Batan güneş, beraberinde derin bir sükuneti ve asılsız olabilecek bekleyişleri de getirmişti. Artık onları her ne uyumaya teşvik ettiyse, bugün aynı durum geçerli değildi. Belki de oyunun farkında olduklarından, belki de Heliks'in dediklerinin doğruluğundandı. Eğer onlara bir büyü yapılıyorsa, bu büyünün varlığından haberdar olmaları tüm olayı bozuyordu. Yahut aldıkları önlemler marifetini gösteriyor, çay ve şeker bir olup onları ayakta tutuyordu. Her şekilde, bugün onların günüydü. Price ahşap kapının hemen bitişiğinde duruyor, dışarıyı yokluyordu. Elinde Kragar'dan aldığı tahta parçası vardı, bir yandan da planını gözden geçiriyordu. Saat biraz daha ilerlediğinde, operasyon başlayacaktı. Buradan çıkacak, kızı alacak ardından da toz olup gideceklerdi. Belki Price hanesine uğrar, güzelce dinlenip karınlarını doyururlardı. Hem bu, Price'ın hasret gidermesi için iyi bir senaryoydu. Yanında bulunan kişilere göre oldukça gençti ve bu nispeten küçük görülmesine neden oluyordu. Ailesini özlediğini söylerse muhtemelen utanılacak bir hareket yapmış olacaktı. Özleminin utanılacak bir şey olmasından değil, bir çocuğun vücudunda olmasındandı tüm bunlar. Gerçi onu yiyecek değillerdi ya? Belki de sadece akışına bırakmalıydı ama artık bunun için çok geçti.
"Bazen içinizde sıkışıp kalan, bu hayatı epey tecrübe etmiş birinin olduğunu düşünüyorum." dedi Kieran. Sanki Price'ın içinde olan bitenden haberi varmış gibi, samimi bir gülümseme vardı yüzünde. "Ya da belki, yalnızca maharetleriniz sizin yaşınızda birine kıyasla epey fazladır."
"Doğru söze ne hacet." diye ekledi Heliks. Belki de düşünceleri yavaş yavaş değişmeye başlamıştı. Olabildiğince umursamaz bir hava takınarak devam etti. "Bazen yaptıklarınız farklı yönlere sapıp anlamsızlaşıyor olsa da, bu kabul etmemiz gereken bir gerçek."
Price, duyduklarıyla birlikte gülümsedi. Belli ki birazdan girişecekleri riskli işten önce, yoldaşları onu motive etmek istemişlerdi. Eğer durum böyleyse, onlara içten bir teşekkür etmek boynunun borcuydu. Biraz gerindi, Heliks'i andıran ama daha sevecen bir tavırla yanıtladı. Çocuksu, masum bir tavırla.
"Teşekkür ederim. Siz olmasanız buraya kadar gelemezdim."
Bu duygusal anların ardından, tüm gözler hızla Kragar'a kaymıştı. Herkes konuşurken o susmuştu, dolayısıyla sözü devralma sırası ondaydı.
Kragar irkildi, yüzünde çekindiğine dair bir ifade yoktu ama utandığı her halinden belliydi.
"Hey! Bana öyle bakmayın, ben yalnızca bir arabacıyım!" dedi titrek bir sesle. Sesini hem kısmayı deniyor, hem de vurgusunu oturtmaya çalışıyordu. Ardından biraz düşündü, gerçekten bu ufaklık epey işleri epey iyi götürüyordu. Yaşına göre, ara sıra depresyona girmesine rağmen, onları kurtaracak hareketlerde bulunmuş, durumları doğru değerlendirebilmişti.
"Sör Elf Damadı Bey'den de bu beklenirdi." dedi sırıtarak...
Beklenen vakit gelip çatmıştı. Tahminlerine göre saat gece üçe yaklaşıyordu, bu belki de harekete geçmeleri için en iyi saatti. Gecenin sessizliğinde, belki de herkes uyurken. Yaklaşık yirmi dakika önce kapıdaki muhafızların ayrıldığını işitmişlerdi, zırhları o kadar çok ses çıkartıyordu ki fark etmemek neredeyse imkansızdı, bu nedenle hepsi kapının önüne toplaşmış, güvenlerinin yerine gelmesini bekliyordu.
Heliks çok amaçlı çakının sivri ucuyla kapının dilini geri çekmeye başladığında, nefesler tutulmuştu. Daha önceki hayatında olsa bir maymuncuk belki her şeyi halledebilirdi ama geçmişinde neler yaptığı şüpheli olan bu elfin becerilerini izlemek de yeterince tatmin ediciydi. Belki kilidi bu şekilde açamazlardı ama kapıyı tutan demir parçalarından birini azaltarak kaçış potansiyellerini arttırabilirlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hilebaz - Ejderdişi Diyarı
ChickLitSizleri kitabın 'Yeniden' yazılan versiyonuna davet ediyorum. Profilimden ulaşabilirsiniz. "Kilitli kapıların anahtarı, hoşgörü gemisinin seyahat rotasında saklı. Fedakâr kimsenin olmaz anahtara ihtiyacı, ne yapsa görür, hisseder Nefesin noktasını."...