Bölüm:37

1.7K 80 14
                                    


Boran'ın anlatımından,

"MİTRA, Yalvarırım yapma bana bunu!" Diye bağırdığımda sesimin tüm ormanda acıyla yayıldığını hatırlıyordum. Kollarımda güçsüz bir beden, hareket etmiyordu. Bağırıyordum deli gibi dağa,taşa,ormana... Yağmur damlaları gözyaşlarımı gizlemek ister gibi yüzüme düşüp gözyaşlarıma karışıyordu. Size o acıyı tarif edemezdim, öldüğünü düşünmek, öleceğini bilmek..

Mitra benim her şeyimdi. Ondan öncesi yoktu, sonrası da yoktu, şimdisi vardı. Şimdi onun baskın sesini,kahverenginin en kapalı tonunu gözlerinde göremiyordum,15 gündür. Yaşamayı unutmuştum. Normal insanlar ne yapardı; sabah kalkıp kahvaltı ettikten sonra işe giderdi, işten sonra eve gelip çocuklarıyla oynardı bir tas sıcak çorba içtikten sonra. Benim olabilecek çocuğum elimden alındı, bana çorba yapacak kadın elimden alındı, iş sikimde değildi, günlerdir boğazımdan vitamin ilaçları hariç yemek geçmiyordu. Ben yaşamıyordum, amaçsızca oksijeni solup zarar veriyordum doğaya.

Akıl edemedim, onu aldığım gibi arabaya bindirerek hastaneye getirmeyi. O an ne yapacağımı şaşırmış, kaçıncı yüzyılda, kaçıncı ayda, hangi günde olduğumu unutmuştum. Sikik beynim düşünemedi onu!

Dudaklarımın arasında titrek bir nefes verip elimdeki sigarayı dudaklarıma götürüp içime çektim. Dumanın akciğerimde yayıldığını iliklerime kadar hissettiğimde usul usul dudaklarımın arasından doğaya bıraktım, dumanı. Günlerdir ayrılmadığım hastanenin önündeki banktan ayağa kalktım. İzmariti yere atıp,sağ ayağımla bastım. Ardından günlerdir yaptığım gibi yorgun bakışlarımı bir yerlerde gezdirmeden hastaneden içeri girip, 11. Kata çıktım.

O odanın kapısına geldim,adımlarım durdu. Kapıyı açıp açmamak konusunda tereddüt ettim. Açmaya cesaretim yoktu, yüzleşmeye korkuyordum. Zorlukla nefesimi verdiğimde bir el omzuma dokundu. Bakışlarımı ağır ağır arkama çevirdiğimde Aydın abiyle göz göze geldim. Bir süre günlerdir uykusuzluktan moraran gözatlarıma ve kızaran gözlerime baktıktan sonra başını onaylamazca sağa sola salladı, "Kendini öldürmek istiyorsan daha iyi çözümler var."

Gözlerimi gözlerinden kaçırdığımda devam etti, "Şu haline bak. Biri görse bu anını fırsat bilir kafana sıkar."

Omuz silktim ağır ağır, "Yardımcı olur bana. Ben nefes alamıyorum çünkü."

Gözlerinde acımış bir duygu belirdiğinde gözlerine bomboş bakmaya devam ettim. Onun gözleri ağır ağır önce 15 gündür çıkarmadığım kıyafetimde gezindi. Pantolonum çamurlu, gömleğim çamurlu, beyaz gömleğimin üstünde bir sürü leke. Mitra'nın kanı. Aydın abinin bakışları kıyafetimden dağınık saçlarıma çıktı. Muhtemelen bok götürüyordu saçlarımı.

Umrumda değildi!

Sinirle, "Bana öyle bakmayı kes!" dediğimde bakışlarını sonunda gözlerime çevirdi. Gözlerimin ateş püskürdüğüne emindim.

Dümdüz bir sesle,"Git, üstünü değiştir öyle gel." Dediğinde ona bir adım yaklaşıp, "Sen kimsin ki bana emir veriyorsun?" Diye sordum tehdit eden bir ses tonuyla.Bir süre gözlerime şaşkınlıkla baktıktan sonra kendine gelmiş gibi boğazını temizleyip, "Seni düşündüğümü biliyorsun." Dedi.

Daha fazla dinlemek istemiyordum onu.

Bir hırsla arkamı dönüp onu arkamda bıraktıktan sonra kapıyı açıp içeri girdim ve kapıyı onun yüzüne kapattım.

Burda sakinleşmem gerekiyordu.

Usul usul arkamı döndüm, yatakta hareketsizce yatan kadına baktım. Makine sesleri yerine onun sesini duymak için her şeyimi verirdim. Gözlerimden refleks olarak bir damla gözyaşı akıp yere düştüğünde korkak adımlarla bir adım attım ona doğru.

Müptelâ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin