Bölüm 6 : Yenilenen Kahraman

216 25 2
                                    

Çoğu hikâyenin olmazsa olmazı bir tip Melodi. Güzel, kısa boylu, hizmetçi kız. Önceden okuduğum her romanda karşıma çıkan, dillere destan güzelliğiyle etrafı büyülüyor olsa da yalnızca en yakınındaki kişiye yakınlık gösteren, fakir ve saf kız. Aslında, bir hasta bakıcı edasıyla benimle ilgilenişinden beri, sıradan biri olmadığından eminim. Büyük ağrılar getiren bir yaranın onun nazik dokunuşlarıyla bir anda yok olup gitmesi benim için bir 'ilk' olsa da nedense bedenim bunu daha önceden onlarca kez yaşamış gibi tepkisiz kaldı ve ben de kısa sürede bu duruma ayak uydurmayı başardım. Kız bana her yaklaştığında, kalbim deli gibi çarpmaya başlıyor. Bu aslında, bedenimin eski sahibinin bu hizmetçiye karşı muhtemel bazı 'derin' duygular beslediğini kanıtlıyor. Bulunduğu oda bir çiçek bahçesine dönüyor, insanı mest eden bir dinginlik, aynı zamanda da içini kasıp kavuran bir heyecan veriyor. Gördüğüm her insandan farklı, her kızdan daha çekici ve hayatım boyunca gördüklerimden daha güzel. Bu dünyada daha neler var bilmiyorum ama açılışı böyle yapıyorsa eğer, diğer kartlarının da boş olmayacağını garanti ediyorum.

Yine de o benim hizmetçim ve ben de onun 'efendisiyim'. Ne kadar iğrenç bir kelime bu böyle? Kölelik, efendilik, bunlar benim için anlamsız şeyler. Gerçi, rolüm gereği alışmalıyım, değil mi? Şimdilik, onun bana yardımcı olmasına izin vereceğim. Hem, çevremde güzel bir kızın olmasından pek de bir zarar gelmez.

Bulunduğum koşullar altında, bir şeyleri nasıl tarif edeceğimi bilemiyorum. Bildiğim kelimeler, ya burada bilinmeyen tanımlarla eşleşiyorsa? Bir spor kıyafeti istemek için ne demem gerekiyor? Japon kimonosu mu? Karate kıyafeti mi? Yoksa yalnızca eşofman desem yeter mi? Bunları seçmek çok zor. Hele kıyafet dolabınızda üzerinize geçirecek bir halt yoksa, daha da zor.

***

"Bana... Rahat bir şeyler lazım." dedi Adam. Bulundukları zamandan emin olması çok zordu. Bu yüzden "Eşofman" demenin doğru olup olmadığını seçememişti.

"Rahat bir şeyler mi?" dedi kız şaşkın şekilde. Oysa sabahki isteği bunun tam tersiydi.

"Biraz ter atmam gerekiyor. Bu yüzden de rahat bir şeyler bulmalıyım."

"Anladım efendim... Demek rahat bir şeyler istiyorsunuz..." dedi kız. Ardından hızlı adımlarla odadan ayrıldı ve bir kat alta inerek gözden kayboldu.

Adam bir kenara oturdu ve kendi kendine söylenmeye başladı. "Ulan bu ne ya? Ne istediğimizi bile doğru düzgün anlatamıyoruz. Nasıl olacak da bu rüya aleminde insanlarla anlaşacağım?"

Adam'ın kafasında bir şimşek çakmıştı. "Rüya alemi ha?" diye düşündü kendi kendine.

Böylece ilk Kader Zarları atılmış oldu... (39)

Bu durumun bir rüya olabileceğini şimdiye kadar hiç düşünmemişti. Hemen harekete geçti ve kendini sert şekilde çimdikledi. Hayır, bu bir rüya değildi. Ya da o kadar gerçekçi bir rüyaydı ki, acı bile onu bu durumdan kurtaramıyordu.

Price'ın kafası allak bullak olmuştu. Geldiğinden beri adam akıllı hiçbir halt yapmadığının pekâlâ farkındaydı, yine de bu dünya hakkında bir şeyler biliyormuş gibi hissediyordu. Burada neler yapabileceğini o kadar çok merak ediyordu ki, derin düşüncelere dalıverdi Adam... "Acaba... Bu bana sunulan son bir şans olabilir mi?"

Bir süredir Adam'ın önünde bekleyen kız, çocuktan tepki gelmeyince konuşma gereği duymuştu.

"Efendim! İstediğiniz kıyafetleri getirdim!" deyiverdi hızlıca.
Adam düşler aleminden çıktığında, kızın iki farklı kıyafet getirdiğini fark etti.
Birini Japonların kimonosuna benzetmişti Adam. Karate yapanların kıyafetine de benziyordu aslında... Tek farkı, ikisinden de farklı olmasıydı?! Adam ne kadar düşünürse düşünsün, geldiği yerde böyle bir kıyafet gördüğünü hatırlayamıyordu. Keşişlerin giydiği cübbelere de benziyordu. Kumaşı o kadar yumuşak, o kadar inceydi ki, kıyafetin varlığı ile yokluğu birdi. İnce ince, özenle yapılmış işlemeleri ve dikişleri, kırmızı rengine oldukça uyan bir siyahla yapılmış süsleriyle, adeta büyülüyordu insanı bu kıyafet.

Kızın diğer getirdiği kıyafet takımını ise, kick-box yaptığı zamanlardan hatırladığı parçalara benzetti. Aslında çok da vücudu kapatan bir özelliği yoktu bu takımın. Dizlere kadar gelen bir şort, ellere ve bileklere sarmak için sık dokunmuş bandajlar, ayak bilekleri içinse en az onlar kadar kaliteli, ancak daha kalın kumaş parçaları gelmişti önüne. Bir de siyah bir kumaştan yapılmış, yeleğe benzeyen ancak varlığından haberdar bile olunamayacak, isim bile koyamayacağı bir şey vardı yanlarında. Bunlar da az önceki kıyafet kadar güzel ve kaliteli bir kumaştan yapılmıştı. Öyle ki, hatırladığı büyük markaların kullandığı kumaşlar bile bunların yanında hiç kalıyordu.
Adam, seve seve ikisini de kabul etti. Kıza teşekkür etti ve -nazikçe de olsa- kızı hızlıca postaladı.

Eline gelen her şeyi kuşanan Price, aynaya acıyan bir bakış attı. Bu vücuttan kurtulacak olma düşüncesi bile onu mutlu ediyordu.

Hızlıca antrenmanlarına başlayan Price, gününün, hatta günlerinin geri kalanını bu zayıf bedene ter döktürerek geçirdi.

Hızlıca antrenmanlarına başlayan Price, gününün, hatta günlerinin geri kalanını bu zayıf bedene ter döktürerek geçirdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hilebaz - Ejderdişi DiyarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin