Ne hissetmem gerekiyordu? Ben artık bir şeyler hissedemiyorum. Yok...arıyorum içimde herhangi bir duygu ama bulamıyorum.Ben kimim?...Ben niye burdayım?...Ben neden yaşıyorum?.. Ben neden bu haldeyim?....
Boşluk...
Kocaman bir boşluk.Gözlerimi sinirle yumup kağıdı yere attım ve arkamı dönüp hızlı adımlarla odadan çıktım, "EMRE!" Diye bağırarak.
Merdivenleri de hızlı hızlı indim ve telaşla bana doğru yürüyen Emre'nin karşısında durup, "Çabuk evi temizlet!EVDE KAMERA VAR VE BENİM HABERİM YOK! TAM...TAM 20 DAKİKAN VAR!" Diye resmen yüzüne kükredim.
Emre, benim ateş saçan gözlerime bakıp korkuyla yutkunmaktan söylediğim şeye şaşırmadı bile. Hızla başını sallayıp ceketinin cebinden telefonu çıkardı ve koşar adımlarla önümden geçip gitti.
Emre'nin gitmesiyle derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. 'Tamam Mitra sorun yok. Halledeceksin' diye fısıldadım ve derin bir nefes alıp kendimi siyah koltuklardan birine attım.
******
"Bu işin tadı iyice kaçtı." Dedim önümde ki sehpanın üstünde duran 16 kameraya bakarak.
Emre meraklı bir sesle, "Kim olabilir?" Dediğinde omuz silktim.
Bilmiyordum,hiçbir şey bilmiyordum.
20 dakika dolmadan Emre bir kaç adam getirtip evi temizletmiş ve tüm kameraları bulup önümdeki orta sehpaya koymuştu.
"Benim neden bundan haberim olmadı!?" Dedim kameralara bakmaya son verip bakışlarımı Emre'ye çevirirken.
Emre sinirle çıkan sesimle yutkunup, "Muhtemelen bizim evde olmadığımız bir zaman diliminde getirdiler." Dediğinde alayla ona bakıp göz devirdikten sonra, "Ciddi olamazsın." Dedim.
Emre mahçupla bakışlarını kaçırdığında ona göz devirip tekrar önümde duran kameralara bakıp, "Dinlenmem lazım.Gün aydığında rahat bir kafayla hallederiz." Dedim ve ayağa kalkıp merdivenlere yöneldim. Merdivenleri de hızlı hızlı çıkıp odama girdim ve hiç beklemeden yatağa uzandım ve uyumaya çalıştım.
****
Saat 13.28Güneşi arkasına saklayan bulutlar, esen soğuk ve şiddetli bir rüzgar şehirde mutsuzluk salgılıyordu. Güneşin tüm göğü aydınlatması gereken zamanda güneş adeta saklanmıştı, bu da şehirde sabah ışıklarının olması gerektiği zamanda karanlığın gökyüzüne hakim olmasını sağlamıştı.
Benim dünyamda ise fırtına kopuyordu. Bu yetmezmiş gibi dolu,kar,yağmur...karışmıştı gökyüzüme. Her yer karanlık tek bir ışık yoktu. Kocaman dünyanda karanlığın içinde oturan da küçük bir kız çocuğu,kalbi kırık küçük bir kız çocuğu,vardı.
"Mitra?" Diye yanımdan gelen sesle bakışlarımı cam kapıdan alıp derin bir nefes aldım ve bakışlarımı bunu diyen Emre'ye çevirdim. Bana oldukça duygusuz bakan gözlerle sıkıntıyla nefesimi verip, "Uyuyamadım dün gece. Beynim beni rahat bırakmadı. Tüm gece düşündüm ama garip olan ne biliyor musun?..." Dedim ve derin bir nefes alıp, "...Ne düşündüğümü bilmeden düşündüm."
Bunun ne kadar can sıkıcı olduğunu yaşayanlar bilir. Tüm gün düşünürsün ama asla bir sonuç alamadığın gibi neyi düşündüğünü de bilemezsin. Bu ne?...kafa yorgunluğu mu,beynin duygusal yönden iflas etmesi mi?... bilmiyorum.
Boğazımı temizleyip, "Her neyse...halletmemiz gereken bir şey var onu halledelim." Dediğimde. Emre tereddütle, "Siz dinlenin bugün. Yarın-" sözünü kestim, "Gerek yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müptelâ
Teen FictionBirbirine bağımlı iki kalp... Birbirine bağımlı iki insan... Yıllar sonra karşılaşırsa ne mi olur? ***** Dudaklarının karşısındaki dudaklarıma bakıp yutkundu, Dudaklarımın karşısında duran dudaklara bakıp yutkundum. Kalbimin tekrar deli gibi atma...