Bölüm:27

3K 101 10
                                    

Saniyeler bulunduğumuz duruma inat yavaş yavaş aktı, en son dakikaları buldu. Evde çıt çıkmıyor herkes kendi acısına gömülmüş gibi.
Miraç'ın kolları bedenimi daha çok sardı, kokusunu iyice içime çektim.

Halamın hıçkırıkları sağ taraftan kulaklarıma doluyor, Emre'den çıt çıkmıyordu. Bakmıyordum bile ne halde çünkü yıllardır uzak kaldığım abimin kolları arasındaydım.

Abim?

Benim bir abim vardı.

Onu affetmedim, fakat buna rağmen saatlerce ona sarılmak istiyordum. Neler yaşadığını bilmek istiyordum, annemi, babam denen o adamı sormak istiyordum.

Gözyaşlarım usul usul gömleğine düşerken kolları arasından çıkmamak için Allah'a dua ediyordum ki evin içinde inanılmaz yüksek bir kapı kapanma sesine kadar. İkimizde irkilerek geri çekildik. Bakışlarım abimi değil halamı buldu. Kapıya bakıyordu. Bakışlarımı Emre'ye çevirmek için bir harekette bulunduğumda boş olan yerinden sonra halamın sesini duydum, "Emre gitti."

"Mitra sen burda bekler misin?" Diyen Miraç'a baktım. Kızaran gözleriyle bana bakıyordu, başımı salladım. O da Emre'nin peşinden gitti. Kötü bir şey oldu mu acaba ona? Neden gitti ki? O iyi miydi?

Bakışlarımı Miraç'ın gittiği yerden alıp halama çevirdim. Bana gözyaşlarının arasından gülümseyerek bakıyordu. Yüzünde sakladığı duygular vardı, telaş gibi. Halamla daha fazla bakışmayıp bende Emre ve Miraç'ın peşinden gittim. "Mitra burda beklemen lazım." Diyen halamı umursamadan.

Bahçeye çıkan kapıyı açtığımda beni bağırma sesleri karşıladı. Bahçe kapısının önünde Emre ve Miraç. O kadar hararetli ve yüksek sesle konuşuyorlardı ki geldiğimden habersizdiler. Emre'nin sesi kulaklarıma doldu. "NE, NE!? KOYDUN O KIZIN YANINA GÜVENSİN SANA DEDİN, GÜVENDİ. SONRA NE OLDU GÜVENİ BOŞA GİTTİ! SENİN YÜZÜNDEN KIZA İHANET ETTİM, ŞİMDİ DE BENİ KÖTÜ BİLİYOR-"

Miraç sinirle ellerini saçlarından geçirdi, adımlarım kitlendi. "OĞLUM SAÇMALAMAYI KES! NEDEN YAPTIĞIMIZI BİLİYORSUN!"

Emre sinirle kahkaha attığında boynundaki damarlar belirginleşmişti. "EVET BİLİYORUM! SEN KARDEŞİNE KAVUŞUCAKTIN, KAVUŞTUN! BEN? PEKİ BEN NEDEN BURDAYIM?... KARDEŞİME KAVUŞMAK İÇİN... KAVUŞAMADIM, ÇÜNKÜ BENDEN NEFRET EDİYOR!"

Biri bıçağı kalbimin ortasına sapladı, babamın sesi kulaklarımda tekrar tekrar duyuldu,

"Abilerin..."

Abilerim?

Emre?

Benim iki yıldır tanıştığım,iki yıldır her günümü geçirdiğim adam?

"Oğlum salak mısın? O senden nefret eder mi? Seni çok seviyor. Sadece biraz zamana ihtiyacı var. O bizim kardeşimiz." Miraç'ın sesi kulaklarıma boğuk boğuk ulaştı. Sesi bir gitti bir geldi.

Emre, "Evet kardeşimiz...Senin öz, benimse üvey." Dediğinde kalbime saplanan bıçak bir el tarafında acımasızca geri çekildi. Aldığım nefesle göğsüm inip kalktı.

Emre ve Miraç benim abim? Miraç iki yıldır tanıştığım kişi? Hayır, hayır! Emre. Evet evet Emre iki yıldır tanıştığım kişi. Biri öz, biri üvey? Üvey ne demekti ki?

Miraç'ın yatıştırıcı ve güven verici sesi duyuldu, "O kansızın kanını taşımadığın için mutlu olmalıydın halbuki. Babamı siktir et! Annelerimiz bir ve bu bizim öz olmamıza yeter bile."

Annelerimiz bir...

Gitmem lazımdı ya da durmam. Gerçeklerin hepsini öğrenmek istiyor muydum? Bilmiyordum, kafam karman çormandı.
Göremiyordum sanki hiçbir şeyi. İç sesime güvenerek dudaklarımı araladım, "Sanırım benimle paylaşmanız gereken çok şey var."

Müptelâ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin