Bölüm 17 : Melez Olmak

136 9 7
                                    

Zalim bir dünyada, istenmeyen olmak ne de zor...

Eleanor;

Lia Hanım Adam'ı yanından aldığı sırada, Eleanor yalnızca kadının durumunu düşünüyordu. Geldiği kısacık sürede, biraz varoş dahi olsa istikrarı en yüksek banliyölerden birinde bu kadar büyük karışıklık çıkarabilecek kimseyi tanımamıştı daha önce. Adam'ı yanından aldıkları için, yalnız kalmıştı. Efendi Marque da Üstat Godwin (elf kızının diğerleri ile olan ilişkisi fazlasıyla saygı içeriyordu) ile olan bir işi için ayrılacağını belirtmiş, epey birikmiş olan devriye görevlerini Eleanor'a yüklemeyi denemişti. Ancak kızımız bir şekilde sıyrılmayı başarmıştı ve kendine biraz zaman ayıracak şansı olmuştu.

İnsan, muhtemelen Lia Hanım onu aldıktan bir süre sonra bayılacaktı. Buraya geldiğinden beri oldukça kısa zaman geçmiş olsa da muhtemelen insan takvimine göre Adam yaklaşık on belki on beş gündür sınırlarını zorluyordu. Bu durum elf diyarında zaman hızlı aktığı için değil, ortamın büyüsü insanlara ağır geldiği için yaşanıyordu. Eleanor ise bir yarı elf olarak, genelde böyle şeyleri tahmin edebilirdi. Ancak nedensizce, Lia Hanıma söyleme gereği duymamıştı. Sokakları geçerken uzun uzun düşünüyordu elf kızı. Henüz daha karma -elflerin ve insanların bir arada yaşayabildiği- köyler dağılmadan önce açmıştı gözlerini. Bazen insanlar tarafından, bazense elfler tarafından hor görülüyor olsa da hiçbir zaman son dönemlerdeki kadar ağır baskı hissetmemişti üzerinde. Tam üç yüz doksan sekiz yaşında olacaktı, buna iki ay vakti kalmıştı. Belki diğer tüm elflere kıyasla oldukça uzun olan ömrü onu bu kadar kötü duruma sokuyordu. Sıradan bir elf -sizlerin de bildiği gibi- ortalama üç yüz yaşına kadar yaşardı. Büyülü birer varlık olan elfler, büyüye ne kadar hâkim olurlarsa o kadar fazla ömür artışı yaşarlardı. Yani eğer kendinize "üstat" diyebilecek kadar yetenekli, ayrıca elf olan bir büyü kullanıcısıysanız rahatlıkla bin yaşını devirebilirdiniz. Ancak Eleanor farklıydı. Çünkü sanılanın aksine bir insan ve elfin bir araya gelerek dünyaya getirdiği bir 'melez' olmak, o kadar kolay değildi. Irkların farklı olan doğası yalnız oldukça "şanslı" olan yavrular dışında tüm eylemlere çomak sokardı. Anlayacağınız, doğal -ayrıca büyüsel- nedenlerden ötürü bir elf melezi olma ihtimaliniz on binde birden bile düşüktü. Zaten bu yüzden de elfler, melezlere oldukça kötü gözle bakarlar, onlara "Şeytanın Çocukları" derlerdi. Tanıdık geldi mi? İnsanların da dünyasında zaman zaman buna benzer şeyler yaşanırdı. Eleanor bu yaşına gelene kadar oldukça fazla "kavga" görmüştü. İsyanlara karışmış, savaşlarda savaşmıştı. Belki dış görünüşünden belli değildi, yine de o bir askerdi. Muhtemelen ömrünün kalan bin altı yüz yılında da bir "asker" olarak kalmak zorundaydı. Evet, yanlış okumadınız. En büyük alimlerin bile çözemediği bir ayrıntıydı bu. Şu zamana kadar dünyaya gelmiş tüm yarı-elfler bin sekiz yüz yıl kadar, hatta daha fazla yaşamışlardı. Bilindik hiçbir büyü yatkınlığı göstermeyen insanlar hesaba katıldığında, bu çok tuhaf bir şey olarak görülüyordu. Nedeni açıklanamayan bu durum bir nevi "imkânsızlık" olarak görülüyordu. Bu nedenle, muhtemel hiçbir inancı olmayan varlıklar olsalar dahi bu doğan melezlere Persefoni, Thanatos veya Vakhfur gibi dolaylı yoldan onur kırıcı, toplumdan dışlayan lakaplar takıyorlardı. Genel olarak "ölüm getiren" manasına geliyordu bu lakaplar.

Eleanor ona ayrılan lojmanın kapısını aralarken hala düşünüyordu. Gerçekten yalnızca diğerlerinden fazla ömrü olduğu için mi dışlanıyordu? Yani... Olay aslında böyle olmayabilirdi. Küçüklüğünden beri bunu düşünüyordu, intihar girişimlerinde bile bulunmuştu, en azından geçen onlarca yılın ardından kendine biraz çeki-düzen verebilmişti, yine de içindeki çocuğun düşüncelerini bastırmak onun için epey zordu.

Annesi ve babası uzun zaman önce göçmüştü, zaten hayatlarının son başarılı yapıtı Eleanor'du çünkü ikisi de ömürlerinin yarısından fazlasını tamamlamışken tanışmışlardı. Eleanor'un babası iki yüz kırk beş yaşındaydı, annesi ise kırk altı yaşındaydı. Bakıldığında çok da mühim şeyler değildi bu yaşlar, çünkü Eleanor'un babası o zamanın en büyük düklerden biriydi ve kızına istemediği kadar "yaşama hakkı" sağlayabiliyordu. Tabii zamanla o anılar da silinip gitti.

Hilebaz - Ejderdişi DiyarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin