Derin bir nefes alıp ellerimi kadının saçlarından çektikten sonra bakışlarımı Boran'ın gözlerinden alıp kadına çevirdim. Hıçkırarak ağlıyordu ama Boran'a duygu sömürüsü yaptığı belliydi. Onu görmüştü, ve kendini masum göstermişti.
Kadına son bir bakış atıp ondan bir adım uzaklaştığımda Boran'ın adım sesi yankılandı depoda. Büyük adımlarla yanımdan geçip giderek kadına yöneldi, kadının arkasına geçip ellerini çözdü büyük bir ciddiyetle. Elisa elleri açıldığında hızla oturduğu yerden kalkıp Boran'a döndü ve aralarındaki sandalyeye rağmen Boran'a sarıldı, "Boran sen gelmeseydin öldürücekti bu beni."
Nefesim kesildi.
Kaşlarım şaşkınlıkla havalandığında Boran iğrenirmiş gibi kadını kendinden hızla uzaklaştırarak, "Elisa sırnaşma.Ne mal olduğunu biliyorum. Çık, git şurdan gözüm seni görmesin bir daha." dediğinde kalbimin üstünden bir ağırlık kalktı sanki.
Ona inanmamıştı.
Elisa korkarak başını sallayıp bakışlarını bana çevirip bıyık altından gülümsedi. Yaptığı şeye göz devirdiğimde Boran dişlerinin arasından, "Çık dedim sana!" Diye bağırdığında Elisa hızla önümden geçip deponun çıkışına yöneldi.
Artık depoda sadece ikimiz vardık.
Bakışlarım onu bulurken onun bakışları da gözlerimdeydi. Bakışlarına rağmen ellerimi kaldırıp bu davranışını alkışladım, "Aferin, kurtardın kadını. Bir tebriği hak ettin."
Söylediğim şeyle bakışları daha da soğuklaşınca ona doğru iki adım atıp tam karşısında durdum. İşaret parmağımı göğsüne vurdum iki kere, "Bir daha sakın işlerime karışma."
Ona arkamı dönüp deponun çıkışına yöneldim. Bir şey demedi, dur demedi. Neden yaptın diye sormadı.
Depodan çıktığımda ciğerlerime dolan temiz havayla bakışlarımı kapıda duran Emre'ye çevirdim. Bakışlarını bana çevirdiğinde, "Çok sağol ya. Haber verdin o kadar Boran'ın geldiğini." Dedim alayla. Hızla, "Bir anda geldi. Ne yapacağımı şaşırdım." Dediğinde belli belirsiz başımı salladım, "Gidelim bari."
Emre başıyla depoyu işaret edip, "Aldın mı baklayı ağzından?" Dediğinde başımı sağa sola salladım, "Çıkarıyordum da Boran geldi."
"İyi insan lafın üstüne."
Bakışlarım depodan çıkan Boran'a kaydı. Asla yüzüme bakmadan öfkeyle yanıma yaklaşıp kollarımdan sıkı sıkı tutup, "Benimle geliyorsun." Dedi ve kolumdan sürüklemeye başladı.
Ben daha bunun şokunu atlatamamışken Emre refleks olarak, "Çek o elini ordan önce."Diye öne atılıp Boran'ın tam karşısında durduğunda Boran öfkeyle, "Çekil önümden yoksa seni bastığın toprağa gömerim." Dedi.
Müdahale etmem gerektiğini anladığımda önce kollarımı bir sinirle Boran'ın ellerinden kurtardığımda ikisinin de bakışları bana döndü. Emre'ye baktım, "Sorun yok."
Ardından Boran'a çevirdim bakışlarımı, "Allah allah kimi nereye gömüyorsun, anlamadım."
Tek kaşı havalandı, ateş saçan gözlerini gözlerime sabitledi, "Seni ben mi şımarttım bu kadar? Karşında kimin olduğunu unutuyorsun bazen."
Bu öfke neydi? O kadını oraya aldırdığım için mi?
Şaşkınlıkla, "Ne bu öfke? O kadını oraya aldırdığım için mi?" diye sordum düşüncelerimi dudaklarıma aktarırken. Bakışları gözümde bir kaç saniye gezdirdikten sonra, "Bu kadar aptal olamazsın." Dedi.
Beni mi ezikliyordu?
Hızla cevap vermek için atıldığımda konuşmama fırsat vermeden tekrar kolumdan tutup, "Gidiyoruz." Dedi ve sürüklemeye başladı. Öfkeyle nefesimi verdiğimde Emre'ye sorun yok bakışı atıp peşinden gittim. Arabaya kadar kolumdan tutup sürükledikten sonra ön kapıyı açıp girmem için bekledi. Zorluk çıkarmadım, arabaya bindiğimde o da ön taraftan dolanıp sürücü koltuğuna oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müptelâ
Teen FictionBirbirine bağımlı iki kalp... Birbirine bağımlı iki insan... Yıllar sonra karşılaşırsa ne mi olur? ***** Dudaklarının karşısındaki dudaklarıma bakıp yutkundu, Dudaklarımın karşısında duran dudaklara bakıp yutkundum. Kalbimin tekrar deli gibi atma...