Bölüm:39

1.8K 64 12
                                    


Hayat bana adil değildi. Sadece bana mı adil değildi bilmiyordum, sadece bana mı bu kadar haksızlık yapılıyordu, üstüme geliniyordu bilmiyordum. Bildiğim tek şey hayatın darbeleri karşısında ayağa tekrar tekrar kalkmaktan yorulmuş olmam. Hayat bunu bile bile üstüme geliyor gibiydi. Ben tekrar bir darbe yedim ve düştüm yere. Bir daha kalkmak istemiyordum. Çektim dizlerimi kendime karanlığın beni içine içine çekmesine izin veriyordum artık.

İyi miydim?

Değildim.

Güçsüz müydüm?

Evet.

İyi olacak mıydım?

Her şey için çok geç.

Gerisi basit bir kabulleniş.

Başıma gelenleri kabul ettim, sindirdim. Toparlayacak bir hayatım yok. Hayat uğruna feda edebileceğim başka bir şeyim kalmadı.

Ben Mitra ARSLANOĞLU. Bu satırlarda onlarca kez söz verdim ve onlarca kez sözlerime yenik düştüm. Artık söz verebilecek bir şeyim yoktu, kendimi adayacağım bir şey yoktu. Babam öldü, savaş bitti. Enkazın altında kaldım.

Bomboş bakan gözlerimi duvardan alıp yutkunduktan sonra gülümseyerek sağa doğru bir adım attım, "Hoşgeldiniz."

Üçünün dehşet dolu bakışları bana dönerken salona inen iki basamağı atlayıp kendimi koltuklardan birine attım. Gözleri duymuş muyum diye bende dikkatlice gezinirken sesim bomba etkisi yaratmıştı.

Duymamış gibi davranmayı seçtim. Kaşlarımı alayla havalandırdım, "Dilinizi mi yuttunuz?"

Sessizlik.

Boran karşımda, Miraç ve Emre de çaprazımda oturuyordu. Bakışlarım Boran'a gitti. Kıpkırmızı gözleriyle, siyah ve kırışmış gömleğinin açılan ilk iki düğmesiyle yorgun bakışlarını üstümde gezdiriyordu. Bana bakıyordu ama başka bir şey düşünüyor gibiydi. Yüzüme dalmıştı sanırım.

Kalbimde hissettiğim ani bir sızıyla dolan gözlerimi onun gözlerinden alıp kırpıştırdım ve Miraç'a döndüm.

Ona zarar veriyordum.

Miraç beceriksizce gülümsedi, "Hoşbulduk."

Kendime gelmek için boğazımı temizleyip gülümsedim Miraç'a ithafen, "Sesim sana yeni ulaştı sanırım."

Dalgınlığına gelmiş olmalı ki refleks olarak,"Ha?" dediğinde 'Yok bir şey' der gibi başımı salladım ve bakışlarımı yanında oturan Emre'ye çevirdim. Sağ ayağının gerginlikle sallıyor ve ensesini kaşıyordu yere bakarak. "Eee Aslı nasıl?"

Sesimi duymadı. Bakışlarını bana çevirmedi.

Sıkıntıyla nefesimi verdim, "Dünyadan Emre'ye."

O da Miraç gibi, "Ha?" diye bir tepki verdikten sonra şaşkın bakışlarını yüzümde gezdirmeye devam ederken,"Bir şey mi dedin?" diye sordu.

Konuyu değiştirdim."Diyorum ki akşam yemeğe mi çıksak hep beraber?"

Emre dediğimle bakışlarını Miraç'a çevirdiğinde benim de bakışlarım Miraç'ı buldu. Dalgın bir şekilde omuz silkti ve, "İşim var akşam benim." Dedi.

Gülümsedim.

Şaşırmıyordum.

"Yok işin falan!"

Boran sonunda dudaklarını araladığında bakışlarım onu buldu. Miraç'ı bakışlarıyla uyarıyor gibiydi. Az önce konuşunları duymamış olsaydım garip gelebilirdi belki.

Müptelâ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin