Adam durumun ciddiyetini reddediyordu. Her şey onun için bile fazla hızlı gelişiyordu ve okuduğu hiçbir romanda daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamıştı. "Vay anasını satayım!"
"İyi de..." dedi Adam, sıyrılmaya çalıştığı çok belliydi. "Ben onu yenemedim ki?"
Godwin masadaki devasa butlardan birinden kocaman bir ısırık aldığı sırada konuştu; "Szen öğyle san." Bu yönden tamamen Price'a benziyordu. İkisi de karşısındakini pek umursamaz, ağızları dolu olsa da konuşmaya devam ederdi. Lokması yutarak devam etti. "Erner'i resmi bir turnuvada yendin."
"O yalnızca bir meydan okumaydı. Resmilikle alakası yoktu! Bakın, hiçbir nedeni yoktu! Yalnızca 'insan' olduğum için üzerime gelmeye çalıştı! Ayrıca zarar bile veremedim! Muhtemelen müdahale etmeseydiniz beni lime lime edecekti."
"Düello dışındakilere zarar vermek yasaktır."
Marque sonunda konuşmaya katılmaya karar vermişti. "Ve o bu kuralı çiğnedi. Zafer senindir insan." Godwin'in sert bakışlarıyla sondaki imasını geri çekmek zorunda kalmıştı "Şey- Yani Adam."
"Dolaylı yoldan bu benim suçumdu öyle değil mi? Eğer önünden çekilmeseydim o elf ölmeyecekti."
"Sonuç olarak ona zarar veren kişi sen değilsin. Kurallar bazen aşılmaz duvarlardır. Hem bu onların halihazırda hile yapmış oldukları gerçeğini değiştirmiyor."
Price, olan bitene hayretle bakıyordu. Marque gibi bir pislik tarafından destekleniyor olması bir yana, tüm bunlar bir oyuna benziyordu. Her şey çok hızlı gelişiyordu. Daha doğru düzgün uyuyamamıştı bile...
"İyi ama ben hala neden evlenmem gerektiğini anlayamadım? Bahsettiğiniz hiçbir şey böyle bir zorunluluğum olduğunu göstermez ne yazık ki..." Price bir yanıtlarının olmamasını umuyordu. Kollarını göğsünde kavuşturarak karşısındakilere karşı sağlam bir duruş aldı. Ancak ne yazık ki Godwin ve çetesi her şeye hazırlanmıştı.
"Erner Iaan. Luthor Iaan'ın oğullarından biri ve aynı zamanda en kibirlisi, bazıları Fahur Buht bile diyorlardı, o derece böbürlenen biriydi. Burnu yere düşse almazdı, gerçi hakkı da vardı. Ortalama bir elfin yaşamı 300 yıl kadar sürer. Eğer büyü yatkınlığı varsa 700 yıla çıkar bu süre."
Price ikirciklenmişti. Bilerek bunu belli etti, konu çok hızlı değişmişti. Godwin ise bunu fark ederek devam etti.
"Şimdi bunu sana neden söylediğimi merak ediyorsundur, değil mi? Elf yavrularının yaşam süreleri ne kadar uzarsa, olası bir durumda güçlerine kavuşmaları için gereken süre de o kadar uzar." Godwin önemli bir şey düşünüyormuş gibi yaptı bir süre konuşmayı keserek. "Bu genel olarak her ırk için geçerli sanırım..."
Sonra yeniden konuşmaya başladı "Aman be! Karıştırma kafamı, konuya geri döneyim!" Halbuki Price hiçbir şey söylememişti...
"Erner yaşamının altmışıncı ya da yetmişinci yılında güçlerine kavuşmalıydı." Price içinden lanetler okuyordu. Kimlere bulaşmıştı yine böyle? "Devam etme! Lütfen daha küçük yaşta edindiğini söyleme!"
Godwin'in yüzündeki ifade ciddileşti."Erner bunu tam 13 yaşında başardı."
"Ah Tanrı aşkına!" Price sinirle kaldırdığı kollarını başının arkasında birleştirmişti. "Başka bir şey olamazdı değil mi? Şimdi sen bu çocuk ülkenin kutsal hazinelerinden biriydi de dersin!"
"Evet, aynen öyleydi."
"Bahtıma sıçayım o zaman! Ulan adamı ben bile öldürmedim ki..."
Price'ın kafasında hala pek çok soru vardı. Tüm bunlar Erner'i -yanlışlıkla da olsa- yendiği için ne kadar suçlu gözüktüğünü tanımlıyor olsa da, hala kızı neden hanesine alması gerektiğini bilmiyordu. Sonuçta evlenmesi gerektiğini söylüyorlardı ona, bir insan olmasına rağmen hem de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hilebaz - Ejderdişi Diyarı
ChickLitSizleri kitabın 'Yeniden' yazılan versiyonuna davet ediyorum. Profilimden ulaşabilirsiniz. "Kilitli kapıların anahtarı, hoşgörü gemisinin seyahat rotasında saklı. Fedakâr kimsenin olmaz anahtara ihtiyacı, ne yapsa görür, hisseder Nefesin noktasını."...