Bölüm:24

4K 147 14
                                    

Mitra şimdi değil.
Mitra hayır gerçekten şimdi değil.
Mitra..

Gözlerimi sıkı sıkı yumdum. Gözlerimin önüne Boranın çaresizce yere bakışı geldi, gözlerimi daha çok sıktım o karanlık depoda haykırışlarım geldi gözümün önüne. Hepsini itmek ister gibi başımı sağa salladığımda gözlerimin önüne adamın bedenime dokunduğu dakikalar geldi. Tekrar tekrar yaşıyormuş gibi.

Gerçekten de şimdi değildi.

Ben büyüdüm artık. Bir abiye ihtiyacım yok. Fakat intikama ihtiyacım var.

Gözlerimi hızla açıp bakışlarımı önce halama daha sonra ilerde duran Miraç'ın korku dolu gözlerine çevirdim.

"Abim var. Vay be." Dedim alayla ve hâla deli gibi atan kalbimi sakinleştirmek için yutkundum. Bakışlarımı Miraç'tan aldım ve halama çevirdim, "Sağol hala. Elime iyi koz verdin. Kullanırız, abimi." Dedim ve halama Samimiyetten uzak gülümsedikten sonra Miraç'a doğru yürüdüm. Önünden geçip giderken yüzüne tükürmüşüm gibi baktım.

Abim vardı. Fakat kahraman değildi, beni koruyamadı, bana sahip çıkamadı. Benim istediğim abi Miraç değildi.

Kendimi evden dışarı attığım sırada kapının önünde arabaya yaslanan Boran'ı gördüm. Tutuğum nefesimi verdim rahatlamış gibi ve ona doğru yürüdüm.

Karşısında durduğumda o bana meraklı bakışlarla baktı, fakat benim ona bakacak gücüm yoktu. Hızla kollarımı açıp ona sarıldım. Onun kollarım arasındaki bedeni kasıldı, kısa süre sonra kollarını belime doladı.
"Şarj olmam lazım." Dedim kafamı daha çok göğsüne bastırarak.

Gülümsediğini hissettim, "Bozuk bizim şarj ya. Bir ömür gerekiyor şarj olabilmen için. Bekleyebilecek misiniz ömrünüzün sonuna kadar böyle?"

Kollarının arasında kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktığımda o da hafifçe başını aşağı eğdi, gözlerime baktı, "Olur bayım.Şarj olmak şart ya o yüzden." Dediğimde dudaklarından minik bir kahkaha döküldü, "Kesin o yüzden. Kesinlikle kaslı kollarım için değil."

Göz devirip kafamı gene göğsüne bastırdım, "Kaslı kollarınız için değil. Huzuru kollarınızın arasında bulduğum için."

"MİTRA!" Diye bağıran sesle Boran sözlerini yutmak zorunda kalırken bende Boran'ın kolları arasından çıkmak zorunda kaldım.
Bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirdim, Miraç koşarak bize doğru geliyordu.

Nefes nefese karşımızda durduğunda Boran ellerimi sıkı sıkı tutup beni kendine çekti. Miraç önce Boran'ın bu tavrına göz ucuyla bakıp bakışlarını gene bana çevirdi. Zorlukla dudaklarını araladı, "Hiçbir şey ama hiçbir şey senin sandığın gibi olmadı. İnan bana, abine İnan-"

Hızla sözünü kestim, "Kes sesini! Sen benim abim falan değilsin."

Gözlerindeki kırgınlık duygusu beni yumuşatmadı, hissettiğim tek şey öfkeydi. Yutkundu, "Peki. Sadece...Şey....Ben seni asla bile bile orda bırakmadım. Sen benim canımsın. Nasıl bırakabilirim orda seni."

Bıkkınlıkla nefesimi verdim, "Üfff!"

"Miraç ebeni sikip mezara sokmadan siktirip git burdan!" Diyen Boranla Miraç'ın bakışları onu buldu. Bana kırgınlıkla bakan mavi gözleri Borana çevrilince öfke aldı yerini. "BORAN! Sende çok masum değilsin. Dikkat et karşında kimin olduğuna." Dediğinde bakışlarım hızla Boranı buldu.

Boran ise göz devirip, "Puşta bak!" Dedi ve Bakışlarını bana çevirdi, "Mitra, ben Miraç'ın abin olduğunu biliyordum." Dedikten hemen sonra tekrar Miraç'a bakıp, "Ben siz miyim lan? Beni tehdit ettiği şeye bak." Dedi kendi kendine konuşuyormuş gibi.

Müptelâ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin