O kadar saçma bir yerdeyim ki, iyi olmaya çalıştıkça daha çok batıyorum dibe. Ne yapmalıyım, nereye gitmeliyim bilmiyorum. Cahit Zarifoğlu'nun 'gönlümün yükünü kaldıramıyorum.'dediği yerdeydim. Hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden. Bir zamanlar sevdiğim şeyler bile yabancı bana. İçten gülüşlerim yok mesela. İnsanlara tahammülüm yok artık. Her şey ama her şey boş geliyor. Araf... galiba tam olarak buydu.
Hüzünlü bakışlarımı camdan alıp oturduğum yatağa tutunarak kalktım. Yeni uyanmış yüzümü elimle sıvazlayıp, yatağın yanında duran komidinin üzerinde olan telefonumdan saate baktım, 07.23. Aniden koluma giren sızıyla yüzümü buruşturdum. Yavaş adımlarla boy aynasının önüne gidip o günden kalma yarama baktım. Biraz yanmıştı ve muhtemelen o sızlatmıştı kolumu. Daha fazla yarama bakmadan, odamdan çıktım. Merdivenleri indim ve mutfağa yöneldim.Hazırlanan kahvaltıya oturdum ve kahvaltı etmeye başladım.
"Mitra hanım?" Diye içeri giren Emre'yle bakışlarımı ona çevirdim. Masanın bir ucunda durup, "O davet bu gece." Dediğinde memnuniyetle gülümsedim. Aklıma gelen şeyle gülümsememi silip kaşlarımı çattım, "Boran gelmeyecek değil mi?" Dedim.
Emre varla yok arası başını sallayıp, "Büyük ihtimalle gelmeyecek." Dediğinde kaşlarım daha çok çatıldı. "Bana ihtimal verme.Gelicek mi gelmeyecek mi?" Diye sinirle söylendiğimde Emre, başını salladı ve, "Gelmeyecek." Dedi. Bunun üzerine, "Son kontrolleri yapalım o zaman. Çağır adamları." Dedim. Emre de başını salladı ve mutfaktan çıktı.
****
Sıkıntıyla nefesimi vererek,"Nerde kaldı bu adamlar?" Dediğimde Emre saatine baktı ve tam o anda 5 adam depodan içeri girdi. Onları tabiki evime almayacaktım. O yüzden depoya çağırmıştık.
Adamlar yanımıza gelip hafif bir baş selamı verdikten sonra yuvarlak masanın etrafına koyduğumuz sandalyelere oturdular. Omzumu dikleştirdim, "Direkt konuya girelim." Dedim adamlara bakarak.
Adamlar başını salladığında yanımda duran Emre'ye bir işaret verdim. Emre, işaretimi aldıktan sonra masanın yanında duran çantalardan ihtiyacımız olanları çıkarttı. Bende Emre'nin çıkarttığı malzemelerden gideceğimizin yerin haritasını açtım.
Elimle kapının olduğu yere dokunup, "Bu bombalar yalandan olan bağış gecesi bittikten sonra patlayacak.Girişin hemen yanındaki avizenin içine bir tane yerleştiriyorsunuz, ve en son o patlayacak." Dediğimde masanın bir ucundaki ses, "Neden o en son?"diye sorduğunda adama baktım, "Çünkü ilk bomba patladığında herkes kapıya doğru koşmuş olucak. Herkes kapının önünde toplandığında ise Bom...!" dedim.
Adam başını salladığında bende tekrar haritaya döndüm ve bombanın konulacağı başka bir yeri gösterdim, "Bazıları o zaman tuvalette olabilir. Bir tane de oraya yerleştirin." Dedim ve hiç beklemeden başka bir yeri gösterdim, "Merdivenlerin üstündeki büyük avizede de bir tane yerleştirin, kafalarında patlasın." Dedim ve beni dikkatle dinleyen adamlara tek tek baktım.
Beni onaylar biçimde kafalarını salladığında devam ettim, "Herkesin toplanacağı salona da bir tane yerleştiriyorsunuz." Dedim ve Emre'ye kısa bir bakış attım. Emre ne demek istediğimi anlayıp getirdiği çantadan iki dosya çıkardı ve önüme koydu.
İlk dosyayı açıp içindeki 5 fotoğrafı her birinin önüne koydum, "Zafer kahraman..." dedim ellerindeki fotoğrafları göstererek, "Bu adamı hazırladığımız tünelden geçiriyorsunuz.Kılına zarar gelmeyecek." Dediğimde bir adam kaşlarını çatıp, "Niye özellikle bu adam?" Diye sordu.
Alayla nefesimi verip iki elimi masaya koydum ve biraz öne eğildim, "Ben ne zamandır para ödediğim adamlara hesap veriyorum?"
Adam,bakışlarımdan da rahatsız olduğu için kafasını hızla sallayıp tekrar önümdeki haritaya baktı. Bende adama kısa bir bakış attıktan sonra öbür dosyayı açtım ve yine fotoğrafı önlerine koydum, "Murat KARAN..." Dediğimde hepsi önlerindeki resmî incelemeye başladı, devam ettim, "Bu adamı da çıkartıyorsunuz o tünelden." Dedim ve derin bir nefes alıp omzumu dikleştirdim. Önüme düşen saçlarımı geriye atıp, "İkisinin de başında adam olsun, bomba patlamadan ikisi de çıksın, öbürleri de gebersin." Dedim ve beni onaylamaları için hepsine tek tek baktım, hepsi başını salladığında bende memnuniyetle gülümseyip, "Elinizi çabuk tutun." Dedim ve Emre'ye kısa bir bakış atıp deponun çıkışına yürüdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müptelâ
Teen FictionBirbirine bağımlı iki kalp... Birbirine bağımlı iki insan... Yıllar sonra karşılaşırsa ne mi olur? ***** Dudaklarının karşısındaki dudaklarıma bakıp yutkundu, Dudaklarımın karşısında duran dudaklara bakıp yutkundum. Kalbimin tekrar deli gibi atma...