"Rüzgar'ı bırak."
Dudaklarından dökülen cümle sadece beni değil burdaki herkesi çok şaşırtmıştı. Herkes beni seçeceğinden emindi, o cümleler dudaklarından dökülmeyene kadar bende emindim. Kırgın,kızgın değildim. Sadece hayal kırıklığı ve şaşkınlık birbirine karışmış, kalbimi işgal etmişti.
Bakışlarımı Boran'ın gözlerinden almazken o ısrarla gözlerini gözlerime değdirmiyor, yanımda duran babama bakıyordu.
"NE DİYORSUN LAN SEN?! SÖYLE KARDEŞİMİ BIRAKSIN!" Diye bağırıp Boran'ın üstüne yürüyen Miraç'ı görmezden geldim.
İçimde tarif edilemez bir hayal kırıklığı vardı. Rüzgar demesinde değildi mevzu, belki beni bencil bulursunuz ama gerçekten mevzu o değil. Mevzu bu hayatta bana zarar vermeyeceğimden ve verdirmeyeceğinden emin olduğum bir insanın beni ölüme sürüklemesiydi. Mevzu tam olarak ben Boran'ı hiçkimseye ve hiçbir şeye değiştirmezken onun beni bu kadar basitçe gözden çıkarmasıydı.
Derin bir nefes aldığımda dudaklarımda belli belirsiz bir gülümseme oldu. Babamın sesi kulaklarıma doldu, "Bırak çocuğu."
Ve Rüzgar serbest.
Bağlı ellerine rağmen hızla Boran'ın yanına geçti. Boran'a bir şey söylemek ister gibi bantlı ağzına rağmen konuşmaya çalıştı. Boran bunu anladı ve bandı ağzından çıkardığı an, "Abi nap-" konuşan Rüzgar'ın cümlesini bitirmesine fırsat vermeden onu kollarından çekerek arkasına aldı. Daha sonra ne olduğunu anlamadım. Boran'ın yanında ona sinirle bakan Miraç'ı kendine yaslayıp kafasına silah dayatması bir oldu. Refleks olarak öne atıldım, "Boran?!"
Arkamdaki adam öne atılmama izin vermeden boynumdaki kolunu daha çok sıktı ve boynumda inanılmaz bir sızı hissettim. Yüzümü buruşturduğumda Boran'ın sesi yankılandı kulaklarımda, "Ya sevgilimi bırakırsın ya da oğlunun kafasını patlatırım."
Gözlerimi açıp şaşkınlıkla Boran'a baktım. O ise gayet ciddi bir tavırla babama bakıyordu. Yaptığı şeyden emindi. Öldürürdü Miraç'ı.
Babamın alaylı sesi duyuldu, "Onun kafasını patlattığın an sevgilinin kafası patlar. Durum 1-1 Boran DEMİREL."
Boran'ın ciddi suratı bir anda gevşedi ve dudaklarının arasından minik bir kahkaha koptu, "Benim olduğum hiçbir durum 1-1 olamaz."
Ne olduğunu hiçbirimiz anlamadık. Onlarca siyah araba bir anda buraya doğru geldi ve dört bir yandan etrafımızı sardı.İçinden kocaman silahlı adamlar çıktı. Etrafımızda olan çembere bir çember daha eklendi. Adamlar babamın getirdiği adamlardan 10 kat fazlaydı sayıca.
Fakat her şeyi tam olarak göremiyordum. Kafamı en fazla bir kaç santim sağa sola çevirebiliyordum boynumdaki koldan dolayı. Kadrajımda olan tek şey, karşımda kafasına silah dayatılan Miraç, elinde kardeşime uzatılan bir silah olan Boran ve yanlarında Emre, Rüzgar, Burak ve tanımadığım iki adam daha. Şaşırdığım Emre'nin hiçbir şey yapmamış olmasıyken onun kafasına dayatılan silahı fark ettim. Silahta Burak'ın elinde.
Çok boktan bir yerdeydim. Neye tepki vereceğimi bilmiyordum. Bomboş etrafa bakıyor, sesimi çıkarmıyordum.
Babam şoku atlatmış olacak ki, "Şöyle yapalım. Sen oğluma zarar verme bende sevgiline. Ama arabaya kadar sevgilin bize eşlik etmeli ki bize zarar verme." Dediğinde Boran sinirle bir kahkaha attı, "Oldu, başka emrin?" Hemen ardından devam etti, "Mitra'yı hemen şimdi bırakıyorsun ve burdan siktirip gidiyorsun...İtiraz hakkın yok, seni de gebertirim oğlunla yoksa."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müptelâ
Ficção AdolescenteBirbirine bağımlı iki kalp... Birbirine bağımlı iki insan... Yıllar sonra karşılaşırsa ne mi olur? ***** Dudaklarının karşısındaki dudaklarıma bakıp yutkundu, Dudaklarımın karşısında duran dudaklara bakıp yutkundum. Kalbimin tekrar deli gibi atma...