3. BÖLÜM

565 22 23
                                    



" Vera ben özür dilerim, yaptığım yanlıştı ama okulda böyle anılmak istemediğim için ikimiz adına yaptım."

Sesimi yükselterek,

"Öpmen mi gerekiyordu illa ateş, veya kanıtlamak zorunda mıydın, ya bırak insanlar ne düşünüyorsa düşünsün. gerçekten böyle bir damga yememek için mi öptün?"

Gözlerini gözlerime dikerek konuşmaya devam etti.

"Canım istediği için öptüm.. Oldu mu"

"İyi bok yedin tamam mı şimdi bütün okul bizi sevgili sanıyor."

"Bırak öyle sansınlar vera."

Hiç bir şey söylemeyi tercih etmeyip, 4-5 merdiven daha çıktıktan sonra eski kütüphanenin kapısını açmıştım ve içerisi tozdan geçilmiyordu, bir iki öksürdükten sonra tamamen içeriye girmiştik.

"Burda ne bez var ne kova, ne su napacağız şimdi."

"Temizlik odasından getir işte ateş."

"Keşke baştan söyleseydin, çıkarken alırdık."

"Gidiyor musun?"

Kapıya doğru yöneldiğin de duraksadı ve tekrar bana döndü.

"İlk öpücüğünü aldım diye mi bu kadar sinirlisin"

Yanına doğru giderek

"Ya bak seni öldürürüm şuracıkta hâla öpücük diyorsun. Hem nerden biliyorsun ilk olduğunu"

Göz kırptığımda yüzü ciddileşmişti,

"İlki kimmiş peki?"

"Tacize uğradım ya"

"nE?"

"Şaka yapıyorum."

"Korktum."

"Neyden?"

"Senin rızan olmadan bir başkasının sana dokunmuş olmasından."

"Bugün saat öğlen sularında gerçekleşti canım."

Gülerek,

"Rızan mi yoktu? bana karşı koymadın"

"Off hadi git." Diyerek kapıya doğru iteledim, kapıyı açmaya çalışıyordu ama kapının kurpu sıkışmıştı, zaten böyle eski bir kütüphanede kapı mi sağlam kalırdı ki

"Hadi yine iyisin yapamayacağız."

"Açsana kapıyı ateş ben burda kalamam, her yer toz, örümcek ağlarına baakk"

"Şimdi ararım çocuklardan birini gelir açarlar."

Bir şey söylemeden kitapların yanına gittim ve incelemeye başladım, bazılarının tozdan kitap isimleri bile okunmuyordu. Raflarda dolaşırken çok sevdiğim şair Ümit Yaşar Oğuzcanın şiir kitabını gördüm, hemen elime aldım ve üzerinde ki tozları üfledim. Kitapta rastgele bir sayfa açtığım da karşıma şu şiir çıktı ve sesli bir şekilde okumaya başladım.

"Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?"

Şiire devam edecekken,yakınımdan ses geldi.

"Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın değil mi?
Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz." 
Diye devam etmişti Ateş.

"Şaşırttın beni." Bir şey söylemeyerek devam etti

"Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum. Önce beklemekten.
Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan.
İkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın."

Kitabı kapatarak yerine koydum. Ateş ise konuşmaya başladı.

"Ümit Yaşar'ın hayatı beni hep kendine çekti, Bir bağ kurmuştum onunla, tek böbrek.."

"Kekeme.."

"24 Kere intihar girişiminde bulunup hepsinin başarısız olması."

"Oğlu vedatın ise Galata kulesinden atlayıp, babasına bir not bırakması ve notta ise 'intihar öyle edilmez böyle edilir baba' diye yazması."

"Bu gidişle çok fazla ortak noktamız çıkacak Vera." Diyerek göz kırptı..



Sevdiğiniz insanlar, veya hoşunuza giden bir insan ile beğendiğiniz şeyler, dinlediğiniz şarkılar, okuduğunuz kitaplar, aynı olunca insan sebepsiz  yere mutlu oluyor. Ve o insanı ister istemez kendine yakın hissediyor, sürekli beğendiğiniz şeylerden konuşmaya başlıyorsunuz, zevk aldığınız şeylerden.. Ve böylece ortaya baya bir konuşacak konu da çıkıyor. *

Kitabın gidişatı böyle. normalde texting kitaplarını çok severim ama bu tarz kitaplara da yer vermek gerekiyor, ve yarı texting felan bile olabilir ileriki zaman da.
Kalın sağlıcakla.. ♡︎

BU ŞEHİR BUGÜN SENSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin