"Endişeni biraz almamı ister misin?"
Yarış 5 dakika içinde başlayacaktı, motorları yarış pistine getirmiştik şimdiden.
"Ne diyorsun Jungkook?"
"Endişeli olduğun belli Ae Cha."
Derin bir nefes verdim. Tecrübeli olsam da sonuçta bende bir insandım. Ben de heyecanlanıp yarış için endişe ediyordum. Normaldi benim için ama bu kaybedeceğim anlamına da gelmezdi.
İşin içinde ben varsam kesinlikle kazanacaktık.
Her neyse ki Jungkook'u umursamayıp motorbisikletin ön kısmına oturdum.
Tam olarak 3 dakikamız kalmıştı.
Jungkook'da arkama doğru oturduğunda önce kokusu burnuma ulaştı. Her zaman sevdiğim o nefis kokusu.
Sonra ise...kolları bedenimi sardı. Kaskatı kesildim bir kaç saniyede.
"Sakinleş Ae." Onu duyamamıştım bile. Kokusunun verdiği o tanıdıklık hissi hoşuma gidiyordu. Derin bir nefes aldım ancak bu yanlış bir hata olmuştu benim için.
Tüm ciğerlerime kadar ulaştı kokusu. Gözlerimi kapatmadan edemedim.
Ve tam 1 dakika kaldığında kafam Jungkook tarafından kendine doğru çevrildi.
Ne olduğunu anlayamamıştım çünkü onun rüzgarına kapılırken kendimde bile değildim.
Dudağımdan öptü. Çok küçük bir öpücüktü bu. Naifti. Öyle hafifti ki anın şokundan çıkamasam farketmezdim bile.
Güzel kokusu yetmiyormuş gibi güzel lipbalmın tadı geldi dilime.
Neden bu çocuk baştan aşağıya bu kadar mükemmel geliyordu gözüme?
"Önüne bakmayı unutma Ae."
Gülümseyerek önüme döndüğümde son saniyeler kalan yarış için motoru çalıştırdım. İşte şimdi gerçek bir yarış izleyecekti burdakiler.
...
Biz kazanmıştık. Dediğim gibi Baek'i tanıyordum ve nasıl yarışacağını da az çok tahmin edebiliyordum. Motor sürmek benim işimdi. Benim işimde, benim oyunumda beni yenmek cesaret isterdi biraz.
"Tebrikler şampiyon."
Bana karşı prens selamı vererek yanıma yaklaştı gülen bir surat ifadesiyle.
"Öncelikle kendimi tanıştırayım hanımefendi. Ben,Kim Taehyung ama genelde bana ateşli çocuk derler."
Komik bir şey demişcesine gülüp bana uzattığı elini sıktım. "Bende Ae Cha ama genelde her şeyde çok iyi olan Ae derler."
Çapkın bir gülüş ile hala birleşik olan ellerimizden baş parmağıyla elimi okşadı. "Her şeyde mi?"
"Sanırım aklınız biraz fazla fesat."
"Karşımda ki kişi çok güzel olunca beynim dahi işlevini yitirdi. Ve sonuç bu."
Elimi çektim. Hala tutmakta kararlıydı belli ki.
İki dakikada bin kere yavşamıştı resmen.
"Anlıyorum Bay Kim. Yanıma gelme sebebiniz neydi acaba?"
Sohbeti kısa kesip siktir olup gitmek istiyordum. Bu boğucu havada bunalmıştım.
"Böyle yarışlara fazlasıyla katılırım. Bu sebeple benimle sürekli olarak katılmanızı istiyorum. O yüzden numaranızı almaya geldim."
Tam da o anda cevap verecek iken aramıza bir beden girdi. Aşinası olduğum bir beden.
"Bu dörtlü olarak yemeğe gitmeye ne dersiniz? Hesabı kaybeden ödeyecek."
"Kazanmana izin verdiysem bu çocuklara öncelik şansıdır Jungkook."
