"Hamileyim."
Ay ışığının pencereden sızdığı odada onun gözleri gözlerimde takılı kaldı, uzun bir süre sessizlik oldu. Sesim onun kulaklarına ağır ağır ulaştı sanki. Gözlerime dakikalarca bomboş baktı. Ben ise bir tepki vermesini heyecanla bekliyordum.
Yutkundu. Söylediğim şeyi idrak etmeye çalışır gibi, "Hamilesin?" Diye tekrar etti beni. Gülümsedim ve başımı onu onaylar bir şekilde salladım. Bir kaç adım geriye doğru atıp nefesini yüzümden uzaklaştırdı. Sersemlemiş gibiydi. Aptalca yüzüme bakıyordu.
Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme belirdi, "Baba oluyorum." Diye yavaşça fısıldadı. Ardından birkaç büyük adımla tam karşımda durup elleriyle yüzümü avuçladı ve dudaklarıma,alnıma,burnuma,yanaklarıma sayısızca öpücük kondurdu.
"Teşekkür ederim....Teşekkür ederim...teşekkür ederim..." diye binlerce kez yukarı bakıp sayıkladı. Ardından onlarca kez bana sarılıp her defasında kokumu içine çekti. Yaptıklarından sersemlemiştim. Bir öpüyor, bir teşekkür ediyor, bir sarılıyordu.
"DUR! Ayakta yorulmuşsundur, geç sen buraya hemen." Dedi ve beni ellerimden yavaşça tutarak yatağa oturttu. Ardından hızla ve heyecanla ayağa kalkıp, "Ne aşeriyorsun? Ne alayım sana? Hiç çekinme burayı market yaparım sana. Ya da dur! Alışverişe çıkalım. Ama kız mı olucak erkek mi olucak bilmiyoruz. Şöyle yapalım iki ayrı oda yapalım hangisi olursa ona yerleşir. Bir sürü kıyafet alalım, oyuncak alalım. Hadi gidelim-" diye hızlı hızlı konuştuğunca şaşkınlıkla onu izlemiştim. Bir heyecanla kolumu tuttuğunda ve beni ciddi ciddi daha bir buçuk haftalık bebeğe eşya almaya götürdüğünü idrak edince müdahale ettim. "Boran."
Hızla bakışlarını bana çevirdi ve tedirginlikle, "Ne oldu? Bebeğimize bir şey mi oldu? Hadi hastaneye gidel-"
Sıkıntıyla nefesimi verdim. "Boran bebek sanırım daha bir buçuk-iki haftalık. Sen ona eşya almaktan bahsediyorsun. Ayrıca bir şey aşermek içinde çok erken. Ayrıca saat gecenin 1'i!" Diye en sonunda ses tonumu yükselterek söylendiğimde söylediğim şey ona mantıklı gelmiş gibiydi. Ellerimi yavaşça bırakıp, "Özür dilerim sağlıklı düşünemiyorum.Evet,Evet.. Şu an yapmam gereken seni güvenli bir yere yerleştirmek ve etrafını 10 katlı korumayla çevirmek."
Yaşadığımız hayatı yüzüme çarptı.Sıkıntıyla nefesimi verdiğim sırada gözlerimde hayatım film şeridi gibi geçti.
Yutkunmadım bir kaç dakika boyunca. Sonra aniden dudaklarım aralandı, "Belki de aldırmalıyız bu bebeği."
Sesim o kadar soğuk çıkmıştı ki. Bir tek beni değil karşımda bebeğinin heyecanına yeni kaplılan adamı da mahvetmişti. Gözlerindeki heyecanın söndüğü ana şahit olmam gene acıtmıştı.
"Ne?" Sesi titremişti. Gözlerindeki hayal kırıklığını size tarif edemezdim.
Omuz silktim, "Olduğumuz şartlara bak. Öldürdüğümüzü sandığımız adam bir hırs uğruna tepemizde,her an birimizi öldürebilir. Etrafımızda onlarca katil var.Bebeğimiz olduğunu duysalar yaşatmazlar.Bu bebeğe daha çok bağlanmadan aldırmam gerekiyor belki de.Bencilliğe gerek yok!Biz mutlu olucaz
diye bir canlıyı böyle bir hayata zorlamak haksızlık gibi."Gözlerimden birer damla düştüğünde karşımda omzu düşen adamın gözlerinden de bir kaç damla gözyaşı düşmüştü. Zorlukla dudaklarını araladı, "Sizi koruyamayacağımı mı düşünüyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müptelâ
Teen FictionBirbirine bağımlı iki kalp... Birbirine bağımlı iki insan... Yıllar sonra karşılaşırsa ne mi olur? ***** Dudaklarının karşısındaki dudaklarıma bakıp yutkundu, Dudaklarımın karşısında duran dudaklara bakıp yutkundum. Kalbimin tekrar deli gibi atma...