1.Bölüm

19.1K 416 70
                                    

Sabah dokuz civarında nöbetten gelip ilk on dakika içerisinde kendimi uykunun tatlı kollarında bulmamın ardından annemin akşam yemeği için seslenmesiyle o tatlı kolların arasından istemeye istemeye ayrılmak zorunda kaldım.

"Kalkıyorum." diye içeri seslenip komodinin üzerindeki telefonuma uzanıp saate baktım. Saat 19.37 idi.

Uzunca bir süre uyuyup uykumu aldığım için çevik bir hareketle yorganımı üzerimden atıp doğruldum. Ben odamdan çıkana kadar annem bir kez daha seslenmişti.

"Kalktım anneciğim." diye bir kere daha seslenip odamdan çıktım ve hemen karşı kapıyı açıp banyoya girerek işlerimi hallettim ve ışığı yanan mutfağa gittim. Annem masanın büyük kısmını hazırlamıştı. Geri kalanları ben yerleştirdiğimde masa hazır olmuştu. Biz masaya otururken babam da geldi ve yemeğe başladık.

"Saat onda maç var yemekten sonra çayın yanına ufak tefek bir şeyler hazırlayın da maç izlerken yiyelim."

"Kimin maçı?" diye fazla ilgilenmediğimi belli eden bir ses tonuyla sordum.

"Bizim çocukların." diye cevapladı babam elindeki kaşığı ağzına götürmeden önce.

"Bizim çocuklar derken? Kerem ve Ali'nin yaptığı halı saha maçları ne zamandan beri televizyonda yayınlanıyor?"

Annemle babam aynı anda kahkahalarla gülmeye başlayınca "Ne dedim?" de bu kadar güldüler diye düşünmeye başladığım sırada babam gülmesini bastırmaya çalışarak konuştu.

"Kardeşin ve kuzeninin yaptığı maçlar televizyonda yayınlanmıyor zaten güzel kızım. Milli takımımızda oynayan, yani göğsünde bizim bayrağımızı taşıyan futbolcularımıza bizim çocuklar denir."

"Anladım, madem ülkemiz bu futbolcuları bu kadar benimseyip bizim çocuklar demiş. Görelim bakalım bizim çocuklar nasıl oynuyor." dedim merakla.

"Sen de mi izleyeceksin?" diye sordu annem hayretle.

"Evet, niye ki?"

"Yok bir şey ama daha önce hiç maç izlediğini görmediğim için şaşırdım. Takım bile tutmazsın ki sen."

"Vaktim mi oldu ki anne? Okul varken dersler, okul bitti nöbetler derken aklıma bile gelmedi ki. Hem yarın öğleye kadar boşum biraz geç yatsam ne olur ki? Bakalım bakalım erkeklerin ölüp bittiği futbolda ne varmış?"

"Sen de haklısın kızım. İzle bakalım ne varmış futbolda. Ben bunca yıl pek bir şey anlamadım." dedi gülerek.

Yemek bitip masayı topladıktan sonra maç saatine kadar birkaç gündür çok sık konuşamadığım en yakın arkadaşıma mesaj attım.

"Naber mimar hanım?" yazıp gönderdim ve sosyal medya hesaplarımda gezerken çok sürmeden Nil'den gelen görüntülü arama ekranıma düştü.

Bekletmeden açıp yattığım yerden telefonu yüzümden uzaklaştırıp gülümsemeye başladım. İlk konuşan o oldu.

"Doktor hanım nasılsınız? O kadar meşgulsünüz ki yüzünüzü göremez olduk."

"Evet ya oturup saatlerce sohbet etmeyeli ne kadar oldu onu bile unuttum."

"Mezun olduktan birkaç gün sonrasıydı galiba." demesiyle ikimiz de gülmeye başladık.

"O kadar oldu mu ya?"

"Bilmem oldu galiba."

"Yarın öğleye kadar boşum işin yoksa buluşalım mı?"

