AŞKLARIM, SELAMM!! Umarım iyisinizdir. Eğer bu kitabı bir önceki haliyle okuduysanız şunu belirtmek isterim ki bazı değişiklikler olacak!! Umarım bu değişiklikler hoşunuza gider <33 Çok uzatmadan bölüme geçelim, keyifli okumalar dilerimm<333
Bu dünyadaki yerimiz tam olarak neresidir? Peki bulunduğumuz konum olmamız gereken yer midir? Eğer cevabınız evet ise size verilmiş rolleri kabullendiğiniz anlamına gelmez mi? Olduğunuz yere ait olmadığınızı hiç hissetmediniz mi? Hayatınız ne kadar mükemmel gözükse de o mükemmel hayat gerçekten sizin olmanız gereken yer mi?
***
Kulaklıklarım takılıyken gözlerimi dev kitaplığın üzerinde gezdiriyordum. Şarkının ritmine uygun şekilde mırıldanırken okuyacağım kitabı seçmeye çalışıyordum. Annem ve babam evlilik yıl dönümlerini kutlamak için dışarı çıktığından kendime zaman ayırarak eğlenceli bir şeyler okumaya karar verdim. Aşık olarak evlenmemiş olsalar da her yıl evlilik yıl dönümlerini kutlamak onlar için bir geleneğe dönüşmüştü. Geneli ezbere bildiğim bir sürü bilgiyle dolu olan kitapları sırayla geçerek elimi okumaktan asla sıkılmayacağım o kitaba attım. Kitabın kapağı beni gülümsemeye yetmişti.
Kitabı alarak yatağıma uzandım ve telefondan hizmetlimizi arayarak bana kahve getirmesini istedim. Kahveyi pek sevmesem de içmeme izin verilen sınırlı içeceklerden biri olduğundan onu tercih etmiştim. Kitaba başlamamın üzerinden yaklaşık 10 dakika geçmişken kapının çalarak açıldığını duydum. Kahveyi yanıma bırakmasını işaret ederek kitaba devam ettim. Kendi kararımla yapmama izin verilen tek şey okuduğum kitaplardı bu kitapları da eğer çalışmalarımı etkilemeyecekse okumama izin veriliyordu. Ailem fazla baskıcı insanlardı. Her şeyde en iyisi olmamı, her zaman diğer insanların önünde, onlara yakışacak şekilde yaşamamı isterlerdi. En az onlar kadar mükemmel olmam gerekiyordu. Hatta onlardan daha da iyi.
İlk başlarda neden bunu istediklerini anlayamazdım, isyan eder ve bu kadar yoğun bir programa uyamayacağımı söyler dururdum. Fakat kazanmaya başladıkça bunun gerçekten zevk veren bir şey olduğunu anladım. Kazanmak kazanmak ve kazanmak. Bunun için çok çalıştım ve uğraşlarımın karşılığını almaya başladıkça çalışmak, çabalamak için bir amacım oldu.
Her şeyde en iyisi olmak için en iyilerinden eğitim aldım ve kendilerinden daha iyi bir öğrenci yetiştirdiler.
Yaşım ilerledikçe üzerimdeki sorumluluk artmaya başladı. İlk başta isyan ederek yapmayı reddettiğim şeyler bir süre sonra çok kolay gelmeye başladı. Sorumluluk arttıkça dersler ve beklentiler arttı. Bir oda dolusu kupa ve madalya yeterli gelmemeye başladı. Evet bunlar benim başarımın simgeleriydi fakat bana ne faydaları vardı? Evet adımı herkese her konuda duyurmaya devam ediyordum fakat hayranım olanların bana katkısı neydi? Kendimi her geçen gün daha fazla geliştiriyor daha fazla insana adımı duyuruyordum. Katıldığım yarışmalardan birinci olmadan dönmek benim için neredeyse imkansız bir şeydi. Yine de artık yeterli gelmiyordu. Her bir başarı bana daha fazla şey yapma isteği kazandırıyordu fakat beni sınırlandıran bir şey vardı.
Bu isim beni sınırlandırıyordı. Elena Grey olmak bana sınırlar koyuyordu. Bu dünya bana sınırlar koyuyordu. Bu aile beni güçlendirmek isterken aslında beni gücümden mahrum bırakıyordu.
Kitabın sayfalarına dalıp giderken okuduğum şeyi anlamayı unutarak sayfayı tekrar okumaya başladım. Fakat okuduğum sayfanın bu kitaba ait olmadığına emindim. Bu kitabı tekrar tekrar okumuş bir insan olarak önümdeki kitabın Harry Potter olduğundan emin olmak adına arkasını çevirdiğimde karşılaştığım kapak kesinlikle Harry Potter değildi. Üstelik benim kitaplığımda olan hiçbir kitap olmadığına da emindim. Kitabın ilk sayfasına dönerek düzensiz el yazısıyla yazılmış yazıyı dikkatlice okudum.
"Olduğu yerden koparılan kız olması gereken yere geri dönmeli."
Kaşlarımı çatarak kitabı kapatıp incelemeye başladım. Bu kesinlikle benin kitabım değildi ve okumak için aldığım kitabın Harry Potter olduğuna emindim. Harry Potter kitabındaki karakterleri pek sevmezdim fakat o evrende özellikle de Hogwarts'ta olmayı gerçekten isterdim.
Uykusuzluk yüzünden saçma sapan şeyler mi görüyorum? Bu düşünce aklımı kurcalarken kitabı ters çevirdim. Kitabın arkasındaki renksiz elmas kabartmasını incelerken kitap elimden düştü ve sayfalar hızlıca dönmeye başladı. Daha ne olduğunu anlayamadan güçlü, sarı bir ışık tüm ortamı çevreleyerek gözlerimi kapatmamı sağladı.
***
Yattığım yerin rahatsızlığından dolayı biraz kıpırdanarak gözlerimi açtım. Gözlerimin ışığa alışması için bir süre bekledim ve oturur vaziyete gelerek etrafa bakındım. Burası neresi ve en son ne oldu?
Uyku sersemliğimi hızlıca üzerimden attım ve etrafa daha dikkatli bakınmaya başladım. Etrafta garip cübbeli insanlar, kimisi çocuklarıyla kimisi yalnız sokakta dolaşıyor ve etraftaki dükkanlara girerek bir şeyler alıyorlardı. Etrafa bakınmaya devam ederken gözüm yanımdaki dükkanda takılı kaldı. Ama şuan dükkanın ne sattığıyla ilgilenmiyordum. Benim derdim camdaki yansımamdaydı. Boyum kısaydı ve yüz hatlarım daha yumuşaktı. Evet karşımda duran kişi kesinlikle bendim fakat yansıma küçük bir çocuğa aitti. Benim çocukluğuma.
Çığlık atmamak için elimle ağzımı kapattım. Şuan rüyada falan mıydım? Ellerime baktım. Bu minik eller benim miydi yani? Hafifçe kolumu sıktığımda kolumdaki acıyı hissettim. Lanet olsun burada ne halt dönüyor?
Etrafı daha dikkatli incelemeye başladığımda kiminin İngilizce kiminin Japonca kiminin Korece kiminin Almanca konuştuğunu duydum. 8 dil bildiğimden onlarla iletişim kurmam zor olmayacaktı.
Soğukkanlı davranıp ne olduğunu çözmeliydim. En son yatağımda yatmış Harry Potter Felsefe Taşı kitabını okuyordum. Fakat bir süre sonra düşüncelere daldım ve tekrar kendime geldiğimde elimdeki kitap değişmişti. Üzerinde ne yazıyordu? "Olması gerektiği yere geri dönmeli" evet buna benzer bir şeylerdi. Sonra kitabın arkasında bir elmas işareti gördüm, tabi bunun bir önemi var mı bilmiyorum.
Daha sonrasında kitap düştü ve ışık saçmaya başladı. Tanrım! Kesinlikle bir rüyadayım. Belki de fazla uykusuzluk yüzünden uyuyakalmışımdır. Ya da kahvede bir şey mi vardı? Belki de bunu düşünmeyi sonraya bırakmalıyım çünkü şuan bulunduğum ortam kesinlikle bir rüya gibi görünmüyor.
Oradan geçen rastgele bir kadını durdurarak ona nerede olduğumuzu sordum. İlk önce kıyafetlerime baktı, ardından gülümseyerek "Burası Diagon yolu tatlım. Eğer yolunu kaybettiysen sana yardımcı olabilirim."
Diagon yolu?
Zorla gülümseyerek kadına teşekkür ettim ve yardıma gerek olmadığını söyledim.
Üzerime baktığımda siyah renkteki cübbeyi yeni fark etmiştim. Bunu ben giymediğime eminim, ceplerini karıştırdığımda içinden 3 şey çıktı. Bir tane Gringotts anahtarı, bir Hogwarts mektubu ve bir not.
Notta şunlar yazıyordu "Olduğu yerden koparılan kız olması gereken yere geri dönmeli."
Ayrıca arkasında da "mektup doğru kişide"
Bu, kitaptaki aynı el yazısıyla yazılmıştı. Bu tahmin ettiğim anlama mı geliyor?
Notu tekrar cebime koydum ve derin bir nefes alarak Hogwarts mektubunu okudum.
Arkasında bir isim yazıyordu;
Mrs. Melanie Lilian Rowling
???
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Diamond
Fanfiction*Harry Potter Kurgusudur.* "Zihnine giremiyorum. 11 yaşında bir çocuğa göre çok güçlüsün. Seni müritlerimden biri olarak görmeyi çok isterdim" dedi tıslayan bir edayla. Zihnimi okuyamamasına şaşırmıştım ama belli etmedim. "Hmm... Bilemiyorum, bana...