Bugün yayınladığım 3. Bölüm. Okurken lütfen önceki bölümleri de okuduğunuzdan emin olun.
***Gördüğüm kitapla ellerim titrerken olduğum yere mıhlanmıştım. Neden hareket edemiyorum? Neden kitap beni bu kadar geriyor? Neden ona dokunmayı bu kadar çok isterken yanına gitmekten bile acizim?
Nefeslerim sıklaştığı sırada kitabın bende bu kadar büyük bir etki bıraktığının farkında bile değildim. Neden neden neden??
Bu sorulardan birinin cevabını bilmezken o kitabın beni tüm gerçekliğe, tüm gerçekliğime ulaştıracağından çok emin hissediyordum.
En sonunda kendimde kitaba doğru gidecek gücü buldum. Yavaş adımlarla kitaba ilerlerken kitapla aramızdaki mesafenin kısalmak yerinde daha da açıldığını hissettim.
Adımlarımı sıklaştırarak kitaba ulaşmaya çalıştım lakin oda daha da büyüyordu adeta. Adımlarım geri geri gidiyordu sanki.
Ona ulaşmak için son bir gayretle elimi ileri doğru uzattığım anda yüksek bir yerden düştüm sanki.
İrkilerek uyandığımda ne olduğunu şaşırdım. Detaylar aklımdan silinirken bir şey çok net hafızamda asılı kaldı. O elmas işlemeli kitap. Onu görmüştüm, gördüğüme emindim ve kesinlikle rüya olduğunu düşünmüyordum...
***
Geçen sürede her an tetikte kalmış, kendimi ve insan ilişkilerimi bayağı geliştirmiştim. Ama bu her birinden nefret ettiğim gerçeğini değiştirmiyordu. Noel gelmişti ve okuldaki neredeyse herkes evine gidiyordu. Bu yasak kütüphanedeki kara büyü kitaplarını ve aile soyları ile ilgili kitapları almak için bir fırsattı. Ortak salona indiğimde Ron ve Harry büyücü satrancı oynuyor, Hermonie ise kitapta hatırladığım kadarıyla Nicolas Flamell ile ilgili bir şeyler bulmaları gerektiğini söylüyor olmalıydı. Bende satrançta en az Ron kadar iyiydim, hatta belki daha bile iyi olabilirim. Tıpkı muggle satrancına benziyordu ve benim satrançta birincilik ödüllerim için bir stant var. Strateji konusunda çok iyiyimdir.
Geldiğimi fark eden Harry hemen bana el sallayarak yanlarına çağırdı. Yavaş adımlarla yanlarına yürüyerek hafif bir gülümsemeyle selam verdim.
Hermione yüzünü buruşturdu ve konuşmayı bıraktı. Harry ise "tam da Nicolas Flamell hakkında araştırma yapacağımız hakkında konuşuyorduk, hazırlanmadığına göre bize yardım edebilirsin." dedi.
Hermione "Harry bu gizli değil miydi?" diye sordu. Ron'da Harry'den önce cevap verdi "ona diğerlerinden daha çok güvendiğimizden emin olabilirsin Hermione" bunu öyle bir tonda söylemişti ki altındaki ima gerçekten açıktı. Resmen 'ona senden daha çok güveniyoruz' demiş gibiydi. Yüzündeki ifade ise bu imayı destekliyordu. Hermione "pekala size kolay gelsin" diyerek arkasını döndü ve ayaklarını yere vura vura yanımızdan ayrıldı.
Yarım saat sonra bende uykum olduğu bahanesiyle yanlarından ayrıldım.
Filmde çizilmiş haritayı aklımda canlandırmaya çalışarak gizli geçitlerin nerede olduğunu hatırlamaya çalıştım. Fred ve George azkaban tutsağı bölümünde, balyumruğun kilerine açılan bir geçitten bahsetmişlerdi.
Görsel hafızam iyiydi ve Hogwarts'ın neredeyse her köşesini öğrenmiştim bu yüzden geçidi bulmam uzun sürmedi. Tünelden ilerleyerek kilere açılan kapıdan geçtim ve sürekli açık olan balyumruktan ilgi çekmemeye çalışarak çıktım. Anladığım kadarıyla başarılı da olmuştum. Hızlıca gece saati olmasına rağmen hala sokaklarda olan insanları geçerek Zonko'nun Şaka Dükkanı'na gittim. Biraz bakındıktan sonra Zonko'nun yanına gittim ve onunla özel konuşmak istediğimi söyledim. Sessiz bir köşeye geçtiğimizde
"Evet küçük hanım seni dinliyorum" dedi.
Bende konuşmaya başladım "senin bir görünmezlik pelerinini satılığa çıkardığına dair duyumlar aldım." Bunu söyleyince biraz panikledi. Bunu Hogwarts'a geldiğimden beri planlıyordum. Ve asla yanlış gitmemeliydi.
Zonko bir görünmezlik pelerini kullanarak Hogsmade'de kaos yaratmıştı ve biri bunu öğrenirse başı derde girebilirdi. "Yanılıyorsunuz küçük hanım. Bence gitmelisiniz, hemen şimdi!" bu paniklemiş hali hoşuma gitmişti ama belli etmeden "ben gidebilirim tabii ki ama diğer dükkan sahipleri yaşanan kaosun sebebinin siz olduğunu anlarsa işlerin ne kadar karışacağı ben gittikten sonra 'benim' derdim olmaktan çıkacak" dedim ve hafifçe gülümseyerek, ardından kapıya doğru bir adım attım.
Tam o sırada iyice panikleyen ve alnında terler biriken Zanko konuştu "ne istiyorsun?" "Söylediğim gibi Zako, sadece bir görünmezlik pelerini istiyorum" diyerek sinsice gülümsedim. Görünmezlik pelerinleri çok nadirdir bu yüzden bunu bulmak için tek şansım Zankoydu. "Pekala, tamam sana onu satabilirim." Tekrar şirince gülümseyerek "doğru karar verdiğin için seni tebrik ederim Zanko. Emin ol pişman olmayacaksın." dedim.
200 galleon'a anlaştık ve pelerini üzerime geçirerek bu sefer sakince Hogwarts'a girdim.
***
Sabah olmasına yakın saatlerde bu sefer her zamankinden daha erken uyanarak aşağı indim ve hediyelerdeki isimlerden Harry Potter'ı buldum. Hemen elimdeki pelerinle kutudaki pelerini değiştirdim ve tekrar odama çıkarak ölüm yadigarı olan pelerini sakladım. Zaten görünmezdi yani çok zor olmamıştı ama yinede buradaki insanlara pek güvenemediğim için öğrendiğim kara büyü mühürlerini kullanarak garantiye aldım. Ardından Ron'un aşağıdan Harry'e seslendiğini duydum.
Büyü beni yormuştu. Bu yüzden biraz uykusuz görünüyordum ama pekte sıkıntı değildi. Dikkatli bakmayan biri yorgun olduğumu anlamazdı. Noel'e uygun kırmızı, tatlı bir elbise giydim. Saçlarımı ikiye ayırarak topuz yaptım. Burnuma ve yanaklarıma şeftali rengi bir allık sürdüm ve aynaya baktım. O kadar tatlı duruyordum ki bunun ben olduğuma inanamadım.
Önceki halimi özlemiştim, kendimden daha düşük kaliteli insanla konuşmaktan bıktım. Ama yapmak zorundayım çünkü ölmek istemiyorum. Ayrıca eski bedenimi de özlemiştim. Bu beden bir çocuk bedeniydi ve artık çoğu şeyi yapamıyordum. İstediğimde içemiyordum, sevişemiyordum, bedenim zayıftı ve antrenmanlardan sonra eskisinden daha hızlı yoruluyordum, sesim tam oturmadığı için istediğim tonlara tam olarak çıkamıyordum. Bu durum beni sıkmıştı artık. Bu düşünceleri bırakarak derin bir nefes aldım ve gülümseyerek aşağı indim.
Neşeli bir ses tonuyla "Merhaba!" Dediğimde Harry bana dönmüştü. Ortak salonda Ron ve Harry'den başka kimse yoktu. "Melanie sana bir şey göstereceğim" dedi ve elindeki pelerini vücuduna sardı. Bende Ron'un verdiğini bildiğim tepkiye benzer bir tepki verdim. "Vay canına, bu bir görünmezlik pelerini. Daha önce hiç görmemiştim. Çok nadir olduğunu duydum" dedim.
Ardından Ron'a dönerek üzerindeki çirkin kazağa baktım. "Hey bu gerçekten güzelmiş" dedim. Ron ise gülümseyip "annem senin içinde bir tane yapmış. İstasyonda görmüştün, hatırlıyorsun değil mi?" dedi, paketteki üzerinde 'M' harfi yazılı pembe kazağı bana uzatırken. Kocaman gülümseyerek "elbette hatırlıyorum. Bayan Weasley gerçekten çok sıcak kanlı bir insan. Ona teşekkür ettiğimi iletirsin değil mi?" Diyerek elindeki kazağı aldım. Sanki büyülenmiş gibi kazağa baktım ve sonra onların bakışlarını görünce utanmış gibi yaparak hemen kafamı aşağı eğip utangaçça gülümsedim. Onlar ise kahkaha attılar, sıradan sıcak bir arkadaş ortamı, hm?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Diamond
Fanfiction*Harry Potter Kurgusudur.* "Zihnine giremiyorum. 11 yaşında bir çocuğa göre çok güçlüsün. Seni müritlerimden biri olarak görmeyi çok isterdim" dedi tıslayan bir edayla. Zihnimi okuyamamasına şaşırmıştım ama belli etmedim. "Hmm... Bilemiyorum, bana...