"Saat 11 civarında havaalanının inşaat alanına gidip ufak tefek kontroller yapmamız gerekiyor şirketten birkaç kişiyle. Ona yetişecek şekilde erken buluşursak neden olmasın?"

Yarın erken saatte buluşmak için sözleşip uzunca bir sohbetin ardından telefonları kapatabildik. Komodinin üzerine koymadan önce son kez saate bakıp maça on iki dakika kaldığını görünce yataktan kalkıp annemin çoktan mısır patlatmış ve cips, çerez ne varsa tabaklara doldurup çaylarla birlikte orta sehpayı doldurmuş olduğunu görünce gülümseyip yanlarına gittim ve anneme arkadan sarılıp yanağına öpücük bırakarak geri çekildim ve boşta kalan yerlerden birine oturdum.

"Her maç bu sehpanın üzeri böyle olacaksa yaşadık desene." dedim gülerek.

"Sen de izleyeceksin diye donatmış iyice." dedi babam.

Üçümüz de televizyonda milli takımımızın okumaya başladığı marşımızı duyduğumuz anda televizyona dikkat kesildik. Tüylerim diken diken olmuş şekilde marşı dinledikten sonra çok sürmeden bittiğinde maç başladı.

Yaklaşık on beş dakika sonra ilk golü attığımızda babamdaki milli maç heyecanı bana da geçmişti. Ama bu heyecan sadece atılan ve yenen gollere yönelikti. Maçtan birşey anladığım için değil yani.

Maç boyunca adını birkaç defa duyduğum ve gördüğüm bizim takımda oynayan bir futbolcu ilgimi çekmişti. Açık kahverengi saçları, yeşil gözleri, uzun boyu ve geniş omuzlarıyla diğer futbolculardan farklı bir aurası vardı. Adını ve soyadını daha sonra araştırıp stalklamak üzere aklımın bir kenarına not ettim.

Maç bitince 3-2 yendiğimiz için ellerimi çırpıp babama döndüm. Geniş bir şekilde gülümsedikten sonra kafamı anneme çevirdiğimde beklemediğim bir manzarayla karşılaşmıştım. Gördüğüm şeyle önce şaşırsam da sonra gülümseyip yerimden kalktım ve birkaç adımda annemin yanına ulaşıp oturdum.

"Anne."

"Hı?"

Aldığım cevap karşısında kıkırdayıp seslenmeye devam ettim.

"Anneciğim, hadi kalk da yatağınıza gidin. Belin boynun falan ağrır burada."

"Beş dakika daha." demesiyle babamla birlikte kahkaha krizine girdik.

Bu zamana kadar hep annem bizi uyandırdığı için şu an içerisinde bulunduğumuz durum oldukça komik gelmişti.

Annem gülme seslerimize uyandığında ne olduğunu anlayamamış şekilde bir bana bir babama bakıp neden güldüğümüzü idrak etmeye çalışıyordu.

"Maç bitti mi?"

"Bitti." dedi babam ben hala gülmeye devam ederken.

"Siz neye gülüyorsunuz? Maçta mı komik bir şey oldu?" dedi annem şaşkın bir ses tonuyla.

"Hiç." dedim i harfini uzatarak.

Sehpada duran boş tabaklardan birkaç tanesini üst üste koyup ayaklandım. Odadan çıkmadan önce ikisinin de yanaklarına birer öpücük bırakıp iyi geceler diledim ve elimdeki tabakları mutfağa bırakıp odama gittim. Yatağa girip telefonumdan sosyal medya hesabıma girip son bir saattir kafamda dönüp duran ismi arama çubuğuna yazdım.

Bir süre stalk yapmanın ardından saate baktığımda saatin iki buçuğa geldiğini görüp hemen sabah için alarm kurup telefonu yerine bıraktım.

Çetin Acar

İçimden bir ses bu ismi daha çok duyacağımı söylüyor.

Selam millet, Kayıp Cennet'le beraber böyle bir kurguya başlamak istedim. Umarım beğenirsiniz. Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen 😁😄.

Aşka BiletHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin