BD 3.Bölüm

1.5K 133 107
                                    

Sizce kapağı değiştirmeli miyim yoksa aynı mı kalmalı?

Sonunda trene binmiştim. Biraz gezindikten sonra Harry'nin oturduğu yere gittim ve "Oturabilir miyim?" diye sordum. Bunun üzerine Harry gülümseyerek oturabileceğimi söyledi. Henüz Ron gelmemişti yani birnevi onun rolünü çalmıştım.

Şöyle bir şey vardı ki altın üçlü bir araya gelirse beni aralarına kolay kolay dahil etmezlerdi. Bu yüzden onların arasına erkenden girerek bu riski ortadan kaldırmalıydım.

Karşısındaki koltuğa oturarak elimi uzattım "Benim ismim Melanie Lilian Rowling, ve seninde?"

Tokalaşmak için elimi tuttu "Bende Harry, Harry Potter." Gülümsedim ve elini bıraktım. Ron gibi bir tepki vermeyecektim. "Tanıştığımıza sevindim Harry. Okulda çok büyük bir ünün var. Ne de olsa sen sağ kalan çocuksun. Okulda üzerine gelenler olacaktır ama merak etme yakında alışırlar." O da bu söylediğim şeyden sonra gülümsedi.

Daha sonra Ron geldi ve oturup oturamayacağını sordu. Harry ve ben onaylayınca Harry'nin yanına oturdu. İsmini söyleyip kendini tanıttığında gülümseyip "Weasley ailesinin çok sıcak kanlı bir aile olduğunu duymuştum. Eğer doğruysa seninle iyi anlaşabiliriz Ron." dedim. Aslında iyi anlaşamayacağımızı çok iyi biliyordum. Harry ilgiye aç bir çocuktu, kendi ailesiyle tanışmamıştı ve kabus gibi bir aileyle büyümüştü yani kim ona ilgi gösterirse ona güvenirdi. Bu yüzden bana da güvenebilirdi ama Ron'u hiç sevmiyordum çünkü fazla şüpheci ve aptaldı. Aptallığı tanımadığı kişilere güvenmediği için değildi. Harry'e bile güvenmediği içindi. Ateş kadehi bölümünde ve ölüm yadigarları bölümünde arkadaşını yüz üstü bırakmıştı. Ama onu sevmediğimi bilmesine gerek yoktu. Bana güvense yeterdi.

Ben bunları düşünürken Ron  Harry ile de tanışmıştı ama yara izini görünce "korkunç" dediğinde Harry belli etmese bile üzüldüğünü biliyordum. Elimi dizine koydum ve gülümsedim, bu gülümseme daha çok "takma kafana" demek içindi. Bunu anladı ve oda gülümsedi.

Gülümsemekten bıkmıştım ama alışmıştım. Ailem 17 yıl bana bunu öğretmişti. Onlar sayesinde sahte şekilde gülümsemek hayatımın bir parçası olmuştu. Çünkü bir leydi hep gülümsemeliydi. Mutluyken de, üzgünken de, yorgunken de, sinirliyken de... Biz bakışırken abur cubur arabasını süren kadın geldip bir şeyler isteyip istemediğimizi sordu. Ben asla bu abur cuburları vücuduma sokamazdım. Çok sağlıksızlardı. Ama Harry, Ron için hepsinden almıştı.

Onlar abur cuburları yerken bende elime büyü ile ilgili bir kitap okuyordum. Bu büyüler üst sınıflar içindi ama 11 yaşında gözüksemde 21 yaşındayım yani bu büyüleri yapmak benim için zor olmaz. En azından tahminim o yönde. Öğrendiğim büyüleri ihtiyaç odasında deneyebilirim. Nasıl olsa orayı daha kimse bilmiyor.

Yolu yarıladığımızda aklıma Snape'in Harry'e soracağı sorular geldi ve başımı kitaptan kaldırıp Harry'e baktım. Hala abur cubur yiyordu.

"Harry okula gitmeden önce bir kaç şey bilmen iyi olabilir. Sonuçta sen muggle dünyasında büyüdün ve büyücülük hakkında hiçbir şey bilmiyorsun." dedim. Bende muggle dünyasında büyümüştüm ama inanmasamda, büyü ile ilgili çok şey biliyordum. Bir kağıt çıkardım ve Snape'in Harry için sorduğu soruları ve cevaplarını yazıp verdim.

"Şimdilik bunları öğrenmelisin. İleride işine yarıyacağına eminim" dedim. Ron ise "bunlar ileri ki yılların bilgileri değil mi? Bunları neden öğrenmesi gereksin ki? Daha okula bile gelmedik, ayrıca bu sorunun cevabı biraz garip değil mi? Bu anlama geldiğinden emin misin?" dedi. Bu çocuk neden benim işime karışıyor ki? Omuzuma gelen açık sarı saçlarımı arkaya attım. Sinirlendiğimde bu hareketi yapardım. Ama beni tanımıyorlardı yani bunun bir refleks olduğunu anlamaları zordu. "Birkaç şeyi fazladan bilmek seni zarara uğratmaz değil mi Ron? Eğer senin için yeterince açık değilse açıklamaya çalışayım, bilgi güç demektir. Şimdi oldu mu?" Evet bilgi güç demektir ve ben olacak her şeyi biliyorum.

