Selaammm, nasılsınız? Umarım çok iyisinizdir. Ufak bir gecikmeden sonra yeni bölüm sizlerle. Umarım beğenirsiniz.
Ne yazık ki bolca üzüleceğiniz bir bölüm oldu. İlerleyen bölümlerde yavaş yavaş toparlarız. İyi okumalar. Seviliyorsunuz.
Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen.
''N-Ne demek ka-kaza yapmışlar?'' dedim duyduğum şeylerden dolayı korkudan yüksek çıkan bir sesle.
''Karacabey Devlet Hastanesi'ne götürüyorlarmış şu anda. Yoldayım ben şimdi. On dakika kadar önce haber aldım.''
''Durumları nasılmış?'' dedim titremeye başlayan ellerimle arabayı tekrar çalıştırırken.
''Bilmiyorum.'' dedi söyleyip söylememe arasında kalmış bir sesle.
''Tamam, tamam ben hemen yola çıkıyorum. Arabadayım zaten.'' dedim gözlerimden süzülen yaşlarla.
''Bu şekilde araba sürebilecek misin? Bir taksi ya da otobüsle gelsen daha iyi olur.'' dedi amcam telefonun diğer ucundan.
Bakışlarım titreyen ellerime kaydığında kalbimin de pek normal bir ritimde atmadığını hissedip cevap verdim. ''Ya hemen şimdi otobüs yoksa?'' dedim korkuyla.
''Sen ilk otobüse atla gel. Ben yanlarında olacağım. İstediğin zaman ara beni durumları hakkında bilgi veririm.'' dedi amcam, arkadan bir korna sesi duyulurken.
''Arabayı kenara çekip bir taksi bulacağım. Ardından da otogara girip ilk otobüsle Bursa'ya geleceğim.'' dedim hıçkırmadan önce.
''Tamam, en güzeli. Benim bir saatlik yolum kaldı. Bir haber alırsam ararım. Dikkat et kendine.'' deyip aramayı sonlandırdı amcam.
Telefonu kulağımdan çekip sakin olmaya çalışarak arabayı çalıştırdım. Fazla ilerlemeden müsait bir kenara park ettim arabayı. Dizlerimin üzerindeki telefonla elimdeki araba anahtarını bir elime, yan koltuktaki çantamı da diğer elime alarak gözlerimden süzülmeye devam eden yaşlarla arabadan indim. Arabayı kilitleyerek kaldırıma çıktım.
Önümden geçen iki taksi dolu olduğu için durmamıştı. Üçüncü taksiyi gördüğümde telaşla elimi havaya kaldırıp önümde durmasını sağladım. Arka koltuğun kapısını açıp koltuğa oturdum. Benim göğsüme de bir öküz oturmuş, nefes almamı zorlaştırıyordu. Gözyaşlarım durulsa da olayın gerçekliği yeni yeni beynime sirayet etmiş, annemle babama bir şey olma düşüncesi henüz aklıma gelip kalbimi, nefesimi sıkıştırıyordu.
''Lütfen bir şey olmasın. Allah'ım lütfen. Onlara bir şey olursa ne yaparım ben?'' dedim kısık bir sesle kendi kendime konuşarak.
''Nereye gideceksin abla?'' dedi ön koltuktaki şoför.
''En yakın otogara gidelim lütfen.'' dedim yeniden yanaklarıma doğru akmaya başlayan gözyaşlarım ve hıçkırıklarımın arasından.
Şoför başını aşağı yukarı sallayıp halihazırda çalışan arabayı hareket ettirdi. Elimdeki telefonun ekranını açıp Bursa'ya ait bir otobüs şirketinden yarım saat sonraya yer ayırttım. İşimi hallettikten sonra ekranını kapattığım telefonu çantanın içerisine koydum. Başımı cama yaslayıp sessizce gözyaşlarımı akıttım.
Yirmi dakikalık bir yolculuğun ardından taksi ücretini ödeyip indim. Otogara doğru koşar adım ilerleyip içeri girdim. Dışarının serinliğine nazaran içerisi sıcacıktı ancak bu bile rahatlamama yetmiyordu. Yer ayırttığım otobüs şirketinin adının yazılı olduğu yere doğru ilerleyip biletimi aldım. Otobüsün kalkmasına on dakikadan az bir vakit olduğu için binadan çıkıp biletin üzerinde yazılı olan otobüs numarasına doğru ilerleyerek otobüse bindim. Yerimi aldığımda çantamdan telefonumu çıkartıp amcamı aradım. İkinci çalışta açılan telefonla hızlıca konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşka Bilet
ChickLitHayatında daha önce hiç futbol maçı izlememiş olan Açelya, bir gün ailesiyle birlikte akşam yemeği yerken babası televizyonda milli maç olduğunu söyler ve Açelya da herhangi bir işi olmadığı için oturup ailesiyle beraber hayatında ilk defa futbol ma...