Hiç yorum gelmiyor, üzülüyorum :(
Alışverişten sonra her ne kadar Weasley ailesi beni birlikte gitmeye davet etsede, hem istediğimi aldığımdan hemde onlarda daha fazla muhattap olmak istemediğimden yollarımızı ayırmış ve erkenden duvardan geçerek trene binmiştim. Dobby'nin ne yapacağı belli olmazdı sonuçta. Öyle değil mi?
Trendeki kompartımanların çoğu boştu, bende buna karşın sessiz ve uzak birine girerek sakince çıkardığım karanlık büyülerle ilgili bir kitabı okumaya başladım. Üzerine bir hayal bozan büyüsü yapmıştım yani bunu gören biri bunun bir biçim değiştirme kitabı olduğunu sanacaktı. Ayrıca başından beri yanımda oturan Regulus merakla kitabı inceliyordu. Tabi kedi olduğunu söylememe gerek olmadığını düşünüyorum.
Ben kitabımı okurken kompartımanın kapısı 'pat' diye açıldı. Tetikte durarak diğer insanların sakin olduğunu düşünebileceği bir bakış attım kapıya doğru. Sakin görünsemde kitabımı okumamı bölen kişiyi acı verici lanetlerle öldürmek istiyordum.
Tahmin edin içeri giren kişi kim? Draco Malfoy. İstemsizce göz devirdim. Sakince sordum,
"ne istiyorsun Draco?"
"Seninle birbirimize isimlerimizle hitap edebileceğimiz kadar samimi olduğumuzu sanmıyorum" dedi tiksinç bir ifadeyle. Bu dediği şeyle bende yüzümü buruşturdum ama ifademi değiştirerek, hafif bir gülümsemeyle cevap verdim "elbette seninle isimlerimizle hitap edebileceğimiz kadar yakın değiliz Draco. Sadece o soyadı hak etmediğini düşündüğüm için bu şekilde hitap ediyorum."
Ve yine zihnine girdim istemeden. Şuan aklında babasının ona hayal kırıklığı, beceriksiz, zavallı, aileden olmayı hak etmeyen tabirleri kullanarak onu aşağıladığı sözler yankılanıyordu. Hafifçe dudak büzdüm "evet sen neden gelmiştin?"
Vücudu kasılmış, yüzü gerilmişti. Elindeki asasını sıkıca tutarak bana saldırmak istediğini fazlasıyla belli ediyordu. "Sen kimsinde bunları söyleyebiliyorsun ha? SEN KİMSİN?" Üzerime doğru geliyor ve burnundan soluyordu.
Bense onun aksine gayet sakindim. Regulus bile gerilmiş tetikte duruyordu. Ayağa kalkarak tehlikeli şekilde gülümsedim. "Ne oldu 'Malfoy'" bir kahkaha ardından devam ettim "gerçekleri başka bir bakış açısından duymak seni üzdü mü, yoksa sinirlendin mi?"
Sinir bozucu şekilde dudak büzdüm, sanki bir sır verir gibi ama anlaşılır şekilde fısıldayarak konuştum "yoksa baban bunu öğrenir mi?" Gözleri dolmuştu. "Kıyamam (!) Yoksa ağlayacak mısın? Bir bebek gibi babana mı şikayet edeceksin. Ya da birinin canını mı yakmak istersin? Mesela benim?" Kafamı yana eğerek konuşmaya devam ettim "bu söylediklerim her ne kadar sinir bozucu değil mi Draco? Belli ki şuan babana muhtaçsın!"
Ağlamamak için kendini o kadar sıkmıştı ki gözleri kıpkırmızı olmuştu. Böylece bana benzer gözlerinin rengini daha net görebiliyordum.
Hala bir lanet fırlatmak için hamle yapmadığına şaşırmıştım. Şimdiden sinirlenir ve beni bir sıçana dönüştürmeyi falan dener diye düşünmüştüm. Tabii ki bunun için önlemlerim vardı ve ben sadece çabalarını eğlenerek izlerdim.
"Bu sadece şuan için böyle. Babasının ona ettiği küçücük bir övgüye muhtaç küçük çocuk...Ama hep böyle olmak zorunda değilsin, öyle değil mi?" Yavaşça yanına yaklaşarak asasını tutan elini tuttum.
"Ona muhtaç olmak zorunda değilsin..." Elini yavaş hareketlerle gevşettim. "Onun bir övgüsü için kendi kişiliğinden vazgeçmek zorunda değilsin..." Elindeki asayı alarak hafifçe gülümsedim. Arkadaki şaşkın mırlamayı duymuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Diamond
Fanfiction*Harry Potter Kurgusudur.* "Zihnine giremiyorum. 11 yaşında bir çocuğa göre çok güçlüsün. Seni müritlerimden biri olarak görmeyi çok isterdim" dedi tıslayan bir edayla. Zihnimi okuyamamasına şaşırmıştım ama belli etmedim. "Hmm... Bilemiyorum, bana...