Bölümleri elimden geldiğince hızlı yükleyeceğim. Sizden bol bol yorum bekliyorum. Keyifli okumalar dilerim <33
Mektubu açtığımda Harry Potter kitabını okuyan herkesin bildiği cümlelerin yazdığını gördüm.
Sayın Rowling,
Hogwarts cadılık ve büyücülük okulunda bir yerinizin olduğunu size bildirmekten mutluluk duyuyoruz. Gerekli tüm kitapların ve ekipmanların listesini ekte bulabilirsiniz.
Saygılarımla
Müdür Yardımcısı
Minerva McGonagallEğer müdür yardımcısı hâlâ McGonagall ise daha müdür olmamıştır. Ayrıca müdür de Dumbledore olmalı. Yani bu da Harry'nin okulda olduğu zamanlardan birine denk gelebilme ihtimalim olduğu anlamına gelir. Ama bu sadece bir ihtimal, belki daha önceki zamanlara gelmiş bile olabilirdim. Eğer Harry'nin zamanındaysam geleceği biliyorum demektir.
Ama asıl düşünmem gereken şey bu isim. "Melanie Lilian Rowling"
Bu soyad kitabın yazarıyla aynı. Peki bu mektup benim adıma yazılmadıysa neden bana verildi? Notta yazan yazı doğruysa bu mektubun bana ait olduğu anlamına geliyor. Yani bu, ismin de mi bana ait olduğu anlamına geliyor?
21 yaşından bir anda 11-12 yaşında bir çocuğa nasıl dönüştüğüme takılmaktansa farklı bir isme takılmak şuan için mantıklı değil. Bu şuan için çözemeyeceğim bir gizem.
En iyisi bu düşünceleri sonraya bırakmak. Cebimdeki Gringotts anahtarının hangi kasaya ait olduğunu bilmiyorum ama cinler bu konuyu halledebilirler. Hem belki kasada bunların neden olduğuyla ilgili bir ipucu bulabilirim.
Şimdi yapmam gereken şey Gringotts bankasını bulmak ki bu çokta zor olmayacaktı. Gringotts bankasının tam üstündeki büyük ejderha heykeli bankayı bulmamda çok yardımcı olmuştu. Hızlı adımlarla bankaya doğru ilerlemeye başladım. Tam girişe geldiğim sırada bana çarpan kişiyle bakışlarımı ona çevirdim.
Gür ve dağınık siyah saçları , yuvarlak gözlüğü, masmavi gözleri ve alnındaki yarasıyla karşımdaki kişi hiç şüphesiz Harry Potter'dı. Biraz ileride onu bekleyen dev gibi bir adamla Bankadan yeni çıkmışlardı.
Kıyafetleri ve her şeye yabancı olan ifadesi, ilk yılı olduğunu belli ediyordu. Yumuşak yüz hatları ve kısa boyuna da bakılırsa 11 yaşında olduğu kesindi. Onu daha fazla incelememeye karar verdim çünkü ben insanları incelerken istemsizce yüzümde küçümseyici bakışlar yer edinirdi, bu yüzden beni yanlış anlamasını istemezdim. Gelecek konusunda onlara yardımcı olmayı düşünüyordum. Eğer ilk yılsa her şey yeni başlıyor demektir. Beni tekrar gördüğünde bana güvenmesi işimi kolaylaştırır.
"Özür dilerim" dediğinde gülümsedim. "Sorun değil, bende dikkatsiz davranıyordum" diyerek adımlarımı tekrar bankaya yönlendirdim.
İçeri girdiğimde direkt olarak en ilerideki cine ilerleyip ismimi ve kasamdan para almak istediğimi söyledim. İlk başta kaşlarını kaldırdı. Elini bana uzattığında anahtarımı ona verdim. 698. kasanın bana ait olduğunu söyleyerek beni bir cinle beraber kasama yönlendirdi.
Sonunda kasaya vardığımızda cin "Lamba lütfen" dediğinde vagonun yanında duran lambayı ona uzattım. Vogondan indik. "Anahtar lütfen" dediğinde anahtarımı ona uzattım. Anahtarı yerine yerleştirdi ve döndürdü.
Vagon açıldığında gayet yüklü miktarda galleon beni karşılamıştı. Büyücü dünyasındaki ailem(?) belli ki güçlülerdi. Onları şimdilik tanımıyor olsamda en azından tanımaya değer olacaklarını biliyorum.
Buranın piyasasını sadece kitapta geçtiği kadar bildiğim için bir miktar galleon aldım ve bankayı terk ettim.
Mektubu tekrar çıkardım ve alınacaklar listesini okudum.
Asa ve evcil hayvanı sonraya bırakmaya karar vererek diğer gerekli olan şeyleri aldım. Geriye almam gereken bir şey kalmadığından emin olduktan sonra evcil hayvan dükkanlarından birine girdim. Bir kedi almayı düşünüyordum.
Kedilerin olduğu tarafa doğru ilerledim ve bir göz attım. Tüm kediler onu seçmem için şirin bakışlar atıyordu. Biri hariç... Biraz ileride gece kadar siyah ve asil bir şekilde durmuş, etrafa bakan diğer kedileri soğuklukla ve insan olsa küçümseyen diyebileceğim bakışlarla süzen bir kedi vardı. Onu gördüğüm anda o kedinin benim olmasını istedim. Onun kendine çeken bir aurası vardı. Diğer büyülü kedilerden çok daha farklıydı. Çok tanıdık ve bir o kadar da yabancı geliyordu.
