"İstemiyorsun?"
Gözlerim şaşkınlıkla açılırken söylediği şeyi idrak etmeye çalışıyordum. Elinde tuttuğu yüzük kutusunu indirdiğinde gözlerim merakla onu takip etti. Gözlerindeki hayal kırıklığı ve, garip bir şekilde,bir şeylerden emin oluşu tüylerimi ürpertirken, "İstemiyorsun." Diye tekrarlardı söylediği şeyi kendine inandırmak istermişçesine.
Şaşkınlıkla ona bakmaya devam ederken, "Saçmalama lütfen. Ne oldu da birden böyle yaptın?" Diye hızlı hızlı sorduğumda bir adım gerilemiş ve gözlerindeki alaylı ifadeyle gözlerime bakmıştı.
Bakışları yabancıydı.
Gülümsedi, "Seni tanıyorum. Gözlerinden düşündüklerini görebiliyorum. Canın sağolsun Mitra." Dedi. Hızla lafa atıldım, "Neyi görüyorsun? Uydurma lütfen! Tak şu yüzüğü." Diye sinirle söylendiğimde başını ağır ağır sağa sola salladı. "İstemiyorsun Mitra. Görüyorum. Gözlerinde korku, endişe var. İstemediğini görebiliyorum." Dediğinde son cümlede sesi biraz yükselmişti.
Endişeliydim. Evlilikti bu! Basit bir şey değildi. Baba olamamayı nasıl böyle kabullenip evlilik teklifi edebiliyordu, anlamıyordum.
Sıkıntıyla nefesimi verdiğimde saniyelik olarak gözlerimi yummuştum. Mantıklı düşün!
"Boran." Nefesimi verdim ve devam ettim, "Yanlış anladın. Seni istiyorum, sana ait olan her şeyi istiyorum."
Boran bir adım daha geriledi gözlerimin içine bakmaya devam ederken, "Sana istemediğin, korktuğun bir hayat yaşatmayacağım. Sen mutlu olmayı hak ediyorsun. Boşver,saçmalıktı zaten." Dedi ve arkasına döndü. Adım atmak için hareket ederken kolundan tutmuş ve güçlü bedenini kendime çevirmiştim. Öfkeyle, "NE BU HAL HAREKET? İyi misin sen!" Diye söylendiğimde aynı öfkeyle kolunu ellerimin arasından çekmiş, "İstemiyorsun benimle evlenmeyi. Sen benimle vakit geçirmek için berabersin ama ben değil. Hayallerim var seninle, olmayacağını beden dilinle ifade ettin açık bir şekilde. Bundan sonra seni rahatsız etmeyeceğimden emin olabilirsin."
Sesi buz gibiydi. Bedenim kasıldı.
Devam etti acımasızca, "Bu evde kal istiyorsan. Elinin altına birilerini veririm. Yaşadığım yere yaklaşma ama." Dedi ve ona hayal kırıklığıyla bakan bir çift gözü arkasında bırakıp gitti.
Sertçe yutkunduğumda onun sesi kulaklarımı tırmalarken boğazımdaki yumru geçmiyordu. Derin nefes almaya çalışıyor, sertçe kapanan kapının sesini duymak istemiyordum. Tanıdığım Boran değildi. Öfkeliydi, kırılmıştı. Haklı mıydı, bilmiyorum. Ama benim kendimce haklı sebeplerim vardı. Bilmiyorum,hiçbir şey bilmiyordum!
Eve bakmadım. Hiçbir şeye bakmadım. O çıktıktan yirmi dakika sonra attım kendimi evden. Arabama bindim, uzaklaştım.
Gidebilirdim peşinden. Sarılırdım, öperdim; dayanamazdı.Yapmadım. Cesaret edemedim,yapmadım. Belki de gerçekten zamana ihtiyacım vardı. Düşünmeye, ne istediğime karar vermeme...
Evlilik istiyor muydum, bilmiyordum. Hayatım boyunca böyle pisliklerin içinde olmaya hazır mıydım,bilmiyordum. Şimdi zaten kendin de o pisliğin içindeydin diyeceksiniz ama değil. Ben yaşadığım her saniye intikamımı almak için nefes aldım.Planım;intikamımı alıp, çekip gitmekti buralardan.Boran hayatıma girmeseydi tekrardan,yapıcaktım. Ama girdi hayatıma altüst etti her şeyi tekrar. İki buçuk yıldır, onsuz olduğum zaman boyunca, kendi çizgimi çizmiştim. Dur' noktalarım vardı, insanlar arasında bir saygınlığım vardı. Bilmiyordum!
Arabayı durdurup derin bir nefes alıp verdim. Bakışlarım önünde durduğum eve gitti. Hiçbir zaman yanımda olmayan aileme gelmiştim. Arabadan çıktım ve arabanın anahtarını onlarca korumadan birine atıp içeri doğru yürüdüm. Kapının önüne geldiğimde zile bastım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müptelâ
Teen FictionBirbirine bağımlı iki kalp... Birbirine bağımlı iki insan... Yıllar sonra karşılaşırsa ne mi olur? ***** Dudaklarının karşısındaki dudaklarıma bakıp yutkundu, Dudaklarımın karşısında duran dudaklara bakıp yutkundum. Kalbimin tekrar deli gibi atma...