Babam...
Babamın itibarı yıllar öncesine dayanırdı.
Babam babasından kalan şirketi kısa sürede batmaktan kurtarıp en üst seviyeye taşımış ve onlarca başarıya imza atmıştı. Magazinlerde hep ama hep başarısı konuşulurdu. Zekiydi, cesurdu, çalışkandı. Bunların hepsinin karşılığını alarak Türkiye'nin en zengin iş adamı ünvanını da almıştı zaten.
Fakat babama iş hayatındaki başarısı yetmemiş olacak ki yavaş adımlarla dünyanın karanlık tarafına geçmişti. Orda da acımasızlığıyla kendinden kısa sürede söz ettirmiş ve lider koltuğuna oturmuştu.
Magazindeki iyi iş adamı maskesinin altına gizlenip bir çok pis işe de bulaşmıştı hep.
Her şey ama her şey istediği gibi ilerliyordu. İş hayatında da, karanlık tarafta da liderdi.
Hayatı böyle tam 20 yıl boyunca geçip gitti. Sonra ansızın biri çıktı, babamın yıllardır kurduğu düzeni yıktı.
Boran DEMİREL.
Kısa sürede başına geçtiği holdingi o da babam gibi başarılara imza ata ata en üst seviyeye taşımıştı. Magazinlerde yakışıklı ve zengin diye boy boy fotoğrafları dolanmıştı. Babam her ne kadar bunu umursamasada Boran kısa sürede yıllardır birinci sırada olan babamı birincilikten düşürüp, 'Türkiye'nin en zengin iş adamı' ünvanını almıştı.
Bu sefer babamın ismi değil, her yerde Boran Demirel ismi gezinmişti.
Babam daha iş hayatından gelen darbeyi yeni yeni algılarken, Boran 'Kartal' lakabıyla dünyanın karanlık tarafında ismini duyurmuştu. -Tabi ki ben onun Kartal olduğunu bir kaç ay önce öğrenmiştim.-Yaptığı zekice hamlelerle ve cesurca hareketlerle babamı oyun dışı bırakıp karanlık tarafın lideri değil karanlığın ta kendisi olmuştu.
Günler böyle ilerlerken babam daha fazla mağlubiyeti kabullenmemiş ve Boran'a karşı hamle yapmıştı. Böyle böyle bir o darbe vurmuş, bir o darbe vurmuştu.
Boran böyle anlatmıştı.
Onunla tanışma hikayemiz de burdan başlamıştı. Boran bir gün evi taratıp beni evden kaçırmıştı ve beni bir depoya kapattırmıştı.
Geçen saatler sonunda beyfendi sonunda odaya giriş yapmıştı. O gün onu ilk kez gördüğümde değişen kalp ritimlerim hala aklımdaydı.Bana önce uzun uzun bakıp sonra direkt, "Babanı öldürücem. Bana yardım edeceksin." Demişti. O gün yaşadığım şaşkınlığın haddi hesabı yoktu. Önce ona boş boş bakıp sonra da kahkahayı patlatmıştım.
Onunla olan tanışma hikayemi daha ayrıntılı ve daha iyi dinlemeniz gerekiyordu. Şimdi ne zamanıydı ne de yeriydi.
Baba denilen o varlığı kurşunla öldürmüştük. Ayaklarımın dibine düşmüştü. Kıvrınmıştı, yalvarmıştı bana o gün. Fakat ben acımamıştım. O da anneme acımamıştı, çocukluğuma acımamıştı.
Benim gözlerimin önünde ölen adam, şu an sağ ve karşımda mıydı? Daha büyük bir saçmalık olamazdı.
İdrak edemiyordum.
9 yaşında, bir gün evin içinde odamda öylece otururken evde kulakları sağır edecek silah sesleri yankılanmıştı. Küçük kalbim gereğinden fazla hızlı çarparken ben öylece yatağın kenarında oturup kulaklarımı ellerimle bastırmış, hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Sesler dün gibi kulaklarımda yankı yapıyordu.
Sonra silah sesleri durmadan odama biri girmişti. Yüzünde maske, elinde silah vardı adamın. Haraket edememiştim, sadece öylece ağlamıştım bana yürüyen adama bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müptelâ
Teen FictionBirbirine bağımlı iki kalp... Birbirine bağımlı iki insan... Yıllar sonra karşılaşırsa ne mi olur? ***** Dudaklarının karşısındaki dudaklarıma bakıp yutkundu, Dudaklarımın karşısında duran dudaklara bakıp yutkundum. Kalbimin tekrar deli gibi atma...