"Boran abi eve geç saatlerde gelir,geldiğinde de içmekten yürüyemez hâlde gelirdi. Saatlerce karanlık salonda oturur, içmeye devam ederdi...Bazen akşam su içmeye kalkarken şahit olurdum, koltuğun önünde yere oturarak hıçkırarak ağlamasına...Bir gün dayanamadım gittim oturdum yanına...O da bunu bekliyormuş sanırım. Gözlerime asla bakmadan, 'Ağladığım için zavallı mıyım sence?...Bence değilim. Ağlamak güçsüzlük değildir ki. Ben...ben sadece fazla özlüyorum. Onu, kokusunu, sesini, benim kanatlarımın altında aldığı her nefesi...Bırakıp gitmezdi o beni. Acaba onu çok sevemedim mi? Sevgim mi yetmedi?...' demişti ağlaya ağlaya. O zaman aşkın ne olduğunu çok iyi anlamıştım..."
Aldığım nefes canımı acıtırken, gözlerimden yaşlar akıyordu.
Aslı devam etti, "...Gözlerime bakmazdı benim. Bir gün yine dayanmadım sordum neden gözlerime hiç bakmıyorsun diye. Ne dedi biliyor musun?... 'Eğer senin deniz mavisi gözlerine bakarsam içinde kaybolduğum siyah gözlere ihanet etmez miyim?' Sustum, bir şey diyemedim orda..." gülümsedi.
Ne hareket edebiliyordum ne de konuşabiliyordum. Acı tüm bedenimi ele geçirirken zar zor aldığım nefesler kesik kesikti. Gözlerimdeki yaşlar boncuk boncuk akıp yere düşerken Aslı'ya bakıyordum, dinliyordum. O da anlatıyordu sadece.
Sustuğu 10 saniye evde ölüm sessizliği olmuştu. "Bir gün yine Boran abi içmiş ve eve gelmişti. Her zamanki gibi koltuğun hemen önüne yere oturmuş ağlıyordu. Kapıdan onu izledim...kafasını yukarı kaldırıp gökyüzüne baktı, 'Yalvarırım onu bana geri ver." Dedi tam 27 kez...Ben bir insanı ilk defa bu kadar çaresiz görmüştüm...Çaresizlik kavramı benim için ilk kez 5 kelimeye sığmıştı."
Daha fazlasını dinleyemezdim. Gözlerimden akan yaşlarla ayağa kalkıp, sarsak adımlarla cam duvara doğru yürüdüm ve cam kapıyı sağ tarafa itip kendimi evden dışarı attım.
Sana yaşattığım her şey için özür dilerim. Ben de istemezdim böyle olmasını.
Bedenim beni daha fazla taşıyamadı. Aldığım kesik kesik nefeslere dizlerimin üstüne düştüğümde ağzımdan bir hıçkırık koptu.
Canım yanıyordu.
Bulanık bakışlarıma rağmen Aslı'nın hemen karşımda dizlerinin üstüne oturduğunu görebilmiştim. Benim gibi dizlerinin üstüne oturmuştu ve gözlerinden akan yaşlarla bana bakıyordu. Gülümsedi, "Biz onla hiçbir zaman hiçbir şey olmadık. Benim ona ihtiyacım vardı ve o da bana yardım etti. Sevgililik rolü oynamamız gerekiyordu, oynadık..." derin bir nefes alıp verdi, "...Yaşadıklarını ona anlat Mitra...daha fazlasını ne kendine ne de ona yaşat...Yaşadığın hiçbir şey senin suçun, senin ayıbın değil.Hayatın sana yaptığı acımasızlığa rağmen her şeyin acısını kendinden çıkartma artık...Acı çekiyor, acı çekiyorsun. Ayağa kalk ve sevdiğin adamın yanına git. Ona giden ayakların titremesin...Mitra, sen hayatımda tanıdığım en güçlü insansın. Tabi...seni tanımıyorum ama Boran abimin anlattığına göre öyleymişsin...Gücünü sevgin için kullan."
Ne yaptığımı bilmiyordum ama aniden ayağa fırladım. Akan gözyaşlarımla hızlı hızlı merdivenleri çıkıp,Aslı'yı arkamda bıraktım. Odama geldiğimde lanet olası elbiseyi üstümden çıkarttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müptelâ
Teen FictionBirbirine bağımlı iki kalp... Birbirine bağımlı iki insan... Yıllar sonra karşılaşırsa ne mi olur? ***** Dudaklarının karşısındaki dudaklarıma bakıp yutkundu, Dudaklarımın karşısında duran dudaklara bakıp yutkundum. Kalbimin tekrar deli gibi atma...