Tereddütte, "Mitra hanım,emin misiniz?" Diyen Emre'ye göz ucuyla bakıp bir şey demeden tekrar önüme döndüm ve bana hâla tedirginlikle bakan Emre'yi umursamadan elimdeki şarabı bir yudumla bitirip,elimin tersiyle ağzımı sildim ve ayağa kalktım.
Emre'nin yeşil gözlerine bakıp, "Ne dediysem o. Bu gece o davete katılıcam." Dedim ve fazla uzatmadan merdivenlere doğru yürüdüm.
Odama geldiğimde yatağın üstünde duran siyah tişört gözüme çarptı. Gülümseyerek yatağa doğru ilerleyip yatağın üstünde duran tişörtü elime aldım ve yatağa oturdum. Tişörtü burnuma götürüp kokusunu iyice içime çektim. Fakat koku alamadım. Kokusu gitmişti. Tişörtü burnumdan uzaklaştırıp gülümsedim, "Kokunun hâla üstünde olduğu son tişörtündü sevgilim." Dedim fısıldayarak.
****
Karanlık yavaş yavaş gökyüzüne hakim olurken ben boydan boya cam olan duvardan esen rüzgarın ağaçların yapraklarını dökmesini izliyordum saatlerdir.
"Mitra?" Diye gelen sesle bakışlarımı cam duvardan alıp salonun girişindeki Emre'ye çevirdim. Ona bakmamamla yutkunup, "Bir mekanda sorun çıkartmışlar ne yapalım?" Dedi tedirgin sesiyle.
Benim gün içimde sakin olmam onu genellikle tedirgin ederdi. İçimde bitmek bilmeyen savaşa 2 yıldır tanık olmuş ama hiçbir zaman savaşın nedenini sormamıştı.
Ona gereğinden fazla baktığımı fark ettiğimde Omuz silkip, "İstediğini yap." Dedim ve tekrar bakışlarımı cam duvardan dışarı çevirdim.
Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyor, şimşek tüm nefretini semada kusuyordu. Rüzgar ise dünyadaki tüm pisliği almaya yemin etmiş gibi tozu toprağı sürüklüyordu.
"Bence rüzgar dünyadaki tüm pisliği alıp götürmek için var."
"Bence değil."
"Bir bakıyım...tı,bence de değil. Öyle olsaydı senin gibi bir pisliği de alıp götürürdü."
"Bana bak! Laflarına dikkat et benim ayarlarımla oynama!"
"Siktir git!"
(2 yıl önce.)Aklıma gelen anılarımla gülümseyip dolan gözlerimi ovuşturdum. Anıların altında ezilmeden kendimi toparlayıp ayağa kalktığımda "EMRE?" Diye bağırdım.
Daha sesim kulağıma yeni yeni gelirken Emre salonun girişinde göründü, "Efendim Mitra hanım?"
Buna şaşırmak yerine ona bakmadan merdivenleri çıkıp, "Kuaförü çağır." Dedim ve o büyük geceye hazırlanmak için odama girdim.
*
Kuaför saçlarıma fön çekip, yüzümde hafif bir makyaj yapıp dudaklarıma kırmızı mat ruj sürmüştü.Aynadan kendime bakarak, vücudumu sımsıkı sarıp ince belimi ortaya çıkaran mini siyah elbisemi bir kere aşağı doğru çekiştirdim. Sade siyah elbiseye bir numara vermek için yapılan küçük yırtmacımı da düzeltip,siyah ve orta boydaki saçlarımı geriye doğru savurdum. Askılıkta duran siyah ve dizimin altında biten kabanımı omzumun üstüne atıp ince siyah topuklu ayakkabının ayaklarımı ne kadar çok acıttığını umursamamaya çalışarak odamdan çıktım.
Merdivenleri inerken ayakkabı topuğunun kahverengi ahşaba çarpmasıyla tok sesler duyuldu.
Merdivenin başında duran Emre'nin yanına geldiğimde, Emre beni baştan aşağı incelemeye başladıktan sonra yeşil gözlerini siyah gözlerime çevirip, "Çok güzel olmuşsunuz." Dedi gülümseyerek.
Bende nezaketen gülümsedikten sonra, "Hadi gidelim." dedim ve kapıya doğru ilerledim.
Arkamdaki Emre'nin tereddütle gelen sesiyle bakışlarımı ona çevirdim, "Mitra hanım...emin misiniz? Yani....Bir buçuk yıldır bu işleri gizli saklı yapıyorsunuz. Herkes lakabınızı duymuş ama kimse gerçekten sizi tanımamış. Siz kadınsınız...bu alemde sizi..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müptelâ
Teen FictionBirbirine bağımlı iki kalp... Birbirine bağımlı iki insan... Yıllar sonra karşılaşırsa ne mi olur? ***** Dudaklarının karşısındaki dudaklarıma bakıp yutkundu, Dudaklarımın karşısında duran dudaklara bakıp yutkundum. Kalbimin tekrar deli gibi atma...