Bölüm 3 : Tanışma (Kısım 2)

306 29 4
                                    

Aklını kurcalayan tonlarca soru vardı. Örneğin neden onun saç rengi diğerlerinden farklıydı? Bu dünyadaki adı neydi? Sadece acısını duyduğu yaraları neden bu kadar hızlı iyileşmişti? Burası farklı bir dünya mıydı yoksa yalnızca daha eski bir dönemde falan mıydı? Eğer yeniden doğduğuna inanmak istiyorsa bunların hepsi önemli sorular haline gelirdi. Karşısındaki insanlar ailesinden insanlarsa bu muhtemelen evlatlık olduğu anlamına gelirdi. Saç renkleri bir yana, muhtemelen ebeveynleri hiç de yaşlı durmuyordu. Garip bir durumdu, bunu kabul etmeliydi.

Düşünme biçimi kendisinin bile hoşuna gitmemişti. "Yaşadığıma şükrediyor olmam gerekirdi..." diye geçirdi içinden. "Bense burada deli düşüncelere kapılmış şekilde kadeh kaldırıyorum..."

Aklına gelen en doğru hareketi yapmıştı ki muhtemelen yaptığı şeyin 'doğruluk' ile uzaktan yakından alakası bile yoktu. Hizmetçi bir kızı soylu bir ailenin -en azından görünüşlerinden anladığı kadarıyla soylu bir aile- masasına davet etmiş, oldukça rahat bir tavırla kadeh kaldırmıştı. Hem neden kadeh kaldırmıştı ki? Farklı bir şey yapamaz mıydı? İçinden tonla lanet ederken meraklı ama kısık gözlerle etrafı süzdü, olağandışı bir tepki alamayınca bir 'oh' çekti. Yerine geçtiği kişinin davranışlarının böyle ahlaksız olduğunu şimdiden anlayabilmiş olmak, onun için büyük bir avantajdı. Tabii hala bazı şeylerden emin olması gerekiyordu. Kadehten büyük bir yudum aldı, ardından yavaşça masaya geri bıraktı.

Tüm bunlar olurken, hizmetçi kız küçük adımlarla masaya yanaştı. Sandalyenin yanına gelen kız endişeli bir şekilde bir ona, bir de masanın başındaki sarışın adama bakıp duruyordu. Nazikçe kaldırdığı elini "Otur." anlamında salladı. Beklenmedik şekilde, sarışın adam da başıyla onaylamıştı.

"Tamam." diye düşündü "Bu sarışın adam işini biliyor."

Kız nefes tutmayı bırakmış olsa da rahatlayamadığı belliydi. Yavaşça sandalyeye yerleşirken elleri titriyordu. Muhtemelen bir şeylerin başına dert olacağından korkuyordu. Ama hey! Muhtemel bir ruh göçü vakasından bahsediyorduk! Eğer öyleyse bu dünya zaten ona aitti.

Konuşmaya çekiniyordu, daha kim olduklarını tam olarak anlayamadığı bir aileyle aynı masadaydı. Kendi adını bilmiyordu. Nerede olduğunu bilmiyordu. Neden burada olduğunu da bilmiyordu. Tek bildiği şey, tam olarak ölmemiş olduğuydu ve aklının bir köşesinde bir ses sürekli "Yaşamalıyım" diye bağırıyordu. Zihninde binlerce 'Neden' ile başlayan soru vardı ve onların bile 'neden' ortaya çıkıp durduklarından emin değildi. Muhtemelen bu koca bina karşısındaki sarışın adama aitti. Eğer durum buysa, burası sarışının evi olmalıydı. Çok basit ama gerekli tespitler yapıyordu, eğer birinde bile yanılırsa başına bela açabilirdi çünkü. Yeniden doğmuşsa şu anda olduğu durumdan gayet memnun olmalıydı ama şüphe aklını öyle bulandırmıştı ki daha hiçbir şeyi net kavrayamamıştı ve bu nedenle oldukça huzursuzdu.

Saniyeler ona dakikalar gibi geliyordu. Bitmek bilmeyen bir işkence seansına dahil olmuştu sanki. Tam "Şu ölüm sessizliği ne zaman bitecek acaba?" diye düşündüğü sırada, sarışın adamın konuşması içine su serpti.

"Adam..." konuşmasına kısa bir ara vererek devam etti. "Hoş geldin oğlum, yaraların iyileşti mi?"

Söyleyecek bir şeyler aradığı sırada, ela gözlü kadın araya girdi.
"Bu nasıl soru Curtis! Oğlumuzla Melodi ilgilendi! Nasıl iyileşmemiş olabilir ki?"

Kafasındaki sorular bir bir cevap buluyordu. Artık bedeninde olduğu kişinin Curtis isimli bir babası olduğunu öğrenmişti, hizmetçi kızın da adı Melodi olmalıydı.

Oldukça endişeliydi, bu nedenle de duygularını dizginlemeyi deneyerek konuştu; "Ah- Gayet iyiyim baba. Annem haklı, Melodi sayesinde, şimdi gayet sağlıklıyım."

Hilebaz - Ejderdişi DiyarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin