Tom Morvolo Riddle tam karşımdaydı.
"Beni özledin mi?"
Bunu sesli olarak değil, direkt olarak zihnime iletmişti. Benim ona söylediklerime atıfta bulunuyordu.
***
Masaya yaklaşarak defteri eline aldı "beni özledin mi?" Diye sordu sesli şekilde.Sayfaların arasında oluşan "olabilir..." Yazısı Melanie'nin gülümsemesini sağladı.
***
Bende tıpkı onun yaptığı gibi cevabı zihnine yönlendirdim. "Olabilir..." Bu cevap onu tatmin etmişe benziyordu.Yazardan
Simsiyah, dalgalı saçları ve zehir akan yeşil gözleri parıldıyordu, bir zafer kazanmışçasına, tehlikeli bir imayla gülümsüyordu.
"Sizi tekrar görmek güzel, her ne kadar hâlâ bir anı olsamda..."
Sanki fısıldarmışçasına çıkan sesi dev odada yankılanarak onlara ulaştı.
"Tekrar?"
Harry hâlâ karşısındaki kişinin kim olduğunu anlayamamıştı. Bu gayet normaldi.
İlk görüntüsünün aksine şuan karşısında olan adam genç ve yakışıklıydı. Önceki halinden eser yoktu. Bir insana bağlı değildi. Üzerinde jilet gibi duran Slytherin armalı forma ve dik duruşuyla üst sınıflardaki bir öğrenciden hiç farkı yoktu.
Gözlerinin yeşillerindeki kırmızı parıltılar sanki özenle serpiştirilmiş gibi duruyordu. Yüzündeki gülümseme bu kadar korkutucu olmasa her kadının hayallerini süsleyeceğine şüphe yoktu.
Tom, üzerindeki zaten düzenli görünen Slytherin formasının yakalarını düzelterek konuştu "aslında bu üçüncü karşılaşmamız Harry. Arkadaşın ne olduğunu anlamış görünüyor."
Gözleri şeytani bir ışıltıyla parladı. Yeşillerinde kırmızı noktalar daha da arttı. Yeşilleri neredeyse görülemeyecek kadar azalmıştı. Demek ki bu efsane de gerçekti. Rowling'in bu kadar net tahminleri taktire şayandı doğrusu. Belki de sadece tahmin değildi ve Tom'u görmüştü hm?
Şöyle bir düşününce imkansız değildi.
Yavaşça kırmızıya dönen gözlerindeki koyuluk insanın içini titretiyordu.
Melanie'nin kolunu çekiştiren Harry kıza biraz merak ve birazda korkuyla bakıyordu. Onun da anladığı açıktı, o kadar salak değildi, sadece bir onaylama bekliyordu. İstediği hiç onaylanmamak olsa da.
Kız bir süre ne yapacağını ölçüp biçti. Bu düşünce uzun zamandır zihnini yiyip bitiriyordu. Karşısında Tom varken bu kararı çabucak halletmesi gerekiyordu. Aklı hâlâ hayalbozan ve sessizlik büyüsü yaptığı horozdaydı. Kararını çabucak vermeliydi. Seçenekleri ise şunlardı;
Ya Tom'un tarafında olacaktı ya da Harry'nin. Bu işten sıyrılmak için bir sürü plan kurmuştu kafasında. Bu zamanın geleceğini biliyordu ve gece gündüz bunun için plan yapmıştı fakat kararını sonraya erteleyip durmuştu. Bu karar onun gibi biri için kolay olmalıydı belki de, ama bu sefer öyle olmamıştı.
Geleceği değiştirmek ve biriyle arasını bozmak zordu. Belki de sadece Ron'un yanında kalmalıydı(!)
Horozu öldürerek basiliskin ölümünü engelleyebilirdi. Harry yine de olaya karışırdı ama bu sefer kendisi de burada olduğundan Harry'nin sağ çıkma ihtimali kalmazdı.
Eğer böyle yaparsa seçilmiş çocuk ölürdü ve mutlak zafer Voldemort'un olurdu. Peki bu Melanie'yi tatmin eder miydi? Tabii ki hayır.
Tom'un asla güvenileneyecek biri olduğunu en iyi bilenlerdendi o. Bu yüzle tekrar hayata dönse belki daha iyi olabilirdi ama Harry ölmüş olurdu, ölmemiş olmasının tek yolu horozu öldürdükten sonra Harry'nin Basilisk'i öldürmesine izin vermek olurdu ki bu çok aptalca bir karardı.
Düşünmeye bile değmezdi çünkü bu yolda ikisi de kendisine ihanet edildiğini düşünürdü, Melanie tarafından.
Ama eğer horozu öldürmezse ve Basilisk'in bu şekilde ölmesine izin verirse Tom, bu fikrin Melanie'nin aklından çıkmış olduğunu anlayarak ona düşman olabilirdi. Peki Melanie onu düşman olarak ister miydi?
Tabii ki hayır.
Eğer Tom onun düşmanı olursa daha da hırslanır ve Melanie'den intikamını almak için Rowling'in tahminlerinden farklı planlar kurardı. Bu ilk seçenekten bile daha kötüydü. Bilinmez bir geleceği kesinlikle tercih edemezdi.
Belki de korkudan bayılma taklidi yapmalıydı değil mi? Tamam bu da olmaz. Harry belki 12 yaşında bir kızın korkudan bayıldığına inanabilirdi ama Tom onu dikkatle seyrederken onu inandıramazdı.
Hem tarafsız hemde ikisinin tarafında olmalıydı ve bunu nasıl başaracağını tartıp duruyordu.
Bu düşünceler arasında giderken aklına riskli bir fikir geldi. Önceden de aklına geldiği için buna ufak bir hazırlık yapmıştı fakat yine de son seçenek olmasını tercih ederdi. Bu işe yarar mıydı ve Tom ile Harry'i ikna edebilir miydi bilmiyordu. Aynı zamanda da yaşamı konusunda kumar oynuyordu. %50'lik bir şansı vardı.
Normalde risk almayı hiç sevmeyen bir insandı ve hep güvenli bölgelerde ilerlerdi. Ama belki de bu sefer bir aptallık yapmalı ve seçildiği Gryfindor binasının yolundan ilerlemeliydi. Pekala abartmayalım, Melanie istese de o kadar aptal olamaz. Yine de denemekten zarar gelmez.
***
Tom, Melanie'nin cevap vermesini beklemeden "Doğru Tahmin Harry!" Diye bağırdı gür bir sesle. Ben oyum, Lord Voldemort!"
"Ama nasıl olabilir? Onun yüzünü gördüm, bir parazit gibiydi. Başka bir insan olmadan yaşayamıyordu."
Melanie muhabbetten oldukça kaçınmayı seçti. Bu o ikisinin meselesiydi sonuçta. Onu ilgilendirmezdi.
"Hâlâ öyle!" Bunu öyle bir nefretle söylemişti ki Harry'nin içi titredi. Tıpkı küçük bir çocuk gibi yere çöküp hüngür hüngür ağlayabilirdi. Yine de bunu belli etmemeye çalışarak dik durdu.
Bunu Melanie için yapmalıydı, ona bunu borçluydu. Onun her kötü anında yanında olan o kızı korumalıydı. Ama bunu korkarak başaramazdı. Bu yüzden vücudundaki tüm Godric Gryfindor kanını kullandı ve dik durdu.
"Hâlâ bir insana bağlıyım (Ginny). Ama bu çok uzun sürmeyecek."
Melanie'nin zihnine fısıldadı "Beni doğru yönlendirdin. Bunun bir mükâfatı olacağına emin olabilirsin."
Melanie tek bir mimiğini oynatmadan yere bakmaya devam etti. Vakit yaklaşıyordu. Eğer yakalanırsa bir başa sarma düğmesi olmayacaktı. Bu yüzden çok dikkatli olmalıydı.
Tom ellerini yukarı kaldırarak sözleri fısıldamaya başladı.
Melanie çok olmasa da öğrendiği yılan dili sayesinde ne dediğini anlabiliyordu.
Basiliski çağırıyordu...
Tom hâlâ çağrısına devam ederken Salazar Slytherin heykelinin ağzından sürünme sesleri gelmeye başladı. Bunu hisseden Melanie, gözlerine bakmamak için başını yere eğerken cebindeki şeyi sımsıkı tuttu.
Harry ne yapacağını bilemeyerek asasını elinde sımsıkı tuttu. Korkudan elleri titrerken, gözlerini sımsıkı kapattı. Şuan horozun nerede olduğuyla ilgili hiçbir fikri yoktu. Açıkçası yanlarında bir horoz getirdiklerini dâhi unutmuştu.
Melanie son kez derin bir nefes alarak cebinde sımsıkı tuttuğu şeyi fazla belli etmeden dışarı çıkardı.
Çıkardığı şeyi her şeye hazırlıklı olarak koymuştu. Yakalanmamak için yüce Morgana'ya dua etti. Onun soyundan gelmişken Merlin'e dua etmesi saçma olurdu zaten.
Sonunda o cesareti gösterebildi ve elindeki şeye baktı. O sırada yuvasından çıkmak üzere olan yılanın gözleriyle karşı karşıya geldi. Ve vücudu kaskatı kesildi.
Elindeki şey ufacık bir ayna parçasıydı. Biri onu dikkatlice incelemediği yada elini tutmadığı sürece fark eden olmazdı. Hem iki tarafta da olmak hem iki tarafta da olmamak için Basilisk'e dolaylı yoldan bakmış ve kendini taşlaştırmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Diamond
Hayran Kurgu*Harry Potter Kurgusudur.* "Zihnine giremiyorum. 11 yaşında bir çocuğa göre çok güçlüsün. Seni müritlerimden biri olarak görmeyi çok isterdim" dedi tıslayan bir edayla. Zihnimi okuyamamasına şaşırmıştım ama belli etmedim. "Hmm... Bilemiyorum, bana...