Harry bizim konuşmalarımızı duymuyordu çünkü yazdığım soruları ve cevaplarını ezberlemeye çalışıyordu. Bende kitabıma geri döndüm. Sonra aklıma bir şey geldi. Birazdan Hermonie gelecek ve bir büyü yaparak Harry'i etkileyecekti. Peki bunu ben neden yapmayayım. Yüzümde sinsi bir bir gülümseme belirdi. "Harry evde çalıştığım bir büyüyü denemek istiyorum. Bunun için gözlüğüne ihtiyacım var izin verir misin?" deyip gülümsedim. Oda gülümsedi ve izin verdi. Cübbemden asamı çıkardım. Tabiki yılan kabartmasını görmelerine izin vermedim çünkü Weasley'lerin Slyterin'e karşı bir nefreti vardı ve ben tamamiyle Slyterin'e aittim. Asamdaki yılan bunun kanıtıydı. Asamı Harry'nin yüzüne doğrultarak "Oculus reparo" büyüsünü yaptım. İşe yaramıştı. Harry gözlüğünü kontrol etti ve "Daha iyi, teşekkür ederim" dedi. Şaşırdığı belliydi.

Yaptığım büyü üzerine Ron'da büyü yapmak istediğini söyledi. Faresini kucağına koydu ve asasını çıkararak boğazını temizledi. Tam büyüyü yapacakken Hermonie içeri girdi.

"Acaba bir kurbağa gören oldu mu? Neville adındaki çocuğun kurbağası kaybolmuş," dedi.

Ron ise "hayır görmedik," diyerek tekrar faresine döndü.

Hermonie kurbağayı aramaktan vazgeçerek "aa sihir mi yapıyorsun? Hadi göster bakalım" dedi.

Ron tekrar boğazını temizledi ve sözleri söylemeye başladı:

"Güneş ışığı, papatyalar ve kasımpatı, bu aptal şişko fareyi sarı yap."

İşe yaramayınca Hermonie dalga geçti ve "Bunun gerçek bir büyü olduğundan emin misin? Pek işe yaramadı öyle değil mi? Ama ben evde birkaç basit büyü denemiştim ve hepsi de çok işe yaradı."

Cüppesinden asasını çıkararak yanıma oturdu ve Harry'e dönerek benim az önce yaptığım büyüyü tekrarladı. Ama bu büyü art arda yapılırsa extra bir etkisi olmazdı. Bir şey olmadığını fark eden Hermonie sinirlendi. Onun en zayıf yönünü biliyordum başarısızlık en zayıf yönü buydu. "Ah tatlım pek işe yaramadı değil mi? Ama merak etme bir dahakine başarırsın," dedim ve gülümsedim. Bu gayet masum bir gülümsemeydi ama ben içten içe onunla dalga geçiyordum. İsmini söylemediği için tatlım demiştim. Bu onu daha da sinir etmişti. "Adım Hermonie Granger. Hazırlanın varmak üzereyiz." sinirle kalkıp gitti. Harry gözlüğünü çıkarmadığı için kim olduğunu tanıyamamıştı ben şimdiden geleceği değiştirmiştim.

...

Tren kayıkların olduğu yere vardığında Hagrid 1. Sınıfları yani bizi yanına çağırdı. Tüm öğrenciler kayıklara binmiştik. Ben Hermonie ile aynı kayıktaydım.

"Hermonie sence hangi binaya seçilirsin?" Diye sormuştum, o ise bir tahmini olmadığını söylemişti. Ben ise onun zekasını överek tam bir ravenclaw olması gerektiğini söylüyordum.

Kayıklardan indiğimizde merdivenlerden çıkarak
McGonagall'ın konuşmasını dinledik. Şu bilindik şeyler. Bina seçimi, bölüm isimleri falandı. Hep bilindik şeylerdi. McGonagall gittikten sonra Draco konuştu "Trende anlatılanlar demek doğruymuş, Harry Potter Hogwarts'a gelmiş" bunun üzerini bir uğultu çıktı. Draco Harry'nin önüne geldi ve "ben Malfoy, Draco Malfoy" dedi. Ron buna gülmüştü. "Demek sence adım komik öyle mi? Seninkini sormaya gerek yok, kırmızı saç ve ikinci el bir cüppe bir Weasley olmalısın." Tekrar Harry'e döndü "bazı ailelerin diğer ailelerden daha iyi olduğunu yakında anlarsın Potter, yanlış kişilerle arkadaş olmak istemezsin değil mi?" Bu söylediğinden sonra istemsizce yüzümde kibirli bir gülümseme oluşmuştu ve alayla onu süzmüştüm. Yine de sessiz kaldım. Draco'yu sevmiyordum. O güvenilmezdi, son bölümde lorduna ihanet etmişti. Evet iyi tarafa geçmemişti ama bu ihanet ettiği gerçeğini değiştirmezdi. O bir Malfoy olmayı haketmiyordu.

"İstersen yardım ederim" diyip elini Harry'e uzattı. Harry ise herkesin bildiği şeyleri söyledi "sanırım yanlış kişileri kendim seçebilirim, sağol"

Droco arkada kibirle gülümseyen ve alayla onu süzen bana baktı ve bu onun daha da sinirlenmesini sağladı. Sonra McGonagall elindeki parşomeni Draco'ya değdirdi ve o düz ifadesiyle baktı. Draco sinirle yerine geçince McGonagall "artık başlamaya hazırız, beni izleyin" dedi ve birlikte ortak salona gittik.

Masaların arasından geçtik ve öğretmenlerle seçmen şapkanın karşısında durduk. Dumbledore bilinen uyarısını yaptı. Karanlık orman ve sağ kanattaki 3. Kat koridoru yasaklandı. Şimdi sıra bölümlere ayrılmaktaydı.

...

Oylamayı unutmazsanız sevinirim <33

Black DiamondHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin