°28

325 24 10
                                    

Ae Cha'nın Ağzından

Küçükken her kız çocuğu gibi bende hayal kurardım. Önce pespembe bir ev hayal ederdim. Kocaman, saray gibi bir ev. Asla değişmedi bu fikrim,tabi büyüyene kadar.

Sonra içinde yaşayacak olan insanları düşünürdüm.

Annem,babam ve ben.

Pespembe evimizde sonsuza kadar ailemle mutlu yaşamak isterdim. Ancak öyle olmadı. Annem öldü çünkü.

Asla görmedim onu canlı olarak.

Bir evladının annesini görmemesi ne kadar berbat bir duyguydu biliyor muydunuz siz? Peki ya bunun nedeni sizin olmanız ne kadar kötüydü?

Her ikisi de kötüydü.

Bu hayalim suya düşünce işin içine sonra Jungkook girdi. Pembe olan o ev benim için siyaha dönüştü.

Siyah rengini çağıştırırdı bende Jungkook. Asil ve karamsar. Her zaman gözlerinin içinde bi karamsarlık vardı. Görüyordum. Belli etmese de onu tanıyan biri olarak bunu hissediyordum.

Asildi. Duruşuyla, hareketleriyle, sözleriyle. Her zaman farklıydı diğer insanlardan. En çokta bunu sevmiştim ya.

Bir bakışı vardı bana,dünya dururdu sanki göz göze geldiğimizde. Zaman bizim için hareket etmeyi keser,anı yavaşlatırdı adeta.

Bunun bana yaşattığı duyguları severdim. Onu severdim ben.

Ben sevdikçe hep bir şeyler oldu. Adım atmadım yıllarca. Dizginledim kendimi. Yapma dedim içimden,eğer itiraf edersem benden uzaklaşacağını düşündüm. Bu konu da haksız çıksam da birbirimize itiraf yaptıktan sonra neden beni aramıyordu?

Peki,bunu da geçtim. Neden sadece sözünü tutup beni aramıyordu?

Yalandı işte. Sırf iyileşmem için yalan söylemişti. Eğer gerçekten beni seviyor olsaydı ne olursa olsun peşimden gelirdi. Onun yanındayken benden hoşlandığını hissedebiliyorum ama şimdi düşününce...boşluğa düşüyorum. Bi yalnızlığa düşüyorum sebepsizce. Kendimi yapayalnız hissediyordum.

Kimseye ihtiyacım yoktu ancak Jungkook herkesim olmuş iken ben herkesimi kaybetmiştim. Şimdi ise onsuz bir yerde,onsuz bir şekilde yatıyordum.

Ne acıydı ama değil mi?

Buruk bir gülümseme ile ayağa kalktığımda yatağımdan pencereye doğru ilerledim. O beni umursamamasına rağmen hala onu düşünüyordum. Kim bilir ne yapıyordu şimdi? Hala bizim evde miydi?

Hem belki kötü düşünmemem gerekirdi. Bir şeyler olmuştu ve o beni arıyamıyordu. Aynen,ya öyle olmuşsa?

Ah...kimi kandırıyorum ki? Aramak öyle zor bir eylem değildi. Tek tıkla beni arayabilirdi ve ben hala kendimi kandırmaya çalışıyordu. Sikeyim onu.

Derin bir nefes verdim. Aniden gelen stres boğazlarıma kadar sıkıyordu beni.

Herşeyden bıkmıştım. Bıkmaktan bile.

Titreyen elim usulca telefonuma gitti. Bir hafta geçmişti aradan. Koca bir hafta. Bu 7 günde hastanede yatışımı vermişlerdi. Kendimle birlikte babamı da bu bataklığa sürüklüyordum. Her saat başı yanımda olmak zorundaydı. Yapılan testlerden sonra ameliyata girecektim. Yani...öyle biliyordum.

Arayamadım onu. Tek tıklık bu işlemi yapamıyordum. Ellerim titriyordu. Her şey sahte geliyordu şu an. Rezil hissediyordum kendim adıma.

Belki de bende diğerleri gibi görünüşüne aldanmıştım. Lanet olsun ki bilmiyordum işte. Geldiğim son nokta buydu.

Obstacle✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin