°15

498 39 12
                                    

Yorum yapmayan hayalet okuyucularımı tek tek öper ve iyi okumalar dilerim efenim.

İyi okumalar~

Bedenlerimiz birbirinden ayrıldığında bir süre nefes almak adına alınlarımızı birbirine dayamış, kapalı gözlerimizle nefes alıyorduk.

Ne gibi bir tepki vereceğini tahmin edemiyordum,sırf her fırsatı kullanmak adına yaptığım hareketleri başka bir şey sanmasını da istemezdim. Tamam,kabul. Ona derin duygular besliyorum ancak bunu, onun bana olan aşkından emin olmadan duygularımı açıklamazdım.

Sonuçta benim gibi birini kim sevebilirdi ki Jungkook sevsin?

Göz göze geldiğimizde utanmazca gözlerine bakıyordum. Utanıyordum ama bakmaktan da çekinmiyordum.

Hala aynı pozisyondaydık,kendimi kaybetmem an meselesiydi.

Tam da o an, gözleri kısılacak kadar gülümsediğinde gülüşünden onu öpmek istedim zira ortam şu an buna fazlasıyla müsaitti. Peki ya yaparsam beni reddeder miydi?

Derin bir nefes verdiğimde kollarımı ona sıkıca sarıp beni yukarı çıkarmasını belirttim. Anlamış gibi ikimizi havuzun kenarında ki mermere oturttuğunda öylece kalakalmıştım.

Bir şeyler demek istiyordum, nebileyim bu olaya bir duygu katarak konuşma yapmak istiyordum ama beni reddetmesinden ölesiye korkuyordum. Reddedilirsem,bir daha onun yüzüne bakacak cesareti bulamazdım.

Kalbimde olan son cesaret kırıntıları da uçup giderdi. Kaldıramazdım. Onunla bu kadar samimiyet içersindeyken,o aptalca sözleri söyleyip samimiyetimizi bozamazdım.

Bu durumdan artık bıkmıştım. Bir nefes kadar yakınındaydım onun. Gel dese gelirdim,asla gitmezdim. Asla bırakmazdım onu.

Bir nefes kadar yakınında olmama rağmen açılamıyordum, sorunda buydu zaten.

Günlüğümü okumuştu,hala o gün ki olayları bile unutamamıştım. Ne desem bilemiyordum.

Kalbimde olan mayın patlamıştı. Kıyıda köşede duyduğum bir sözdü bu,belki kimse bilmiyordu ama altında ki ağırlık öyle fazlaydı ki... yüreğim yanıyordu.

Bazı kadınlar, sol göğsünün altında mayın taşır. Bir erkek, oraya ayağını basıp çektiğinde o mayın patlar ve kadın dağılır. Erkek ölür kadının sol göğsünde. Sonra kim giderse gitsin sol göğsün altında ki o kente,asla aynı etkiyi yaşanmaz. Bir mayın bir defa patlar,bir şiir bir defa yazılır. Bir kitap bir kere okunur,bir kadın gerçekten bir kere sever. Ve sen, eğer olur da bir gün sol göğsümün altında ki kente uğrarsan,hüzünlü bir sesle olmadığım yerlerde beni arayacaksın. Ancak sadece tek bir söz çıkacak ağzından. 'Buralar bir zamanlar benimdi.'

Bir kalp kırıldığında tamir edemezsin. Belki sararsın ama patlamış mayını asla geri kurtaramazsın.

Benim sevgim ise, o çoktan oralara uğramadan patlamıştı. Çünkü ben sevilemeyecek kadar berbattım. O ise berbat olamayacak kadar mükemmel.

Boktan bir durumdu. Acınası.

Okuduğunuz bu satırlar gerçek oluyordu,en büyük örneklerinden biri de bendim. Keşke en azından bir şansım olsaydı.

Sadece tek bir şans istiyordum. Onun hislerini öğrendikten sonra seni seviyorum diyebilmek.

Umarım,o da beni seviyordur. Gerisi kaldırabilecek durumda değilim.

'Bir şeyler içmek ister misin?'

Öpüşmemizden sonra bunu sorması garip kaçıyordu ama neremiz normaldi ki?

'Votka olabilir.'

'Pekala,getiriyorum.'

Hiç birşey olmamış gibi içki içecektik. Sanırım ikimizde konuşmak istemiyorduk. Hazır değildik belkide. Ardından gelecek olan kavgayı hissedebiliyordum çünkü.

Elinde ki şişelerle geri döndüğünde gülümseyerek yanıma oturdu. Votkaların kapağını açar açmaz kafama diktim.

Kendimi dahi unutacak derecede sarhoş olmak istiyordum zira artık kaldıracak gücüm kalmamıştı. Ruhen yorulmuştum.

Sevip,sevilmemekten. Onu özlediğinde karşılığını alamamaktan. Kalbinin onun için atarken sürekli acı çekmesinden. Onun için yaşadığın tüm duygu karmaşısından yorulmuştum.

Hayatımda hiç böyle bir acı tatmamıştım ben. Tarif edemeyeceğim kadar bedenimi kaplayarak bana acı çektiriyordu. İliklerine kadar acı çekeceksin diyordu sanki bana hayat.

Aptaldım ve tüm yaşadıklarımı hakediyordum. Sonunu bile bile sevmiştim.

Keşke bende normal biri olabilseydim...

Keşke bende diğerleri gibi olabilseydim.

Derin bir nefes verdiğimde tüm düşüncelerime inat içtim. Kafam bir milyondu. Her yönümde farklı bir düşünce vardı,asla susturamıyordum.

Ben onlara susun dedikçe onlar daha da fazla tepeme çıkıyordu. Zaten yaşadıklarım yetmezmiş gibi manevi acı çekiyordum.

İçtim,sadece içtim. Çünkü eğer kendimi kaybetmezsem,kendime yapacaklarımdan korkuyordum.

Kendimden korkuyordum.

Umarım bir gün çok güzel bir hayat yaşardım ve bu günlere bakarak sadece gülerdim. Bunu yapmayı ölesiye istiyordum.

3.şişeyi de devirdiğimde suda ki ayaklarımı sallamaya başladım. Görüşüm fazla net değildi ama benim gibi ayaklarını sallayan Jungkook'u görebiliyordum.

'Sana sarılabilir miyim Jungkook?'

Buna ihtiyacım vardı. Beni üzen oyken,ondan teselli bekliyordum. Kesinlikle aptalın en önde gideniydim.

Bir süre gözlerimin içine baktı. Bağırmak istiyordum Tanrı'ya. Neden böyle bir hayat istiyordum? Neden böyleydim ki?

Her şeyden nefret ediyordum. Kendimden,engelimden,insanlardan,bbeni üzen herkesten.

'Bana sarılmak istiyorsan sormana gerek yok Ae Cha. İstediğin zaman bana sarılabilirsin.'

Ve bunları der demez ona sarıldığımda gözyaşlarım istemsizce aktı.

Hayatımdan nefret ediyordum. Keşke doğmamış olsaydım.

Obstacle✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin