Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini açtı Price. Hafif bir sabah meltemi örtünün dalgalanmasına neden oluyor, aralanan örtü ise içeriye ışık sızdırıyordu. Gerinerek yerinden kalktı, ardından hızla çevresine bakınarak nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Yavaş yavaş kendine geldi, anıları netleşti. Her şey yolundaydı, at arabasının içinde ilk geceyi başarıyla atlatmıştı.
Yerinden doğruldu, ardından üstünü silkti. Bulunduğu beden, sert zeminde yatmaya alışkın değildi, bunu tek seferde anlamıştı.
Edna derin uyku halindeydi. Price dün konuştuklarını hatırlayarak, uyandırmaktan vazgeçti. Kim bilir ne rüyalar görüyordu şimdi?
Örtüyü tamamen kaldıran Price, tüm ağırlığını tek bacağına vererek arabadan indi. Güneş yeni doğmuştu, tahmini yanlış değilse saat altı civarı olmalıydı. Bir süre gökyüzünde değişip duran renkleri izledi, sonrasında etrafa göz atmaya başladı.Çok geçmeden, yıkılmış bir ağacın üzerinde oturmuş, keskin bakışlarla etrafı süzen Heliks'i gördü. Ses çıkarmadan adamın yanına yürüdükten sonra;
"Günaydın, Heliks." dedi.
"Günaydın, efendim." diye karşılık verdi elf. Sesinde en ufak yorgunluk belirtisi yoktu ve bu kahramanımızı çok şaşırtmıştı. "İyi uyuyabildiniz mi?"
"Hem de nasıl." dedi belini esnetirken. "Daha rahat bir uyku çekmemiştim."
Heliks buna karşılık olarak gülümsemişti. Kahramanımız ise buna bir anlam veremedi, aklından geçen ilk şey "Bu züppe nereden bilecek?" sorusunu elfin düşünüp düşünmediğiydi. Yine de fazla aldırmamaya çalışmıştı ve bu sayede de sakinliğini koruyabilmişti.
"Kieran nerede?" diye sordu ateşin başına otururken.
"Yiyecek bir şeyler bulmaya gideceğini söyledi, efendim." diye karşılık verdi asker.
"İyi ama bir sürü yiyeceğimiz var ya zaten?"
Price en başında neler döndüğünü anlayamamıştı. Ancak sonrasında, aklında çakan bir yıldırım olanlar hakkında fikir sahibi olmasını sağladı. Dün gece, yiyecekler hakkında yorum yapılmamış olsa da, muhtemelen beğenmediklerini belli etmişlerdi.Bu, iyi bir durum değildi. Gerçi kahramanımıza göre elfin yaptığı bu hareket oldukça 'iyi' bir hareketti.
Elfler için, oldukça merhametli...
"Sanırım ona bir teşekkür borçluyum." dedi Price, yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirmişti. Bir müddet süren sessizliğin sonunda, merak edilen bir soru gün yüzüne çıktı.
"Ne kadar yolumuz var?"
"Yaklaşık iki gün." diye cevap verdi asker. "Rotamızı değiştirmeden ilerlersek, herhangi sorun çıkmadan iki gün içerisinde Mavidüş'e ulaşacağız, efendim."
"Bu iyi bir haber." dedi Price, ancak erken konuşmuştu-
Ormanın içinden ardı ardına gelen adım sesleri, odak noktalarını değiştirmişti.
"Bir bu eksikti." dedi Price. "Bu ayak seslerinin insanımsı varlıklara ait olduğuna yemin edebilirim ama kanıtlayamam."
Hızla arabaya koşan Price, kılıcını almak için uzandığında bir sürprizle karşılaşmıştı. Arabadaki kılıç sayısı artmış mıydı? "Bu imkânsız." diye düşündü. Dünkü meçin yanında, arabacıdan aldığı ve içine uçan kara bir bulutun girdiği kılıç da duruyordu. Belki de yalnızca fark etmemişti. Tabii eğer işin içine farklı 'şeyler' girmediyse.
"Kieran!"
Heliks'in sesiyle yerinden sıçradı. Hızla kendine gelen Price, koşar adımlarla ateşin başına geri döndü, ardından kılıcını çekti. Savaş pozisyonu alır almaz da karşısında beliren Kieran'ı fark etti. Elinde ahşap bir çubuğa takılmış altı yedi adet balık olan elf, onlara doğru koşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hilebaz - Ejderdişi Diyarı
ChickLitSizleri kitabın 'Yeniden' yazılan versiyonuna davet ediyorum. Profilimden ulaşabilirsiniz. "Kilitli kapıların anahtarı, hoşgörü gemisinin seyahat rotasında saklı. Fedakâr kimsenin olmaz anahtara ihtiyacı, ne yapsa görür, hisseder Nefesin noktasını."...