Bir masal düşünün;başrolünde sağır ve dilsiz bir prenses. Yaşadığı hayat öyle güzel ki,her istediğini elde edebiliyor. Bir de diğer başrole bakın, dövmelerle kaplı çekicilik aurası. Her istediğini elde etmeye çalışan, bu hayatta bir gayesi olan biri.
Onun,kendine birisini aşık etmesine gerek yoktu. Bir bakışı yeterliydi.
Söyleyin bakalım, aralarında dağlar kadar fark olan bu başroller olur muydu?
Olurdu,hatta farklı diye herkes tarafından sevilirdi. Herkes her gece mutlaka çocuğuna anlatırdı. İstisnasız herkes bilirdi bu masalı ama masal olmakla kalırdı.
Hayal kalmakla kalırdı, dilden dile anlatılmakla kalırdı. Asla gerçek olmazdı.
Çünkü gerçek hayatta öyle değildi. Beni,onun yanlarında gördükleri an farklı bakacaklardı, birbirimize yakıştırmayacaklardı.
Her şeye rağmen,bunu bilmeme rağmen ona sevgi besliyordum. İçimde ki bu hadsiz özlemi durduramıyordum.
Karşımda böyle güzel dururken nasıl durdurabilirdim ki zaten?
Ciddiyetle oynadığı bilardo ile oldukça seksi duruyordu. Önünü açtığı gömleğin bir kaç düğmesi ile kaşları çatık oynuyordu.
Fırsatım oldukça onu izliyordum, bu fırsatlar bir daha elime geçmeyebilirdi. Olabildiğince zihnime kazımak istiyordum onu, zihnimin en baş köşesinde her zaman o olmalıydı her haliyle.
Bir kaç kez oynadığımız için yorulmuş ve biraz da terlemiştik sanırım. Sabah özellikle uğraştığı saçı dağılmıştı ama pek umursadığı söylenemezdi. Sonuçta böyle de iyiydi.
İstekayı aldığım gibi hemen gerekli pozisyonu aldım. Benden iyi oynadığı aşikardı ama kazanmasına izin vermeyecektim. Gereksiz bir hırs yapmıştım.
Topa vurduğum gibi her biri deliklere ve etrafa yayıldı ve son 2 top kaldı. Yandan gülümseyerek Jungkook'a baktım. İddialıydım ve bunu sürdürecektim de.
Son kalan 2 topu da deliklere sokar sokmaz kazandığıma dair ona alttan bir bakış attım. O ise omuzunu silkti ve kabullenmişçesine kollarını kaldırdı.
'Sakin ol şampiyon kazanan sensin, sen bilardonun en iyisisin.'
İster istemez yüzümde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Sevdiğim çocuk bana en iyisi olduğumu söylemişti.Hem Jungkook'u yenmekte biraz cesaret isterdi ve ben onu yenmiştim.
'Söyle bakalım madem kazanan olarak ne istersin?'
Düşünüyormuş gibi yaptım ve elimle diğer tarafı işaret ettim.
'Oraya girmek istiyorum.'
Tek bir saniye bile geçmeden başını hayır anlamında sağa sola salladı. Merak ediyordum orayı ve kafaya takmıştım. İlla da gitmek istiyordum işte.
Geldiğimiz yer 2 bölümden oluşuyordu,burada daha çok bilardo oynayanlar vardı ve açıkçası bizden başka kimse yoktu. Gelen kişiler buraya bile bakmadan diğer tarafa geçiyorlardı.
Bende merak ediyordum işte. Ne olabilirdi ki en fazla orada?
Dudaklarımı büzerek Jungkook'a baktım. Bu istemsizce yaptığım bir hareketti. Aynı zamanda bebek gibi yerimde tepinmeye başladım. Küçüklükten gelen bir hareketti.
Gözlerimin içine bakarak 'hayır' dedi. Net bir şekilde dudaklarını okuyabilmiştim.
Ellerimle aynı zamanda lütfen diyerek orayı işaret ediyordum. Merak ettiysem asla duramazdım, ne olduğunu sürekli aklımda kurar ve gece uyuyamazdım. O yüzden kesin olarak orayı görmem gerekiyordu.
'Baban,seni bana emanet etti. Seni oraya götüremem.'
Hızlıca elleriyle yaptığı hareketle öflemeden duramadım. Orada ne vardı ki bu kadar karşı çıkıyordu? Hem böyle davranıyorsa demek ki kendi önceden oraya gitmişti.
'Aramızda sır olarak kalır,lütfen.'
Başını sağa sola salladı yine.
Madem öyle pekala,o benimle gelmiyorsa ben kendimde gidebilirdim.
Onu arkamda bırakarak oraya doğru ilerledim. Beklentim yüksekti ve bu beni heyecanlandırıyordu.
Tam kapının kulpunu çevireceğim an Jungkook,hızlıca beni kendine doğru çekti ve ben kapıyı açamadım.
Ona bağırmak istiyordum,bu gibi durumlarda en çokta sesime ihtiyaç duyuyordum. Çok konuşarak başını ağrıtabilir ve beni oraya götürmesini sağlayabilirdim.
Beni oradan çektiğinde omuzuna vuruyordum. Benim için sert olsa da ona göre eminim ki sinek ısırığı gibi bir şeydi heralde.
'Oraya gidemezsin Ae Cha.'
'Bir seferlik lütfen izin ver.'
Elini anlına koydu ve sıkkınca bana baktı. Bu evet anlamına mı geliyordu?
'Sadece bir seferlik izin vereceğim ama bende yanında olacağım yoksa giremezsin.'
Hızlıca baş salladım ve kolundan tutarak onu diğer tarafa doğru çekiştirmeye başladım.
Kapıyı açar açmaz boş bir koridor karşıladı bizi. O kadar insan nereye gitmişti?
Bir şeyler bulma ihtimaline karşı ilerledim. Buranın gizli bir kumarhane olma ihtimali kaçtı?
Tekrar bir kapıyı açtığımızda bu sefer bizi iri bedenli zenci bir adam karşıladı. Ne olduğunu anlamadığım için Jungkook'un arkasına saklanmıştım. Bir şey olacaksa önce ona olabilirdi. Hem Jungkook'un da iri bir cüssesi vardı, dövüşseler kazanırdı tabi ki.
Jungkook bana gülerek baktı. E tabi ben olsaydım bende kendime gülerdim. Meraklı birisi olarak girdiğim yerde korkarak onun arkasına geçiyordum.
Korkmamam adına arkadan elimi tuttu, bunu beklemiyordum. Sıkıca tutundum eline, korkumu azaltmıyordu ama ona güveniyordum.
"2 kişilik bilet."
"Dostum buraya çocuk almıyoruz."
Adam gözleriyle beni işaret ediyordu, keşke ne dediğini anlayabilseydim. Bizi öldürürler miydi?
"O çocuk değil..."
Arkasında olan bedenimi yanına çekti ve eli belime yerleşti. "...o benim sevgilim."
Dediklerini anlamak umrumda değildi şu an. Adamın şaşkınca bize bakması da.
Benim tek odağım belimde ki eliydi. Bu kavrama hareketine bitiyordum ve 2.yapışıydı. İçim bi garip oluyordu, değişik hissediyordum.
"Sübyancısın yani...anlıyorum."
"Çalıştığın yere göre bu masum bile sayılabilir. Boşuna edebiyat yapma ve çekil."
Farklı bir kapı daha açıldı ancak gitmeden adam bana doğru konuştu. Ne olduğunu anlayamadım ancak duymayı isterdim.
"Sevgiline dikkat et derim küçük, o hiç iyi biri değil ve bilirsin ki kötü adamlar,iyi kızlarla oynamayı sever."
Dırırırırıtdıdıdıt *adını unuttuğum efektin adı nshwjdhwjs sizce adam ne demek istedi??
Geliyor ekşin hissedebiliyorum. Tam da düşündüğünüz gibi evet müneccimim😌😌
Ay hadi bir sonra ki bölümde görüşürük<3
Sizleri seviyorum♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obstacle✔
FanfictionHerkesin aksine onun etrafına örecek kalın duvarları yoktu,onun kelimeleri vardı yalnızca.