BD 34.Bölüm

811 101 75
                                    

Karşımdaki adam içli içli ağlarken düz surat ifademi koruyabilmek için kendimi zorladım.

Beni fazla etkileyecek bir olay değildi, sonuçta hiç görmediğim varlığını bile yeni öğrendiğim bir adamın ölümünden bahsediyorduk.

En azından ben böyle olacağını düşünmüştüm. Fakat gördüklerim beni etkilemeyi başarmıştı.

Buraya ilk geldiğim zamanlarda araştırmalarımda rastladığım birkaç belgede adı geçen Morpheus Malfoy'a içten içe kızgındım, onun ölümü benim bu evrenden, evimden, ailemden uzaklaşmama neden olmuştu.

İlk önce bunu sadece güç sevdası için yaptığını düşündüğümden, ondan nefret etmemi sağlamıştı. Fakat şimdi işin gerçek yüzünü gördüğümde vereceğim tepki konusunda tamamen çelişki içerisindeydim.

Ne söyleyeceğimi ne yapacağımı ne düşüneceğimi kestiremiyordum. Yine de iç savaşımı en derinlere gömdüm ve karşımda ağlayan adamı izledim bir süre.

Belli ki ona gerçekten değer veriyordu, eminim ki onu öldürmemiş olmayı her gün diliyordur.

"Mektupta ne yazıyordu" pürüzlü ve çatlamış sesi duyduğumda düşüncelerimden ayrılıp ifadesizce ona döndüm.

Mektup sadece onun duygularını harekete geçirmek için uydurduğum bir şeydi. Fark etmiştim ki insanların duyguları ne kadar güçlü olursa zihnindekileri öğrenmem o kadar kolay oluyordu. Bunu çözdükten sonra insanların düşüncelerini anlamaya başlamak daha da kolaylaşmıştı. Tek yapmam gereken onların duygularını alevlendirecek sözler ya da hareketlerdi.

Karşımdaki adama vereceğim cevabı düşünürken burukça gülümseyerek başımı yana eğdim.

"Mektup bana değildi Sirius. Mektup senin için yazılmıştı, o benim varlığımdan bile haberdar olamadan öldü."

Bunu söylememin hiçbir mantıklı nedeni yoktu. Sadece karşımdaki kişi daha fazla acı çeksin istedim.

Vicdan azabı ile boğuşsun istedim, bir kez olsun duygularımla hareket ederek benim üzüntümden fazlasını yaşasın istedim.

Fakat farkındaydım, o zaten her gün vicdan azabı ile yaşıyor, sürekli acı çekiyor ve her gün pişman oluyordu. Yıkılmış suratını, eski parlaklığı kalmamış gri gözlerini, titreyen el ve dizlerini gördüğümde daha fazlasını yapamadım.

Ben, Melanie Lilian Rowling; ilk defa birine acıdım.

"Mektupta; bunun zaten olacağını bildiğini, nişanlısı yani annemden bir kehanet aldığından dolayı ölmesi gerektiğini ve böyle bir yükü senin sırtına yükleyeceği için özür dilediğini yazmış."

Adamın öne eğik başı anında kalkarak gözlerini gözlerime dikti.

"Gerçekten mi?" Titreyen sesi bir çocuğu andırıyordu, söylediğim şeyin gerçek olmasını ister gibi, gerçek değilse bile inanmak ister gibi...

"Başta mektubun neyden bahsettiğini anlayamamıştım sadece onu senin öldürdüğünü biliyordum. Ayrıca onun iyi tarafta olmak yerine güç uğruna bir savaşta öldüğünü düşünmüştüm. Onu araştırdığım tüm kitaplarda Voldemort'un en büyük yandaşlarından biri olduğuna ve seherbazlar tarafından öldürüldüğüne neredeyse emindim. Bu yüzden ona çok sinirliydim, en başta beni ve sonrasında iyiliği terk ettiği için fakat durum sandığım gibi değilmiş..."

Sirius daha fazlasını öğrenmek istemediğini belli edecek şekilde kulaklarını kapattı yere çöküp dizlerini kendine çekerek sırtını duvara yasladı. Adeta bir çocuk gibi gerçeklerden kaçmaya çalıştı. En azından gerçek olduğunu düşündüğü şeylerden...

Black DiamondHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin