Refleks olarak vazoyu bırakmış, elini kılıcın önüne kadar getirmişti. Ani bir tepkiyle yanlışlıkla kılıcı tutan Adam, önündeki adama sert bir diz attı. Halihazırda kılıcı kavradığı sırada, anlık bir sinirle yumruklarını sıktı ve adamın göğsüne sağlam bir direk geçirdi. Acıyla haykıran düşmanı yavaş adımlarla geriye çekildiği sırada kılıcı bıraktı. Adam ise hala kılıcı tutan elini savurarak, silahın kabzasını düşmanının kafasına geçirdi. Düşmanı dengesini kaybetse de düşmedi. Price ise yere düşen metallerin sesiyle irkilmiş, dikkati dağılmıştı. Tuttuğu silah kırılmış, parçaları yere dökülüyordu. Bakışları istemsizce sağ eline kaymış, şaşkınlığını gizlemeye çalışmamıştı. Sapasağlamdı. Eli, tek bir çizik bile almamıştı.
"Bunu çözmem gerekiyor..." dedi Adam derin bir nefes alırken. Hızla düşmanının olduğu yere dönse de cüppeli adam artık orada yoktu. Cüppenin ucunu göz ucuyla gören Adam, hızla kapıdan çıktı ve düşmanının peşine düştü.
Düşmanı çok hızlıydı. Kırmızı halılarının üzerini ceset kaplamış koridorlardan, mezbahaya dönmüş mermer zeminlerden, yosun tutmuş tuğlalardan oluşan tünellerden geçtiklerinde bile ona ulaşamadı Price. Dışarı çıktılar, orman boyunca kovalamaca oynadılar. Dev ağaçların arasında bir an bile rakibini gözden kaçırmadı, yine de onu yakalayamadı. Sanki bilinmeyen bir güç onu sürekli geriye itiyordu. Kilometrelerce, saatlerce kovaladı onu. Ta ki bir adım tek damla gücü kalmayıncaya dek. Düşmanını gözden kaybetmeye başlamıştı. Dizleri titriyor, nefesi daralıyor, sıcak terleri gözlerini yakıyordu... Bir anlığına dengesini kaybetti, yeniden toparlanırken haline küfretti. Dizleri hasar almamış olsaydı, onu yakalayabileceğinden emindi. Ancak olan olmuştu, düşmanı, kaçıp gitmek üzereydi ve bunun için yapabileceği hiçbir şey yoktu. Onu sorgulayamamıştı. Orada ne aradığını öğrenemeyecekti. Neredeyse yürüyemeyecek bir hale gelmişti ve eve dönemeyecekti... Düşünceleri zihnini kavuruyor, düşmanıyla olan mücadelesinin sonucunu bin bir türlü olasılıkla hesaplıyordu. Saldırıyı duymamakla kalmamış, her ne kadar ne olduklarını bilmese de, emanetlerden birinin çalınmasına izin vermişti. Güvenilmez, umutsuz biriydi Price. Yüz karasıydı. O kadar eğitim, yükseliş, hepsi boşunaydı. Herkesi hayal kırıklığına uğratacaktı. Belki eve bile dönemezdi.
"Aptal herif! Daha doğru düzgün koşamıyorsun, ama çok kolay gaza gelebiliyorsun!" kendine sağlam bir tokat geçirdiğinde, aklı başına gelmişti. Kim bilir neredeydi. Ormanın ortasından geçen patika yol gözükmüyordu, oldukça derinlere inmiş olmalıydı. "İş başa düştü" diye düşündü. Üzerinde ne bir bıçak ne de kesici bir alet vardı. Eskiden olsa pusula kullanırdı ama buralarda hiç öyle bir şey görememişti. Havanın yavaş yavaş kararmaya başladığı saatlerde ormandan gelen seslerle irkildi. Rakibinin silüetini zar zor seçebilir olmuştu, durum iyi gözükmüyordu.
"Hayır!" diye kükredi. "Tekrar olmaz!" cesareti yeniden körüklendi. Ölmeden önceki anıları yeniden canlandı. Sanki tekrar yağmurun altında, ıssız bir sokakta koşturuyordu.
Bu çocuk, kendi başına bir cevher... Zarlar, yeniden atılsın bakalım. ( 24 )
Olmayacaktı. Bir daha, yarım kalan bir işi için pişmanlık duyacağına defalarca ölmeyi yeğlerdi. Düşünceleri yerini öfkeye bıraktı. Öfkeyse adrenalini körükledi. Price, temposunu arttırırken dizlerinin ağrısını unuttu. Hızını, belki de bir insanın çıkabileceği limitlerin üzerine çıkarttığında, sanki çevresindeki dünyayı daha farklı algılamaya başlamıştı. Hırsızın ne çaldığını bilmiyordu, yine de artık tüm bunlar onun için hayati önem taşıyordu. Ya kazanacaktı ya da kazanacaktı. Başka seçeneği yoktu.
Adımları hızlanırken hırsızla aralarındaki mesafe kapandı. Kararan ormanın derinliklerine doğru attığı her adım onu amacına biraz daha yaklaştırıyordu. Gözleri yaşarırken aklı bulandı. Elinde bir silah yoktu, nasıl olacaktı da mücadele edecekti? Kaba kuvvet bunun için-
![](https://img.wattpad.com/cover/271717648-288-k358279.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hilebaz - Ejderdişi Diyarı
ChickLitSizleri kitabın 'Yeniden' yazılan versiyonuna davet ediyorum. Profilimden ulaşabilirsiniz. "Kilitli kapıların anahtarı, hoşgörü gemisinin seyahat rotasında saklı. Fedakâr kimsenin olmaz anahtara ihtiyacı, ne yapsa görür, hisseder Nefesin noktasını."...