Kapıdan çıkar çıkmaz, sıradan bir evde olmadığını fark etmişti. Duvarlardaki işlemeler, altın renkli şeritler ve kırmızı detaylar oldukça göze çarpıyordu. Köşelere yerleştirilmiş irili ufaklı gaz lambalarının sayısı, fazlasıyla büyük bir yerde olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Aşağıya doğru kıvrılan merdivenlerde, hizmetçi kızı takip etmeye devam etti. Uçlarına altın renkli demir parçaları tutturulan merdivenlerin üzerine kırmızı halı serilmişti. Yürüyenlerin ses çıkartmaması için kullanılan bu halıların hikayesini tahmin etmeye çalışmak bile ürpermesine neden olmuştu. Burası daha önceden bir tımarhane falan mıydı?
Merdivenler bittiğinde, geniş bir alana geldiler. Adeta bir sahneye benzeyen bu devasa alan, çıkış kapısı, yemek odası ve farklı bir bilinmezliği birbirine bağlıyordu. Birkaç katı olan binanın her katı ayrı bir gizemdi, belki de ileride birden fazlasını kullanmayacaktı, yine de içine dolan merak duygusuna hâkim olamıyordu. Bir anlığına merakını bastırıp gittikleri yere baktığında, geldikleri odanın pek de gizemli olmadığını fark etti.
Önceki hayatında olsa, burası bir yemek odası olmazdı, bir yemek "evi" olurdu. O kadar büyüktü ki, normal standartlara göre "devasa" olacak yemek masası bile burada ufacık kalıyordu. On ila on iki metre uzunluğundaki yemek masası, kırk-elli kişiyi zorlanmadan alabilirdi. "Yemek odası" iki farklı kapının arasında kalıyordu. Muhtemelen kapılardan öğünlerin hazırlandığı yere bağlıyordu odayı. Gerçi yemek odası bu kadar büyük olduğundan yemeklerin hazırlandığı yere mutfak diyebileceğinden pek de emin değildi. Çok geçmemişti ki düşünceleri doğrulandı. Sonuna kadar açılan kapının ardından çıkan onlarca hizmetçi, büyük masayı bir anda donattı. Göz açıp kapayıncaya kadar üzerinde yalnızca kuş sütü eksik olan bir masa hazırlanmıştı. Yaldızlı, porselen yemek takımları, altın renkli yahut koyu gri sunum tepsileri ve tabakların yanına dizilmiş onlarca çatal bıçak ile bu masa daha önce hiç görmediği kadar lüks ve ihtişamlıydı. Tüm olanları parıldayan gözlerle incelerken, bir yandan da durumun olağandışılığı ile kavruluyordu. Tüm bunlar gerçek olabilir miydi?
Yavaş adımlarla ilerlemeye devam ederek masaya yaklaştı, insanları, çekinerek de olsa, tek tek süzdü. Masanın başında onu bekleyen aile de en az burası kadar azametli görünüyordu. Tüm bu olanlar için kelime dağarcığında yeterince kelime yoktu ve kendine bir şeyler açıklamayı denerken dahi zorlanıyordu. "Demek zenginlik böyle bir şey..." diye geçirdi içinden.
Masanın başında, sarışın, aynı zamanda oldukça yakışıklı bir adam oturuyordu. Anlayabildiği kadarıyla otuz beş-kırk yaşları arasındaydı. Mavi gözleri ve parlak teni de gözlerini ondan almasına engel oluyordu. Böyle bir zenginlik için epey genç görünüyordu, baba parası olması da muhtemeldi tabii. Bir süre etrafına anlamsız gözlerle bakınarak olanları sindirmeye çalıştı. Her şey çok hızlı gelişiyordu ve birçoğunu anlamak için zamana ihtiyacı olacaktı. Anlayıp anlayamayacağı dahi meçhuldü ya, elinden pek de bir şey gelebileceğini zannetmiyordu.
Son bir gayretle gözlerini başka yöne çevirdiğinde, olağanüstü güzellikte bir kadınla göz göze geldi. Muhtemelen sürekli alışılagelmişin dışında tepkiler vermeye devam edecekti çünkü kolay etkilenen biri olmamasına rağmen şimdiye kadar gördüğü herkes o kadar güzeldi ki onlara baktığında içinde bir ışığın yayıldığını hissediyor, istemsizce gülümsüyordu.
Kadının dalgalı, açık kahve saçlarının bir kısmı omuzuna düşüyor, oturur pozisyonda olduğu için bir kısmı ise saklanıyordu. Giydiği beyaz elbise oldukça yakışmıştı, yalnızca elbisesinden bile ne kadar değerli biri olduğu anlaşılabilirdi. Boynunda ise tek parçadan oluşan, kırmızı bir mücevher kolye takılıydı. Ancak en önemlisi, gözleriydi. Ela renkli parlak gözleri, adeta insanı içine çekiyordu. İstemsizce geriye doğru bir adım atarken düşünmeden edemedi; "Analar neler doğuruyor be..." En az "hizmetçi" olarak gördüğü kız kadar güzeldi. Yoksa daha mı güzeldi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hilebaz - Ejderdişi Diyarı
ChickLitSizleri kitabın 'Yeniden' yazılan versiyonuna davet ediyorum. Profilimden ulaşabilirsiniz. "Kilitli kapıların anahtarı, hoşgörü gemisinin seyahat rotasında saklı. Fedakâr kimsenin olmaz anahtara ihtiyacı, ne yapsa görür, hisseder Nefesin noktasını."...