Ormanda olanlardan sonra okula geri dönmüştük. Çocuklar hemen Dumbledore'la konuşmak istiyorlardı ama ben bir şekilde onları sabah konuşmaya ikna etmiştim.
Odama gittiğimde yatağımın üzerinde oturan kediye baktım bir süre. Bu kediyi Diagon yolundan çok beğenerek almıştım. Beni öylesine büyülemişti ki onu almamak için direnmemiştim bile.
Ama okula geleli aylar olmasına rağmen ona bir isim bile koymamıştım. İsim koymayı bırak, onu birkaç kez görmüştüm sadece.
Bu hafifçe kaşlarını çatmama neden olmuştu. Normalde geldiğimiz ilk gün yanımda olması gerekirdi. Tabi ben büyü öğrenmek için sürekli kayboluyordum ama o neden ortadan kaybolmuştu?
Kediyi canını acıtmadan ellerime alarak gözlerini incelemeye başladım. Gözlerine baktığım her saniye aklıma Potterheadların Regulus teorisi geliyordu. Ama bunun doğru olduğunu düşünmemiştim hiç. Bu çok saçma. O öldü. Evet eminim bundan. Eğer ölmeseydi yazar bunu da kitaba yazardı.
Gri gözleriyle bana bakıyordu. Ona bir isim koymalıyım değil mi? Gözlerinin içine bakarak ,"isminin Black olmasına ne dersin?" diye sordum. Evet sıradan bir isimdi. Özellikle tüyleri simsiyahken daha iyi bir isim seçilemezdi değil mi?
Ama o teori doğruysa ve şuan Regulus'un animagus haline bakıyorsam o bunun sıradan bir isim olmadığını anlardı.
Hafifçe gülümseyerek "bir ailen var mıydı acaba?" diye sordum masumca.
Gözleri büyüyor ve arada nefesi hızlanıyordu. Bir kediye oranla hiç normal davranmıyordu. Hafifçe kaşlarımı çattım gözlerine bakmaya devam ederken. "Belkide Black ismini sevmedin ha?" "İsminin Pink olmasını ister misin?" Gülümsedim. "Bu isim bence sana çok yakıştı. Sen ne dersin?"
Tekrar gözleri büyüdü "Beğenmedin mi yoksa?" Diye sordum dudak büzerek. Neden böyle tepkiler veriyordu bu kedi. Nasıl desem... Fazla insansı tepkiler. Tekrar kaşlarımı çattım "peki bir insan ismine ne dersin?" Diye sordum. Korkuyordu sanki. Evet animagus olduğuna emin oldum artık. Ama hala Regulus olduğu kesin değil. Saçma Potterhead teorileriyle aklımı karıştırmamalıyım.
"Yada belki bir yıldız ismi seçebilirim."
Ellerimden kaçmak istiyordu sanki. Endişesini ben bile hissetmiştim. Gülümseyerek "Hmm... Belatrix olsun mu ismin?" Diye sordum. Gözlerini tekrar korkuyla açtı. Üzülmüşçesine devam ettim "bu isim daha çok kızlara uygun sanki. Sende beğenmedin galiba" biraz düşünürmüş gibi tavana bakmaya başladım. "Hmm. Sana uygun bir ismi nasıl bulabiliriz acaba." Ardından kahkaha attım "kendimi seçmen şapka gibi hissediyorum."
"Gözlerin bir Slytherin gibi bakıyor" diyerek tekrar gülümsedim. Gözlerini mi kaçırdı o? "Ama ben bir Gryffindor'um" diyerek tekrar dudak büzdüm. Yine bana döndü. "Hah ismini buldum" diye konuştum sahte ve abartılı bir mutlulukla. Gözlerinden merak duygusu geçiyordu.
Sanırım beni aptal sanmıştı. Çünkü benim söylediklerimi anladığını aşırı belli ediyordu. Bir insan nasıl bu kadar belli edebilirdi ki insan olduğunu? "Tamam ismini söylüyorum, hazır mısın?" Dedim aynı mutlulukla. Oda merakla bana bakmaya devam ediyordu. Yüzümdeki gülümsemeyi silerek sinsice gülümsedim "Regulus'a ne dersin?" Diye sordum tek kaşlarımı kaldırarak.
Gözlerini mümkünmüş gibi daha da büyüterek elimde çırpınmaya başladı. Ama ben bırakmadım. "Neden böyle tepkiler veriyorusun Regulus? Yeni ismini sevmedin mi? Ben çok seversin diye ummuştum oysaki" dedim üzgünce. Hala kaçmaya çalışıyordu. "Tamam tamam sana başka bir isim vereceğim sadece sakin ol" dedim sarılarak. Galiba sakinleşti ama hala korkuyordu. Tepkilerimden ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Ama benim asıl şaşırdığım olay potterheadların teorisinin nasıl doğru çıkabildiğiydi. Ayrıca potterheadlerin bu teorisi nasıl aklıma düşmüştü öylece?
Evet çok bilindik bir teoriydi fakat neden kedinin gözleri bu kadar tanıdıktı? Neden aklıma ilk onu getirmişti?
Asıl düşünmem gerekeni erteleyerek yeni bir soru attım ortaya... O mağaradan nasıl sağ çıkabilirdi ki? Şuan kucağımdakinin Regulus olduğundan neredeyse emindim. Sadece son bir şey emin olmama yardımcı olabilirdi.
"Hmm. Sirius olur mu? Yada Orion? Veya Narcissa?" Kucağımda titremeye başlamıştı. Yavaşça tüylerini okşamaya başladım. "Galiba yıldız ismi istemiyorsun. O zaman... Buldum, Kreacher" kucağımda o kadar çok titriyordu ki şaşırmıştım. Sanırım çok korkmuştu ve benden kaçamıyordu bile.
"Neden bu kadar titriyorsun tatlım. Ah bir şey seni korkuttu mu?" Dedim kaşlarımı kaldırarak. Ardından ani bir duygu değişimiyle "off cidden. Aptal kızı oynamaktan yoruldum. Benden korkmana gerek yok. En azından şimdilik." Tekrar gözlerine döndüm "tamam mı?" Diye sordum. Oda kafasını onaylar biçimde salladı.
Kim bilir aklından neler geçiyor diye düşünürken başıma bir ağrı girdi ve kendimi düşüncelerinin arasında buldum "bu kız nasıl kim olduğumu anladı? Ya kimliğimi açıklarsa, ya ölmediğimi herkes öğrenirse. Lanet olsun yoksa başından beri biliyor muydu? Ve beni nerden tanıyor. Lânet olsun. Lânet olsun. Lânet olsun..."
Hızlıca yataktan kalktım. Regulus'u da kucağıma alarak sessizce yatakhaneden çıktım. Görünmezlik pelerinini almadım çünkü Regulus'a güvenmiyordum. Eğer bir görünmezlik pelerinim olduğunu öğrenirse çalarak kaçmak isteyebilirdi.
Hâlâ düşüncelerindeydim. Bunu isteyerek yapmıyor ve neden olduğunu bilmiyordum. Bunu araştırmayı sonraya bırakarak hızla ihtiyaç odasına gitmeye devam ettim.
"Lânet olsun. Yoksa beni Dumbledore'a mı götürecek. Kaçmam lazım. Kaçmam lazım. Kaçmam lazım..."
Ona daha sıkı sarıldım kaçma ihtimaline karşı.
İhtiyaç odasının önüne gelince zihnimde üç kez
"Konuşabileceğimiz bir yere ihtiyacım var"
"Konuşabileceğimiz bir yere ihtiyacım var"
"Konuşabileceğimiz bir yere ihtiyacım var"
Dedim ve beliren kapıdan geçtim.
Onu yavaşça yere bıraktım. Hala korkuyla bir bana bir etrafa bakıyordu.
Odada karşılıklı iki koltuk ve bir şömine vardı. Sade ama hoş bir odaydı.
"Eğer konuşacaksak bunu karşılıklı yapmalıyız. Öyle değil mi Regulus?" Dedim sinsice gülümseyerek.
Deli gibi tereddüt ediyordu ve... Bir dakika! O benden korkuyordu!
Kaşlarımı çattım hızla "Ahh cidden mi? 11 yaşında bir kızdan mı korkuyorsun?" Dedim sinirle. 21 olabilirim ama bunu onun bilmesine gerek yok.
Bunu söyleyince daha da korktuğunu fark ettim. Sinirle asamı çıkardım ve Remus'un Peter'e yaptığı büyüyü Regulus'a yaptım. Animalius Nobodyx bir diğer adıyla homo-semblant büyüsü. Daha önce yapmamıştım ama nasıl yapılacağını kitaplardan iyi bir şekilde öğrenmiştim. Çok zor bir büyü değildi ama bir birinci sınıfın yapabileceği bir şey değildi. Regulus'un şaşıracağına eminim.
Yavaşça insana dönüşen Regulus hâlâ korku ve merakla bana bakıyordu. Her ne kadar uzun süresini kedi olarak geçirsede hala yakışıklıydı.
"Evet şimdi konuşabiliriz değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Diamond
Fanfiction*Harry Potter Kurgusudur.* "Zihnine giremiyorum. 11 yaşında bir çocuğa göre çok güçlüsün. Seni müritlerimden biri olarak görmeyi çok isterdim" dedi tıslayan bir edayla. Zihnimi okuyamamasına şaşırmıştım ama belli etmedim. "Hmm... Bilemiyorum, bana...