Bölüm 35 : Pirinç Top

177 4 0
                                    

"Kapana kısıldık!" diye haykırdı Kragar, sanki kimse durumun farkında değilmiş gibi.

Bu sırada Price, arkalarındaki kapıya tüm gücüyle asılıyor, her deneyişinde kurtuluşlarına yönelik umutları yavaş yavaş sönüyordu. Askerler köşeye sıkışmış rakiplerine karşı ağır adımlarla yürüyor, temkinli bakışlarla etrafı süzüyordu. Loş ışığın aydınlattığı koridorlarda silahların uçları belli belirsiz parıldıyordu. Price hırsla arkasını döndü, kapının açılacağı yoktu.

"Bugün burada," diye başladı sözüne. "Sandığımızdan daha çok şey kazanacağız." Grubun diğer üyeleri, uzun zamandır yanlarında olan bu ümitsiz insana karşı besledikleri, durumun etkisiyle azıcık kalmış olan sadakat duygularını, işte tam bu sırada ateşe verdiler.

Silahlar çekildi, nefesler tutuldu. Büyük bir çatışma, lüks bir malikanenin derme çatma mahzen koridorlarında, neredeyse kör bir kılıcın savruluşuyla başlamış oldu.

[ İnat ] yeteneğinin istatistikleri yeniden hesaplanıyor { %7 }

"Saldırın!" diye kükredi Price, asılı durduğu yerden kılıcını alıp düşmanlarına karşı saldırıya geçerken. Belki de yalnızca bekleseler, savaşmak zorunda kalmayacakları bir üstünlük ile karşı karşıyaydılar. Kolcuların gölgeleri taş duvarları boydan boya kaplıyor, ortamın daha korkunç bir hal almasına neden oluyordu. Sayıları o kadar fazlaydı ki, koridorun sonu, bulundukları yerden gözükmüyordu bile. Price, ilk kılıç darbesiyle elinde bir mızrak olan, ufak tefek bir askeri yere serdiğinde, arkadaşları da onunla beraber harekete geçti. Dar alan, onlara etkili bir savunma şansı sunuyordu. Yine de eğer güçleri tükenirse, bu avantaj da bir yere kadar idare edecekti. Belki de... Hep düşündüğü şey gerçekleşecekti. Bu savaşın bitişi, herkesin ölümüyle olacaktı. Buraya geldiğinden beri düşündüğü tek şey ölmemekti ve bir işe bodoslama her dalışında, aklına doğrudan ölüm geliyordu. Oysa eskiden, eskiden böyle olmazdı. Elindeki silahı tüm marifetiyle kullanır, rakiplerinin sayısı ne kadar fazla olursa olsun durmazdı! Görevi, misyonu ve istekleri bitene kadar yerinde oturmaz, gerekirse uyumadan çalışır, aklına koyduğu işi bitirirdi. Bu dünya, onu çok değiştirmişti. Bunu kabul edebilir miyim? diye düşündü kendi kendine.

Hırsı, hareketlerine de yansıdı. Elindeki kör kılıç, belki bir profesyonelin saldırı stili ile kullanılmıyordu. Yine de bu kör kılıç, gelecek nesillerden usta bir dövüşçünün elinde, derme çatma bir sopadan daha iyi iş yapıyordu. Öfkesini güce çevirebilecek olan, usta bir dövüşçünün elinde.

{ Kana-susamışlık } yeteneğinin nitelikleri seviye atladı.

Kılıcıyla bir kolcunun boynunu paramparça etti, ardından yere düşmekte olan adamı kendine siper ederek bir diğerine doğru hücuma geçti. Dar alandaki savaşçılardan ellerindeki nispeten uzun menzilli silahlarla, aynı anda saldırmakta güçlük çekiyordu. Birlikte çalışmakta nispeten güçlük çekiyorlardı ve mızraklı kolcular bir falanks oluşturabilecek kadar yetenekli değillerdi. Teçhizatlı dört kişinin yan yana yürümekte zorlandığı bu koridora cesetler yığıldıkça, kolcuların girişi daha da zorlaşıyordu.

Ekip nefes nefese kalmıştı. Kolcuların yirmi kadarı öte tarafı boylamıştı ama onlardan o kadar fazla vardı ki bir çığ gibi gelmeye devam ediyorlardı. Price, önceki hayatında doğu sınırlarında görev yaparken dahi bu kadar insanın birbirini ezerek bir yere ulaştığını görememişti. Öyle ki oradaki mülteciler bile bu durumun yaşanmaması için dua ederdi. Düşman kolcuları arkadaşlarının cesetlerini ezerek geçiyor, Price ve ekibini büyük kapıya doğru sıkıştırıyordu.

"Parlak bir fikri olan var mı?" diye sordu Heliks hançerini bir düşmanın göğsünden çıkarttığı sırada. "Burada ölüp gitmek istediğimi hiç sanmıyorum."

Hilebaz - Ejderdişi DiyarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin