacak biri vardı. Yakalansam dahi beni koruyacaktı.
Planım bu yöndeydi tabi ancak öyle işlemedi. Ondan hoşlanacağımı hesaba katmadım.
İlk başlarda onun yüzünden kendime vakit bulamadığım için sinirleniyordum. Sonra bu hoşuma gitmeye başladı işte. Diğer kızlarla denedim ama hepsi o kadar tipe bakan,her gün başka insanlarla olan tiplerdendi. Hiç kimseden Ae Cha'dan hoşlandığım gibi hoşlanamadım.
E o da beni seviyordu. Hiç bir engel yoktu aramızda. Babasını saymazsak.
İlk başlarda bunu bilmesine rağmen bizi bir araya getirdi. Yanlış bir hamleydi bu. Sonradan düzeltmek istese de Ae Cha sağolsun buna engel olmuştu.
Kızına bağlı biriydi bay Myul. Ailesinden kalan tek kişiydi o.
Daha çok dibe battım ben. Batarken asla birini çekmedim kendime,hep çekindim bu konuda.
Ben aşık olmuştum. Bunu,o gittiğinde anlamıştım.
Her sabah gördüğüm yüzünü görmemeye baslamıştım. Diğer kızlar bana kendilerini beğendirtmek için şekilden şekile girerken Ae Cha öyle değildi. Doğaldı. Neyse oydu. Saftı ve ben en çok bunu seviyordum. Her kelimesini,hareketini dahi biliyorken onun gibi birinden hoşlanmamak aptallık olurdu heralde.
O gidecekti,bunu en başından beri biliyordum. Sadece sevdim ben.
O gitti ve ben buna izin verdim. Yıllarca elimin içindeyken gitmesine izin verdim.
Onu kaybetmiş gibi hissediyordum.
Kendimden nefret ettirmek için çok yöntem denedim ama olmuyordum. En sonda ise onu aramadım. Verdiğim sözü bile tutmadım.
O gitti ve ben gittiğinden beri 1 kere bile aramadım. Ona bu kadar alışmışken bir anda bırakmak beni delirmek kadar kötü hissettiriyordu.
Şey gibiydi bu,hani en sevdiğiniz bir yiyecek vardır ya da nebileyim asla vazgeçemediğiniz bir eşya. Bir anda bunun kaybolduğunu düşünün. Bende öyleydim işte.
Birbirimizden hoşlanmamalıydık, bunu en iyi ben biliyordum ama kalpti bu işte söz geçiremiyordunuz.
İçime gömdüm bende. Başka kızlarla onu unutmaya çalıştım. Ve bunun belki de en büyük örneği sanırım Vien'di.
Bay Myul'un beni yakalamasından sonra onla takılmaya başladım. Partner olduk oyunda. İyi oyuncuydu.
Sadece Ae Cha'yı unutmalıydım ve bu hiçte kolay değildi.
Onu en iyi ben biliyorken,eminim ki o da şu an benden halliceydi.
Bitik,yıkık...
Dediğim gibiydi;Kaderimizi biz seçemiyorduk. Bay Myul gibi insanlar bizi tek bir hareketleriyle elleriyle oynatıyorlardı ve bizde kendi hayatımızı seyirci gibi izliyorduk. Buna mecburduk. Hayat buna zorluyordu. Bende bu kurbanlardandım.
Umursamamayı öğrenmiştim,işte bu yüzden bundan sonra kendi hayatıma bakmaya çalışacaktım. Yapacaktım demiyordum bakın,çalışacaktım çünkü buna mecburdum. Başka bir seçeneğim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obstacle✔
FanfictionHerkesin aksine onun etrafına örecek kalın duvarları yoktu,onun kelimeleri vardı yalnızca.