Melanie'den
Beni kompartımana sokup kapıyı kapattıkları anda eğlenen halimden eser kalmayarak kollarımı önümde birleştirdim.
Tek kaşımı kaldırarak ciddi ifademle onlara bakarken konuştum.
"Pekala, yalnız olduğumuza göre bana asıl amacınızı söyleyebilirsiniz."
Fred'in yüzünde eğlenen bir ifade belirirken George'a döndü.
"Haklıymışız kardeşim."
George devam ettirdi "bu kız zeki!"
"Onun doğru kişi olduğunu biliyordum.
"Bu kadar aceleci olma kardeşim. Önce onunla konuşalım."
"Hey!" Diye uyardım onları.
"Benim burada olduğumu unutmayın ve dökülün bakalım. Derdiniz ne?"
George olduğu yerde ellerini çırparken güldü.
"Suç ortağımız olmaya ne dersin Melanie?"
"Bizim iş birlikçimiz ol!"
"Ceza almayacağını asla garanti etmiyoruz."
"Ama eğleneceğini temin ederiz."
Yüzlerindeki gülümsemeyi inceleyerek düşünür gibi yaptım ciddiyetle. Düşüncelerinde bir art niyet aradım ilk önce.
Bir şey bulamadığımda ise yüzümde sinsi bir sırıtış belirdi. Abartılı bir reverans yaparak eğildim önlerinde.
"Onur duyarım."
Fred cevabımdan memnun kalarak başını salladı. Bilmişçe çenesini yukarı kaldırarak konuştu. "Ortağımız olmaya uygunsun Melanie. Ama ondan önce bize yeminini sunmalısın."
Başımı kaldırarak dikleştim. Tıpkı bir asker gibi sağ elimi yumruk yapıp sol göğsüme yasladım.
"Yemin ederim ki hayırlı bir şey düşünmüyorum."
"Hey hey hey!" George bir anda dikkatle yüzünü yaklaştırdı. "Bunu nereden biliyorsun?" "Yoksaaa-" diye devam ettirdi Fred.
"Çapulcuları tanıyanın bir tek siz olduğunu mu sandınız?"
Cevabımla birlikte Fred George'a eğilerek fısıldadı "başımıza iş aldık gibi hissediyorum."
"Haklısın kardeşim, haklısın."
Ben kahkaha atarken kompartımanın içi adeta buz kesti. Tüm duygularım çekilmiş gibi hissettim. Nefes almakta bile zorlandığımı hissediyordum.
Oturduğum koltuğun derisine tırnaklarımı geçirdiğimi dahi yeni fark etmişken kapı bir anda açıldı.
Nefesimi tutarak karşıya baktım dümdüz. Başımı sağa çevirmedim, o yüzsüz canavarı görmemek için.
Nefesim kesilirken bir kadının kahkahası çınladı kulaklarımda. "Başardım! Başardım!" Nidaları beni esir almıştı sanki.
Kompartımanın kapısı şiddetle kapanırken irkildim olduğum yerde.
Karşımdaki Fred ve George ne olduğunu anlamaya çalışırken ne söyleyeceklerini bilemiyorlarmış gibiylerdi.
Onların bile neşesi anında tuzla buz olmuştu.
Eminim ki şuan bu trendeki herkesi şakalama gibi bir planları vardı, fakat içeriye giren ruh emiciden sonra bunu yapacak güçleri dahi kalmamıştı.
"Neden trende bir ruh emici var?"
Fred'in sorusu yanıtsız kalırken, kendimi toparladım.
Güçsüz durmak istemezsin Melanie.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Diamond
Fanfiction*Harry Potter Kurgusudur.* "Zihnine giremiyorum. 11 yaşında bir çocuğa göre çok güçlüsün. Seni müritlerimden biri olarak görmeyi çok isterdim" dedi tıslayan bir edayla. Zihnimi okuyamamasına şaşırmıştım ama belli etmedim. "Hmm... Bilemiyorum, bana...