Gülmemi tutamamıştım o an için. Hafif bir kıkırdama ile başlayan gülmem,komik bir anırma çeşidine dönmüştü. Aniden gelen gülme krizlerim gerçekten kaçınılmaz oluyordu.
Konuşmayı kesen ikili bana doğru kitlendiğinde gülmemi kesmiş ve kafamı öne doğru eğmiştim. "Çok tatlı gülüyorsun Ae Cha."
Bunu söyleyen Taehyung idi. Sanırım bu kelimeleri daha çok Jungkook'tan duymak isterdim.
"O benimle Tae,uzak dur ondan."
Kolum aniden Jungkook tarafından arkasına doğru çekilmemle son buldu. Ne yapıyordu bu deli manyak?
"O seninle gibi durmuyor Jungkook."
Aralarında ne çeşit bir iletişim vardı?
"Naz yapıyor."
"Güldürme beni Jungkook, gerçekten ben varken sen mi?"
O an gerçekten adı Taehyung olan o şahıstan soğumuştum. Özgüven felan iyiydi de ilerisi ve bunun gibisi iğrenç bir egoya girmiyor muydu? Ne tarafa kusayım?
Elimi tutan ellerinin sertleştiğini hissedebiliyordum Jungkook'un. Sakinleştirmek adına elimi tutan eliyle onun elini okşadım. Amacım sinirlenmesini engellemekti.
Konuşmasına izin vermedim. Hızla ikisinin ortasına geçtiğimde ellerimle ikisini de iterek aralarında da kısa mesafeyi sonlandırdım. "Bay Kim,acaba hiç aynaya baktınız mı?"
Tamam,şu an Jungkook ile güya küs sayılabilirdim ama bu onu savunamayacağım anlamına da gelmezdi. Sonuçta o benim sevdiğim adamdı.
Benim sevdiğim adama ben hariç kimse laf edemezdi.
"Ah tatlım,sevgilini koruma çabanı anlıyorum ama biraz daha gerçekçi mi olsan? Gerçi ben biliyorum cevabımı ya Jungkook iyi bilir."
Bir insan bu kadar itici olabilir miydi?
"Bak ne olduğu belirsiz üdük. Öncelikle o benim sevgilim değil. Olsa da olmasa da bir insanı saçma bir şekilde özellikle de benim karşımda boktan bir şekilde eziklemene izin vermem. Kimsin ya sen?"
"Cesaretini sevdim bebeğim."
Cebinden küçük bir kart çıkararak elime tutuşturdu. "Bu benim numaram. İhtiyacın olduğunda bi tuşa bakar her şey."
Yüzün de ki o iğrenç gülümsemesiyle yanımızdan uzaklaşırken Jungkook ile ellerimiz hala birbirine kenetliydi. Hoşuma gitmediği denilemezdi.
"O kartı bana ver."
"Ne?"
"Duydun işte Ae, kartı bana ver."
Hışımla elimden aldığı kartı saniyeler içinde binbir parçaya böldü. "Ben varken onu araman saçma olurdu değil mi?"
Bir şey demedim. Aramızda olan tüm bu şeyler garip geliyordu. Bilemiyorum.
"Yemek yemeye ne dersin Jungkook?"
"İkimiz tek olacaksak neden olmasın?"
Güldüm,hiç bir şey olmamış gibi. Eskiyi unutmak istiyordum. Yeni bir sayfa açmak gibi.
"Sadece ikimizin olacağı bir yemek. Sen ve ben."
"Bunun sonunu biliyor gibiyim ben."
Kolumu onun omuzuna koyarak ona doğru yaslandım. "Bende sonumuzu görebiliyor gibiyim Jungkook."
"O halde neden sonumuzu yaşamıyoruz?"
Bir sonra ki bölümde görüşürük<3
Hepinizi seviyorum~♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obstacle✔
FanfictionHerkesin aksine onun etrafına örecek kalın duvarları yoktu,onun kelimeleri vardı yalnızca.