Gözlerimden yaşlar usul usul akarken karşımdaki adamın gözlerinde ki o yıkıma sebep olduğum için kendime lanet ettim. Ama söylemem gerekiyordu, bilmesi gerekiyordu. Kızmasın kimse bana, o da kızmasın.
Dudakları hareket etti dakikalar sonra, "Olsun güzelim." Gülümsedi gözyaşlarının arasından. Devam etti, "Ben çocuk sevmiyorum zaten artık."
Hayır hâla baba olmak istiyordun.
Bakışlarımı gözlerinden kaçırdım, ahşap parkeye çevirdim. Yatakta hareketlilik oldu hemen ardından alnımda onun dudaklarını hissettim. Sonra odadan çıktı, geride ona bakan beni bıraktı.
Ayağa kalktım. Gözyaşlarımı sildim, peşinden salona indim. Salonun girişine geldiğimde sesi kulaklarıma doldu, "LAN SENİ GEBERTİCEM! SANA YEMİN EDERİM SENİ GEBERTİCEM! MEZARININ YERİNİ BELİRLE MELİH ARSLANOĞLU, ECELİN GELİYOR!"
Adımlarım durdu, bakışlarım bana dönük olan sırtındaydı.Sesi sert ve kesindi.Telefonu tutan elleri titriyor, sesi kendinden ödün vermiyordu.
Telefonu bir anda kenara fırlatıp yüzünü bana çevirdi. Sinirden kızaran yüzü bir anda eski halini alırken, gözlerinde ani bir şaşkınlık duygusu geçti. Titreyen ellerini cebine koydu, gülümsemeye çalıştı. "Neden kalktın güzelim?"Bir kaç adımla ona yaklaştım ve hiç beklemeden dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Ellerimi ensesine koyup ordan saçlarına daldırdığımda, onun kolları belimi sarmıştı. Dudaklarımız yavaş yavaş hareket etmeye başlarken beni kendine daha çok bastırdı, üst dudağımı kavradı.
Öpüşmemiz daha hararetli bir hal alırken belimdeki ellerini yavaş yavaş aşağı doğru kaydırdı ve beni bir hamleyle kucağına aldı, dudaklarımızı ayırmadan. İçim aruzuyla kavrulurken, o dudaklarını dudaklarımdan ayırıp boynuma yöneldi. Dudaklarıyla boynuma izler bırakırken ben inlememek için dudaklarımı ısırıyordum.
Salonun ortasında duran ayakları sonunda hareket etti ve boynuma izler bırakmaya devam ederken yatak odasına doğru yöneldi. Dudaklarını boynumdan ayırdı, yatak odasının girişinde ve tekrar dudaklarıma yöneldi.
Kapı kapandı ve dört duvar arasında kaldık. Sırtımı sertçe kapanan kapıya dayadığında dudaklarımı daha sert kavramıştı. Elleri popomda gezinirken, bacaklarım beline sarılıydı hala.
Dudaklarını dakikalar sonra dudaklarımdan ayırdı, kıpkırmızı olmuştu dudakları. Bedenimi utanç ele geçirirken gözlerini gözlerimden ayırmadan, "Daha ilerisi ikimiz içinde iyi olmaz." Dedi ve yavaşça beni yere bıraktı. Ayak tabanım yerle temas ettiğinde ona tutunuyor olmasaydım muhtemelen yere kapaklanırdım çünkü ayaklarım beni taşıyamayordu.
Gülümserken dudaklarına küçük bir öpücük bırakmış ve "Belki de iyi olmayan şeyleri yapma zamanımız gelmiştir." Diyerek geri çekilmiştim. Derin bir nefes aldı ve gözlerini iki saniyeliğine yumdu, "Beni tahrik etme yavrum. Gecenin sonunda poponun üstüne oturamazsın."
Gülümsemem genişlerken, "Olsun canım, tüm gece üstünde oturucam zaten." Demiştim dudaklarımızı büzerek.
Tekrar dudaklarına yöneldiğimde ellerini enseme koyup beni sertçe kendine çekmiş ve alt dudağımı kavramıştı. Elleri ensemdeyken benim ellerim omzundaydı. Üst dudağını dudaklarımın arasına aldığımda o geri çekilmişti. "Yaralısın Mitra, yapma."
Sinirle nefesimi verdim, "Yaralı değilim. İyileştim ben."
Yüzünde anlamsız bir gülümseme olurken ellerini ensemden çekmiş arkamdaki kapıya dayamıştı. Bende ellerimi omzundan çektim ve iki yana bıraktığımda, "Hayırdır güzelim? Edepsizleştin mi sen sanki biraz?" Dedi alayla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müptelâ
Roman pour AdolescentsBirbirine bağımlı iki kalp... Birbirine bağımlı iki insan... Yıllar sonra karşılaşırsa ne mi olur? ***** Dudaklarının karşısındaki dudaklarıma bakıp yutkundu, Dudaklarımın karşısında duran dudaklara bakıp yutkundum. Kalbimin tekrar deli gibi atma...