Dükkanın sahibine seslendim ve o kediyi istediğimi söyledim. Dükkan sahibi ise "o kediyi isteyen çok oldu ama o hiç kimseyi kendine layık bulmadı. Bence başka bir kedi seçmelisin" dedi.
Bu söylediği üzerini alaycı bir şekilde gülmekten kendimi alamadım. Ben istediğimi her zaman ne olursa olsun alırım. Hırslı bir insanım. Fazlasıyla hırslı ve inatçı. O kediyi almadan buradan gitmeyeceğim.Dükkan sahibinin söylediği şey ile iyice hırslandım ve zarif adımlarla kediye yaklaştım. Yürüyüş dersleri sayesinde dengem mükemmeldi. Kedi benim ilgiyle ona yaklaştığımı fark etmişti. Yavaşça ayağa kalkarak bana yaklaştı ve 2 metre ilerimde durdu. Onun da benim enerjimi fark ettiğini hissediyordum. O kesinlikle normal değildi bunu gözlerine bakan herkes anlardı. O durunca hafifçe eğildim. Bu şekilde selam vermiş oldum. Bunu gören kedi bana biraz daha yaklaştı ve bacaklarıma sürtündü. Beni sevmişti.
Dükkan sahibinin şaşkın ifedesini umursamayarak kediyi aldım ve Ollivanders asa dükkanına gittim.
Raflara doğru seslendim "Bay Ollivander?"
Hızlıca merdivenle beraber gelerek karşıma geçmişti. Ürkütücü bir görüntüsü vardı, sanki gözleri ruhumu görüyormuş gibi hissettiriyordu. Bembeyaz kabarık saçlarıyla bir deliyi andırıyordu.
"Merhaba mrs..?"
"Rowling"
"Rowling ha? Annenizi hatırlıyorum. Daha çok babanıza benziyorsunuz."
"Öyle mi?" Gülümsedim. Buraya gelmeden önceki anne ve babama hiç benzemezdim. Ben beyaz tenli, buz mavisi ve açık sarı saçlara sahipken onlar esmerdi. Burada ise babama benzediğimi öğrenmek garip hissettirmişti.
Konuyu değiştirerek "umarım beni seçebilecek bir asa vardır" dedim ve kibarca gülümsedim. Oda bana gülümsedi ve bir asa uzattı. Salladığımda duvar patlamıştı. Asayı masaya koydum ve başka bir asa vermesini bekledim. Birkaç asa denemesinden sonra yeni bir asa uzattı fakat bunu verirken tereddütte gibiydi, yinede verdi. İçime sanki bir ışık doğduğunda gülümsedim. Asamı bulmuştum. Bay Ollivander ise bana garip şekilde bakmaya başlamıştı. Belki de asanın bir kehaneti vardır.
Asanın kenarında çok fazla belli olmayan bir yılan vardı. Yılan kıvrımlı bir kabartmaydı. Dikkatli bakmayan biri rastgele bir kabartma sanabilirdi. Yılan asaya çok iyi gizlenmişti. Sanki saklanıyor gibiydi. Eğer asanın bir kehaneti varsa bunu bilmek isterdim ama Bay Ollivander'ın bunu söyleyeceğini düşünmüyordum...
Asamın parasını da ödedikten sonra duvarı geçerek istasyona gitmeye başladım. "Cisimlenmeyi keşke hemen öğretseler" diye düşünmeden duramıyordum.
İstasyona geldiğimde mektupta sonradan fark ettiğim 9 3/4 biletiyle birlikte 9 ve 10. Peron arasına gitmeye başladım. Duvardan geçmemizi bu bilet sağlıyordu. İlerlerken Harry'i fark ettim. Tam bir muggle'a peronunun yerini soracakken kolundan tuttum ve engelledim.
"İstersen yardımcı olabilirim?" Bana gülümsedi ve aynı yere gideceğimiz için birlikte yürümeye başladık o sırada Weasley'de gidiyordu.
"Merhaba siz Molly Weasley'siniz değil mi? Onun ilk gidişi ve biraz gergin ona yardımcı olabilir misiniz?" dedim. Benimde ilk gidişim olacaktı ama ben nasıl gideceğimi biliyordum ve bu yüzden gergin değildim. Fred ve George geçmişlerdi. Sıra Harry ve Ron'daydı. Onlarda geçtiğinde Bayan Weasley'e iyi günler diledim. Geçitten geçenlerin aksine koşmadım, sakin ve zarifçe yürüyerek duvardan geçtim.
Karşımda duran tren fazla tarihi duruyordu ve bu oldukça hoşuma gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Diamond
Fanfiction*Harry Potter Kurgusudur.* "Zihnine giremiyorum. 11 yaşında bir çocuğa göre çok güçlüsün. Seni müritlerimden biri olarak görmeyi çok isterdim" dedi tıslayan bir edayla. Zihnimi okuyamamasına şaşırmıştım ama belli etmedim. "Hmm... Bilemiyorum, bana...